Translate

3 Kasım 2015 Salı

1 KASIM SEÇİMLERİ DÜZENLENMİŞ SEÇİMLERDİR. SONUÇLARI DA GAYRİMEŞRUDUR!



1 KASIM SEÇİMLERİ DÜZENLENMİŞ SEÇİMLERDİR. SONUÇLARI DA GAYRİMEŞRUDUR!                                                                                             
1 Kasım genel seçimleri yapıldı. Seçim, AKP’nin “zafer”iyle sonuçlandı. Bu “zafer” düzenlenmiş bir seçim zaferidir. Vurgulanması gereken olgu budur. AKP’nin düzenlenmiş “seçim zaferi”,  7 Haziran genel seçimlerinin ardından başlatılan darbe ve topyekün savaşın bir gereği olarak örgütlenmiştir. Dinci faşist cunta 7 Haziran genel seçim sonuçlarını faşist zorbalıkla iptal etmiştir. “Tekrar seçim” hedefiyle herhangi bir seçim koalisyonunun ortaya çıkmasını önlemiştir. “Yeniden seçim” politikasına bağlı olarak topyekün kirli ve haksız savaş başlatılmıştır. Faşist iç savaş kışkırtılmıştır. Devlet-AKP-IŞİD terörüyle, toplu katliamlarla, sayısız baskı, saldırılarla süreç yönlendirilmiştir. Saray cuntasına muhalif olan her siyasal ve toplumsal kesim top ateşine tutulmuştur. HDP’nin seçim çalışması yürütmesine izin verilmemiştir. Toplumda korku ve dehşet iklimi yaratılıp egemen kılınmıştır… Tüm bu olgular 1 Kasım seçimlerinin düzenlenmiş seçimler olduğunu ortaya koymaktadır.
“Tekrar seçim” süreci her türlü demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırıldığı; batıda fiili olağanüstü hal, Kürdistan’da fiili sıkıyönetim koşullarında, açık terörcü rejim koşullarında yapılmıştır. Açık ki 1 Kasım genel seçimleri, gayrimeşrudur. Seçim denen bir süreç yaşanmamış, aksine topyekün dinci faşist terör saldırısıyla AKP’nin kazanması için her şey düzenlenmiştir. Demokratik seçimler, demokratik yarış, AKP’nin demokratik ezici zaferi, demokratik parlamento lafları sınır tanımaz bir dinci faşist demagojiden ve gayrimeşru seçim sonuçlarının işçi sınıfına ve halklara kabul ettirilmesi operasyonundan başka bir şey değildir. Vurgulanması gereken ikinci nokta budur.
Ne demişti dinci faşist elebaşı 7 Haziran seçimlerinden önce: “Verin 400 milletvekilini bu iş huzur içinde çözülsün!” Peki, ne oldu? 7 Haziran seçimleri iptal edildi, topyekün savaş başlatıldı…
Ne demişti dinci faşist elebaşı 7 Haziran seçimlerinden sonra katıldığı bir TV programında, ölümünden sorumlu olduğu onlarca askerin Dağlıca’daki ölümü üzerine: “Eğer 400 vekil verilseydi bunlar olmayacaktı!” Ve “Ne mutlu şehit düşenlerin ailelerine ve akrabalarına.”…
Söz konusu tehdit dolu lafların boşuna edilmediği açıktır…
Hatırlatmaya devam edelim; “Tekrar seçim” kararı alındıktan sonra ne demişti darbeci başı? “1 Kasım seçim sonuçlarının 7 Haziran seçim sonuçları gibi çıkmasına izin vermeyeceğiz. Devletimiz, İçişleri Bakanlığımız, polisimiz, askerimiz, istihbaratımız gerekli tedbirleri alacaktır.”
Peki, ne oldu? Olanı biliyoruz; düzenlenmiş seçimlerle, tek başına hükümet kuramayacak duruma gelmiş AKP, üstelik yüzde 49,5’luk gibi yüksek bir oy oranıyla tek başına rahatça hareket edeceği hükümete kavuşmuş oldu…
Tablo açık değil mi!!! Açık ve kesindir: 1 Kasım seçimleri düzenlenmiş seçimlerdir. Süreç cuntanın istediği, planladığı gibi gerçekleşti. Oy hırsızlığı da bu tabloyu tamamladı.
Tablo bu. Diğer burjuva partileri geçiyoruz, ama HDP’nin bu düzenlenmiş, gayrimeşru seçimler için,  basının karşısına ilk çıkıldığında, “Türkiye halklarına yaptığı seçimin hayırlı olmasını diliyoruz.” açıklaması ne kadar doğru? Bu tutum doğru değildir kanımızca. Denebilir ki, “Evet bu sözler söylendi ama diğer şeyler de söylendi” vb. Kuşkusuz ki bir dizi gerçek o açıklamada da vurgulandı. Sorun bu değil, sorun bu sözlerin HDP’nin ciddi liberal söyleminin bir yansısı olarak ortaya çıkmasıdır. Topyekün savaş ve psikolojik harekâtın bir parçası olan düzenlenmiş “AKP zaferi” devlet ve AKP’nin “üst aklı”nın ürünüdür. Seçim ve sonuçları da gayrimeşrudur. Daha ilk açıklamada, yalnız düşmanın değil, daha da önemlisi kitlelerin HDP eşbaşkanlarının ne diyeceğini büyük bir ilgiyle bekledikleri o ilk açıklama anında, seçimlerin gayrimeşru olduğu açık, kesin, güçlü vurguların eşliğinde söylenmesi gerekirdi… Topyekün psikolojik harekât ve seçimlerde ortaya çıkan tablo HDP’yi durumun baskısı altına almış olmalı ki, HDP seçimlerin hayırlı-uğurlu olmasını diliyor. Yani bir de işin bu boyutu var. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinin ardından, seçimlerden büyük bir politik ve psikolojik başarıyla çıkmasına karşın HDP’nin, nispeten uzun süre, “sivil” darbeye, başlatılmış olan topyekün savaşa ve iptal edilmiş 7 Haziran seçimlerine karşı edilgen kalması örneğinde olduğu gibi. Oysa o gün için, inisiyatif kaybedilmeseydi,  eldeki güçlerle aktif bir şekilde harekete geçilseydi, sürece öncülük edilebilseydi CHP ve MHP tabanını da güçlü bir şekilde etkileyerek 7 Haziran seçimlerinin iptalini önlemek olanaklı da olabilirdi…
Başta HDP olmak üzere adalet, barış, özgürlük, devrim, sosyalizm diyen bütün kuvvetler kuşkusuz ki güncel gerçekler ve taleplerle birleştirerek halkları harekete geçirecek tarzda şu gerçeklerin altını her fırsatta ısrarla çizmelidirler: Bu seçimler meşru değildir. Bu seçim, düzenlenmiş seçimdir. AKP’nin “seçim zaferi” bunun ürünüdür. Bu seçim ve sonuçları gayrimeşrudur. Bu seçimler halklara hayırsızlık, uğursuzluk getirmiştir, daha fazlasını da getirecektir.
Bu bir sınıf mücadelesidir: Meşru olmayan seçim süreçlerinde de, gayrimeşru mecliste de yer alınabilir… Meşru demokratik direnme ve mücadeleyi geliştirme savaşı bu zeminlerde de yürütülür.  Ancak yukarıdaki gerçekleri en geniş kitlelere militanca taşıyamayan ve mücadelesini vermeyen bir HDP, inandırıcılığına da kaybeder. HDP eşbaşkanları basının karşısına çıkarak yaptıkları ilk açıklamada bu gerçeği vurgulamalıydılar. Ama yapmadılar. Dileriz HDP tutumunu özeleştirel düzeltir.
Son olarak altı çizilmelidir: HDP, seçim çalışması yürütme imkânı bulamadığı, 24 saat terörist kuşatma ve saldırı altında olduğu halde bir kez daha 12 Eylül barajını yıkarak geçmeyi bilmiştir. Bu, başta Kürt halkı olmak üzere halkların başarısıdır. Önemli ama kısmi oy kaybından ötürü HDP’yi başarısız ilan etmek objektif bir tutum değildir. HDP başarılı olmuştur. Önemli ama kısmi oy kaybını öne çıkararak bu başarının üstü örtülmemeli, üstünün örtülmesine de izin verilmemelidir. Faşizm ve gericiliğin, burjuva liberallerin ve yarım gönüllü sosyal şoven çevrelerin psikolojik savaşına karşı da uyanık olunmalıdır. Kuşkusuz ki HDP ve özgürlükçü güçler, geçmişten gelecek için ders çıkarma perspektifiyle gerekli durum değerlendirmesini de ayrıca yapacaktır.
“Emekçi sol” güçler, kitlelerin ileri kesimleri, mücadeleye atılmaya çalışan geniş kitleler, halklar, hatta cuntacı dinci faşist parti dışındaki bütün güçler kapsamlı bir psikolojik savaşın hedefi durumunda. AKP iktidarı, gayrimeşru seçim sürecinde ele geçirdiği gayrimeşru üstünlüğüne dayanarak bozgun duygusunu dayatarak irade kırmaya, tam teslimiyeti dayatmaya çalışıyor. Bu saldırının etkisiz olduğunu düşünmek safça bir tutum olur… Buna karşı özel olarak savaşı büyütmek gerekiyor. 1 Kasım seçimlerinin, AKP iktidarının gayrimeşru olduğunun vurgulanması bu bağlamda da önem taşımaktadır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder