KÜÇÜK BURJUVAZİ VE NARSİZM
Küçük meta ekonomisi küçük burjuvazinin maddi temelidir. Küçük çaplı özel mülkiyeti onun her şeyidir. Onun için dünya kendi küçük mülkünden ibarettir. Küçük burjuvazi hem eziktir hem de kendisine hayran bir sınıftır. Kendisini dünyanın merkezine oturtur. Kendisini fetişleştirir. Tarih onunla başlamıştır. O varsa her şey güzel o yoksa her şey batmıştır. Gerçekte o küçük esnaf kafasına sahip bir sınıftır ama bu gerçeğini göremez. Modern sınıf bilinçli proletaryanın geniş ufkundan yoksundur. Daracık dünyasını her şey sanır. Bireycilik ilkesi, şirazesinden çıkmış bencilliği başlıca karakteristiğidir. Tarihi ''belirleyen özne'' odur, gerisi nesnedir. Liderlik mi, elbette ki liderlik de kendisinin doğal, zorunlu hakkıdır, o daima liderdir. Tabii ki ayaklar baş olamaz, buna da izin verilemez. O mutlak gerçek, mutlak doğru ve mutlak öznedir. O, insanlığın beyni ve kalbidir. Kainat, onun ''ben''i etrafında döner. Şu ayaktakımı proletarya, kadrolar, örgütler, kitleler tabii ki kendisine tabi olacak ve yücemi yüce planlarını, hedeflerini yaşama geçirmek için ''iyi'' erler olacaktır...
Lenin'in vurguladığı gibi, ''Gerçek yaşamda küçük burjuvazi burjuvaziye bağımlıdır... burjuvazinin dünya görüşünü izler.'' Onun burjuva demokratik fikir ve eğilimleri, tasfiyeci oportünizme kapaklanması, Marksizm-Leninizm ve proletarya karşıtlığı da bunun ifadesidir.
Küçük burjuvazi burjuvazinin ekonomik, siyasi gücüne, iktidar tekeline gıptayla bakar, sınıf atlama tutkusuyla yanar tutuşur. Güce tapar. Güç olmadığında güç önünde diz çöker. Burjuvazinin gücü karşısında daima eziktir, ikili sınıf karakterinin ve buradan kaynaklanan komplekslerinin tutsağıdır. Ahhh o güç bir eline geçse de bütün dünya zaferlerine tanık olsa, tarihe ''iz'' bırakacak, damgasını vuracak ne harika bir sınıf/birey/lider olduğunu görseler...
Küçük burjuva ideolojinin ve temsilcisi kadroların komünist partilere sızdığı (ya da zamanla karakter bozukluğunun ürünü olan zaaflarının elverişli koşullar sayesinde su yüzüne çıkarak göz çıkardığı) koşullarda, küçük burjuvazi, küçük bireyci iktidarını kurma, gettolaşma, tarikatlaşma, kibir ve yıkım üreten iktidar tahakkümünü pekiştirme, Makyavelizm silahıyla savaşma fırsatı kollamaya başlar ve ilk fırsatta da bu hastalıklı sınıf tarzını geliştirir ve genelleştirir. Komünist partilerde küçük burjuvazi/bireyler, kesimler her dönem ortaya çıkabilir; bunlar içeriden burjuva ideolojisi ile bütünleşir; partilerde her renk ve tondan küçük burjuva sapmaların, ideolojilerin taşıyıcısı ve temsilcileri haline gelirler. Uzun yıllardır yaşadıklarımız da bundan başka bir şey değildir. Öncüyü ideolojisizleştiren, deorganize eden, ideolojik-siyasi, örgütsel krize boğan, kurulmuş liberal bağlaşmayla öncüyü tasfiyeye yönlendiren, komünist çözümün gelişmesini boğan sapma-yönelim bundan başka neyi ifade edebilir ki! Sınıflararası, oportünist çizgiler arası bağlaşmaya (''çokluk''a, çeşitliliğe, ''ezilenler''e) dayanan bir parti komünist olmaktan çıkıyor demektir. Marksizm-Leninizm, Bolşevik parti teorisi, Troçkizm'in, Maoizm'in çok sınıflı, çok çizgili parti teorisini ilkesel olarak mahkum eder. Doğal olarak değişik renkten oportünistlerin görevi bu gerçeği unutturmaktır. Uzun yıllardır yapılan şey de budur.
Küçük burjuvazi proletaryaya bakar, hani şu yeryüzünden özel mülkiyeti kaldırmayı hedefleyen sınıfa, işte ona tepeden kibirle bakar. Öyle ya, proletarya ücretli bir köledir. Oysa o öyle mi, o mülk sahibidir. Tabii ki o ayrıcalıklı ve üstündür. O bu ayaktakımı ile kendisini nasıl bir görebilir ki! Özel mülkiyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan bu ''ayak takımı''na elbette ki boyun eğmeyecektir. Proletarya karşısında otorite kendisi olmalıdır. Proletarya ona biat etmelidir. Öte yandan da geleceğinin proletaryanın saflarına atılmak olduğunu sezer, yaşayarak görür. Bu da onu ayrıca proletarya karşıtlığına iter ya da götürür. Korku içinde yaşar. Küçük mülkiyetini, küçük olsun ama benim olsun dediği iktidarını her an kaybedebilir; ne de olsa dünya kötülerin dünyasıdır.
Kapitalizmin dayattığı yıkım karşısında eziktir ama eline gücü geçirince ya da eline güç geçince küçük bir zorba kesilir. Artık ondan üstünü yoktur. O, kurtarıcıdır. Biat edilmesi gereken en üst yasallıktır. O, evrensel hakikat, evrensel akıl, tarihin motoru ve yaratıcısıdır. Dünyayı kurtarsa kurtarsa ancak ''soylu'' sınıf olan küçük burjuvazi, küçük burjuva kurtarır. Herkes ona tapmalı, yüceltmeli. Herkes onun önünde eğilmeli. Herkes haddini bilmeli. Haddini bilmeyene de had bildirilmelidir.
Güce tapma ve güç önünde diz çökme, güç eline geçince küçük zorba kesilme onun nesnel sınıfsal ikili karakterinin ayrılmaz nitelikleridir. Kötü niyetli olduğu için değil, bu onun küçük meta ekonomisi maddi temeli üzerinde yükselen (ikili) sınıfsal gerçeğidir. Teorisinde, sosyal ve politik, örgütsel yaşamında ortaya çıkan bu ikili nitelik, onun bir uçtan diğer uca savrulmasının, belkemiksizliğinin nedenidir. Marksizm-Leninizm'in bize öğrettiği budur.
Küçük burjuvazi, sömürülen, ezilen emekçi bir sınıftır. İki arada bir derededir. Aslında ekonomik ve toplumsal konumundan rahatsızdır. Her açıdan ruhsal açlık çekmektedir. Eziktir. Hep yetersizlik duygusu içinde kıvranır. Kendisine saygısı zayıftır. Hatta kendisinden nefret etmektedir. Başkalarına, örgütlere, kadrolara karşı sevgisizliği, saygısızlığı, düşmanlığı, pragmatizme dayalı küçük hesaplarla ilişkilenmesi rastlantılarla izah edilemez. Aşırı derecede şefkat ister ve bekler. Bu da kendisini idealize etmede yansır. Güvensiz, huzursuzdur. Başkalarına güvenmez. Kuruntular içerisinde yaşar. Her şeyi kontrol altında tutmak, hükmetmek ister. Kendini sürekli tehdit altında hisseder. Bastırdığı, açığa çıkmasından korktuğu sınıfsal karakter bozukluğunu kamufle etmek için azami çaba gösterir. Zayıf karakteri, küçük esnaf kafası onu saldırgan ve düşmanca tavırlara da, şefkat, ve sahiplenme tavırlarına da götürür. Yetersizliğinin az ya da çok farkındadır. Sınıf atlayamamıştır. Özlemleri gerçekleşmemiştir. Doyumsuzdur. Küçük burjuvazi ve küçük esnaf sözcüleri nevrotik bir karaktere sahiptir. Proletarya saflarına atılma riski hep kapıdadır. Küçük mülkünü, küçük iktidarını kaybetmemek için hep tetiktedir. Sürekli acı çeker. Kapitalizmin darbeleri altında ağır travmalarla kıvranır. Aşağılık kompleksi onu teslim almıştır. Bu durum tersyüz edilmiş tarzda narsizm, egoizm, megalomani, gösteriş, kendine hayranlık, çevresinde kendine hayranlık uyandırma, çevresini ''büyü''leme, karizma yapma peşinde koşma, gücü ele geçirme, bencilce iktidar tekeli kurma, kendi ağırlığını hissettirme, hep başarılı görünme, övülme ve kutsanmak isteği vb. olarak yansır. Bu çizgisini de adanmışlıkla falanla kılıflar. Bu çizgisine, tarzına karşı olan her şey, ona düşmandır.
Küçük burjuvazi, özel mülkçü, bireyci sınıf karakteri gereği rekabetçidir. Meselelere rakip ve rakip olmayan bayağılaşmış ikili ruh halinden bakar. Bu onun hastalığı ve karakteridir. Rakip gördüğüne kolayca düşmanca davranır. Her ''rakip'' harcanacak kişidir, gruptur, düşmandır vs. Zor durumda kaldığını görünce, birlikçi falan da kesilir kolayca. Çifte standart küçük burjuvanın ruhudur. O hem kendisine hayrandır hem de çok kırılgandır. Kendi öz gücüne güveni ve öz saygısı zayıftır. Geleceğe inancı zayıftır ya da inancını kaybetmiştir. Bu ikili duygu arasında sallanıp durur. Bir elinde gül, diğer elinde kılıç taşır fakat, her durumda nalıncı keseri gibi kendinden yana yontar. Fakat her durumda da o yine de biriciktir, örneğin mükemmel bir komünisttir, eşi bulunmaz bir lider ya da kadrodur vs.
Kendi nesnel gerçeği onu hayal dünyasına sürükler. Gerçeklerin yerine kendi hayal dünyasını geçirir. Küçük burjuva romantizminin tutsağıdır. Zafer sarhoşluğuna kolayca saplandığı gibi melankoliye de o kadar yatkındır. Dışarıdan bakınca fazlasıyla kendine güvenen, gösterişli, gerektiğinde alçak gönüllü, ''empati yapan'' biri gibi görünür. Sorunların maddi sınıfsal temeline inerek ideolojik ve siyasi içeriğini bilince çıkararak tanımlamak, çözümlemek yerine komünizm maskesi giydirilmiş nostaljik, ütopik, romantik, ahlakçı ajitasyona gömülür. Duygular dünyası ile oynar. Yerine göre çok anlayışlı, zerafet ve nezaket timsali, yeri gelince ya da sırası gelince bir cellat kesilir. Ve her yaptığını dava, kavga, idealler, kolektif çıkarlar adına yaptığına yemin eder. Her yaptığını mübah sayar. Her yaptığına bir kutsallık atfeder. Küçük burjuvazinin narsizmine göre, insanların dikkati, ilgisi, sevgisi hep onun üzerinde olmalıdır. Çünkü o, bambaşkadır. Yaşamın merkezidir. O, hep başkalarının ilgisinin merkezinde olmalıdır. Bunun için de özel bir çaba, özel bir tarz geliştirir. Mütevazi görünmeye çalışsa da bu sadece bir örtüdür, sırası gelince bu maskesi de düşer. Kendi bencil yaşamsal gereksinimi için zorunlu olan ilgiyi, sevgiyi, daha doğrusu biatı görmediği, hele de eleştirildiği yerde kendisini aşağılanmış hisseder. Aşağılık kompleksleri tavan yapar. Küplere biner. Hemen hesap sorma, ayak kaydırma planları yapar; eline geçen ilk fırsatta da bu haddini bilmezlere bedel ödetir. Öyle ya, nasıl olurda böylesine eşsiz ve değerli sınıfın değeri bilinmez, nasıl olurda o yüceltilmez.
Küçük burjuvazi suçlarının, zaaflarının, başarısızlıklarının sorumluluğunu üstlenmek bir yana, aksine akılcılaştırarak, dışsallaştırarak lanse eder ve zeytinyağı gibi suyun üstünde kalma maharetine sahiptir. Makyavelisttir. Kendisi amaç, geri kalan her şey araçtır. Her şeyi kendi lehine büker. Gerçekleri dizginsizce çarpıtır. Kendisini mükemmel, ''üst insan'' olarak görür. O, ideal insandır. O, herşeyi hakketmektedir. O, kutsanmıştır ya da zaten doğuştan kutsaldır. Dipten doruğa kibire boğulmuştur. Bu gerçeği en kaba biçimlerden en ince davranışlarla gizlenmiş olarak görebilirsiniz. Yaralı benliği, öz saygıdan yoksun benliği, gerçek durumu ile dıştan görülen kimliği arasındaki çelişki onu kıvrandırır. Acıya boğar. Bu gerçeğini görüp ya da bu gerçek kendisine gösterildiğinde devrimciye ve komüniste özgü iradeyle çözmek yerine, oportünist, narsist, kariyerist, yıkıcı, bölücü davranarak doyuma ulaşmaya çalışır ve bu gerçek onu sürekli tüketir. Acısını bu ''kötü dünya''ya, ''kötü insan''lara çıkartmaya yönelir. Eeee ne de olsa onun eşsiz değeri anlaşılamamıştır. Yoksa kendi sözde büyüsünü bozan insanlar nasıl olabilir ki! Narsist sınıf ve bireyler, kendi kendilerinin kurbanıdırlar. Hayattan kopuk çarpık karakterleri gerçekleri görmesini, kadrolardan, örgütlerden, kitlelerden öğrenmesini, devrimci ve komünist müdahale ile kendi sorunlarını, sorunları çözmesini ya da katkı yapmasını engeller. Ona göre parti kendisidir, partinin kendisinden öğrenmesi gerekir.
Örgütleri, kadroları, kitleleri küçümser, onlardan öğrenme yeteneği yoktur, çünkü o zaten her şeyi bilir, kendinden daha büyük üstünlük yoktur. Bunu görmeyen de nankördür, cahildir, düşmandır, o halde kendisine itaatı erdem bilen, kendi büyüsüne kapılmış, evet efendimci, bağımlılık girdabında yüzen insanlarla çalışmalı, ekibini kurmalı ve insanlara buna göre ayar vermeli, onları onların zaafları üzerinden de değer veriyormuş gibi davranarak, koruyup kollayarak kendine yandaş kazanmalı. Bu tuzağa düşmeyenlerin ya da ''büyü''nün etkisine girmeyenlerin ya da geç de olsa uyananların payına düşen de tasfiye edilmektir. Eh güç dengeleri de hesaba katılmalı, kurnaz davranmalı, dengeyi kendinden yana değiştirmeli, her fırsat bu amaçla kullanılmalı ve böylece iktidar sağlama alınmalıdır.
Kişisel otoritelerinin sarsılması onların en büyük korkusudur. Önemli olan kişisel ''saygın''lığıdır. Bu uğurda az mı manevralar yapmış, az mı alınteri dökmüş, az mı değerleri harcamış, az mı acılar çekmiş; kimse bunu elinden alamaz, buna kalkışanların sonu beter olmalı ki kimse buna cesaret edemesin. Herkes haddini bilecek, kendine çeki düzen verecek, her şeyin en iyisi, en güzeli falan ona aittir, onun hakkıdır. Bunun için az mı risk aldı, elbette ki karşılığı olmalı ve verilmelidir. Kendisine hayran ve herkesten de kendisine hayran olmalarını beklediği insanların önünde iki seçenek vardır ya hayran olacaksın ya da harcanacaksın. İlkeler mi, ahlak mı, adalet mi geçelim bunu, bu değerler sadece bir örtüdür, örtü olarak kullanılır; hepsi bu. Küçük insanlar böyledir. Bu, küçük burjuvazidir.
Gerçeğin aynasına değil, karşısındaki dev aynasına bakar, evet evet o, bir devdir, aşılamaz bir dev! Bu saplantılarını zayıf, kırılgan, yaralı, tatminsiz, saldırgan, yetersiz, öz saygıdan yoksun karakterini maskeleyerek tatmin eder. Hep beğenilmek ve övgü almak ister. Kendine tapınan ve tapınılmasını isteyen ve bunu bekleyen karakterlerin karakteridir bu. Amacına ulaşmak için kolektifi, insanları araçsallaştırır, zayıf yanlarını kullanır. O, kendisine mürit yetiştirir. Müridleri de onu yüceltir, ona istediğini verir. Proletaryanın ilkeleri, geniş ufku küçük burjuvazide ve küçük burjuvada yoktur. O, ''parti'' derken modern proletaryanın, proletarya sosyalizmin öncüsünü değil, bir tarikatı kasteder ve dile getirir. Modern proletaryanın bir tarikatı değil, Marksizm-Leninizm ile donanmış komünist partiye gereksinimi olduğunu anlayamaz. Küçük burjuvazinin ufkudur bu.
Suçlar, hesap sorar, hakaret eder, psikolojik şiddet uygular, cezalandırır, bu onun doğal hakkıdır ama hesap sorulmasına, gerçek durumu ortaya çıkaran köklü eleştirilere tahammül edemez ve esnaf kafasıyla tekrar tekrar karşı saldırıya geçer. Bu ''tahammül edilmez'' durum, onun, o ''vakar'' dolu görüntüsünü terketmesine, karşı atağa geçmesine yolu açar, şapka düşer, kel görünür. Elindeki biricik silah, iktidarıdır, ya da olduğu kadarıyla ''iktidar alanı''dır, bilerek ya da bilmeyerek, bilgi kirliliği yaratır, demagoji ve manipülasyon yapar; tüm bunlar çok da ateşli görünerek ''ilkeler'', ''davaya bağlılık'' ve ''adanmış devrimcilik'', ''şehitler'' örtüsüyle kamufle edilir. İçi başka dışı başkadır bu tiplerin. İşine gelmeyince her şeyi sıfırdan başlatırsın ya da öyle görünür, durumu böyle lanse eder kendin için kamuoyu oluşturursun. Kolektifmiş, kolektifin bağlayıcı karalarıymış, tüzükmüş falan geç bunları, minareyi çaldık kılıfını da ayarlarız. Bu bir tarzdır, adına da ''parti tarzı'' deniyor. Kuşkusuz ki komünizmle, komünist partiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan bir tarz. Küçük burjuva sınıf karakterine uygun bir tarz.
''Narsisistler kadar sizi göklere çıkaran biri daha yoktur ama sonra sizi oradan öyle bir iter ki ağzınız gözünüz patlar. Sizi göklere çıkarması da babasının hayrına değil elbette; o sizi göklere çıkardıkça siz ona aşık olacaksınız ve o da bir kez daha kendisine hayran kalacaktır. O ne mükemmeldir o.''
Küçük burjuva sınıfın karakteridir bu. Yaptığı her şeyi mübah sayar. Bu yüzden kaç insan hayal kırıklığı yaşamıştır acaba? Kaç insan aynı aldatmanın kurbanıdır acaba? Bu tuzağa ve kirliliğe düşen insanların bir kısmı pratikte bu durumu yaşadıkça ne kadar saf olduklarının ayırdına varmaktadır. İdeolojik-siyasal-örgütsel donanım ve eleştirel uyanıklığa sahip olmayan, bu değerlerin ahlaki, vicdani açıdan anlamını içselleştirememiş insanlar bu tuzağa kolayca düşer ya da oynanan oyunun kurbanı olur.
Ha, eklemek gerekir, hele bir de illegalitenin gizemli havasına bürünmüşse bu tipler keyiflerinden geçilmez. Örülecek gizem havası yaşamsaldır, illegalite de epey iş görür zaaflarla şekillenmiş parti yaşantılarında. Etrafında ördüğü ''gizemli hava'' ve bağımlılık ilişkileri aracılığıyla bu tiplerin ne yüce bir yoldaş olduğu yayılır ve yaydırılır. Bazıları buna inanmıştır, bazıları ayrıcalıklar kazanmak için, bazıları yerlerini korumak için, bazıları geleceğe yatırım yapmak için bu tip küçük burjuvaların gönüllü propagandistleri olurlar. Olmadık erdemler, başarılar, kahramanlıklar üzerine mistik bir çark dönmeye başlar, megolamanlar bunu bilir, bundan özel bir zevk alır. Yaralı, yetersiz, kırılgan benlikleri ancak böyle tatmin bulur. O bu bakımdan tam bir hedonisttir ve sevgi emer, sonuna kadar istismar ettiği, edebildiği, kullandığı insanların sevgi ve hayranlığıyla beslenmek onun karakteridir. Bu olmazsa küçük burjuva narsist yaşayamaz. Bu, bu tiplerin nesnel karakteridir ya da bu karakterinin temel bir gerçeğidir.
Görünüşte o devrimden başka bir şey düşünmez. Farkında olsun ya da olmasın, görünüşte o, dava için kendini, sağlığını vs. ihmal eder. Bu da onun nesnel karakterinin ve kurduğu oyunun bir parçasıdır. Belki de bir dönem inanmış ve adanmıştır ama masumiyet çoktan bitmiş, yerini histiyonik narsist oyunculuğa bırakmıştır. Bu gerçeği bilince çıkaramamış insanlar büyük bir duyarlılıkla bu ''mükemmel'', bu ''büyük'' devrimcinin ya da devrimcilerin ihtiyaçlarını, sağlığını vs. düşünür, itinayla ona sahip çıkarlar. Başkalarının sevgilerini, emeklerini emmede, kullanmada ustalaşmıştır bu türler. Hele kendi daracık dünyalarına ya da ''tarikat''larına/ekiplerine kazanılmışsa ya da avlanacak ve kullanılacak adaylardan biri olarak görülüyorsa ''yoldaş''larına karşı aşırı duyarlılıkları, onları yüceltmeleri, el üstünde tutmaları göz yaşartır. Artık onlar ''şeyh''lerinin/''şıh''larının/evrensel aklın koruması altındadır. Zaaflarının vb. üstü örtülür, iktidarını sağlamlaştırmanın araçsallaşmış tipi haline gelenler tepe tepe kullanılır ve yükseltilirler, tabii ki bu mutlak doğruyu temsil eden ''şeyh''e, ''şeyh''lere, mistik kabile şeflerine bağımlılık koşuluyla. Tabii ki bu çürümeyi gören insanlar da çıkıyor, çıkmaz olaydı der şeyhimiz ya da şeyhlerimiz, ama çıktımı yapılacaklar zaten belli; hemen ''parti tarzı'' , ''düzgün parti işleyişi'', ''parti adaleti'', ''eleştirinin devrimci şiddeti'', ''disiplin'' cezası tehditleri ve baskısı hoyratça devreye girer. Kadrolar hakkında paşa keyiflerince tutulmuş çeteleler ya da olmamış hikayeler bolca yapının ve hedefleşen ya da hedefleştirdikleri kadroların üzerine boca edilir. Gerçeğe bağlı kalmak gibi bir sorunları zaten yoktur, ki böyle bir kaygı da taşınmaz; eee tabii ki ''dava'' için ''ilkeli'', ''uzlaşmaz'' olmak gerekiyor. Hayali ya da revize edilmiş, tanınmaz hale getirilmiş sözde ''gerçeklerle'' demagoji ve manüpilasyon yapılır. ''Yeni insan'', ''yeni toplum'' vs. üzerine ajitatif hamaset yapılır.
Devrimci ve komünist partilerde bu tipler her zaman olacaktır. Özel mülkiyet dünyası bu bakımdan bereketlidir. İnsanlar komünizm saflarına zemzem suyuyla yıkanarak değil, özel mükiyet dünyasının yarattığı kirlikleri taşıyarak gelirler. Eğer bir komünist parti bunları komünizm teorisi ve pratiği ile sürekli değiştirip dönüştüremezse bu vb. oportünist hastalıklı insanlar komünist partilerin baş belası haline gelebilirler. En nihayetinde insanlar Marksizm-Leninizm'den, komünist partilerden etkilenerek, davanın, kavganın, ideallerin mücadelesini vermek için gelirler ve bu son derece değerlidir. Fakat niteliksel düzeyiniz, donanımınız, ortamınız, kadro politikanız, çalışma tarzınız bu değişim ve dönüşümü kesintisiz geliştiremiyorsa, bu durumda, oportünist, kariyerist, bürokrat vb. insanlar hesap vermez ama hesap sormayı ve yönetmeyi kendi ayrıcalığı görmeye başlar, buna alışararak komünist öncüye ağır zararlar vermeye başlar. Bu tip küçük burjuvalara etkinlik kapısını açan, onlar için bir korugan yaratan tam da partilerin ideolojik ve örgütsel zaafları ve yetersizlikleridir. Bu bağlamda ana sorun bireyler değil, daha doğrusu daha da önemli olan onları besleyen ve palazlandıran sistemdir, niteliksel zayıf parti yaşamıdır. Eğer bu tabloya yol açan ya da yol veren ideolojik-siyasal-örgütsel nedenler kökünden kurutulmazsa, yetmez, bu mücadele süreklileştirip bir parti tarzına dönüştürülmezse partiler küçük burjuva kadroların cenneti haline gelir ama böylece partilerin komünistliği de biter. Eleştirdiğimiz negatif tablo bir kez oluştumu artık kendisini genişletilmiş temelde yeniden ve yeniden üreterek sorunun kaynağı haline dönüşür. Hesap sormazsan hesap verilmez. Buna da alışılır. Küçük burjuva bireyciliği tavan yapar. Dünyaya buradan bakılır ve bütün ilişkiler sistematiği buna göre yapılanır, yapılandırılır. Marksizm-Leninizm'in, kendi öz deneylerinin ışığında hesap sormasını bilmeyen ya da bu niteliklerini yitiren, yitirmeye başlayan partilerin sonu ise daima hazindir, hazin olmuştur. Bu konuda SBKP'den daha iyi ve gelişkin deney var mı!!! Bu deneyimde hem pozitif hem de negatif açıdan öğrenilecek o kadar çok şey var ki...
50'li yıllık devrimci tarihin ardından gelinen yere baktığımızda tablo başarısızdır. Bu tarihin tüm devrimci ve komünist kazanımlarına karşın tablo budur. Bu tarihin köklü bir tarzda aşılması gerekiyor. Bu da Marksizm-Leninizm'e, ilkelere, proleter kollektizme, kolektif akla, kolektif dinamizme, kolektif çalışmaya, iç ve uluslararası deneyimin eleştirel dersler çıkarılarak içselleştirilmesine, pratik-politik bir silaha çevrilmesine dayanarak gerçekleştirilebilir. Çıkışın, yenilenmenin yolu oportünist, kariyerist, bürokrat, Troçkist, postMarksist, legalist çizgilerde ve kendine tapınan, öttüğü için sabahın geldiğine inanan kadrolarda değil, Marksizm-Leninizm yolunda, Uluslararası Komünist Hareket'in tarihsel birikim ve derslerine dayanmaktan geçmektedir.
Hasan OZAN İLTEMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder