Sosyalist Tarımın Tasfiyesi ve Kapitalist Tarımın
Yeniden İnşası
SSCB’de
kapitalizmin restorasyonuyla birlikte kapitalizm yalnızca kentlerde değil,
doğası gereği, tarımsal alanda da hızla gelişti, geliştirildi. Eski sosyalist
tarım yerini yeni kapitalist tarıma bıraktı. Kır üzerinde kentsel sömürü
yeniden başlayarak genelleşti. Sosyalizm döneminde kentle kır arasında azalmaya
başlayan farklılık, yeni dönemde yeniden gelişti, geliştirildi. Tarımsal
alandaki sorunlar yeni burjuvazinin yakasını bir türlü bırakmadı. Öyle ki, SB
dünyanın en büyük buğday ithalatçısı haline getirildi. Yazı dizimizin I. BÖLÜM’ünün
bir alt başlığında (53-56 geçiş sürecini incelediğimiz yerde), Stalin’in
ölümünün ardından alınan kararlarla, tarımsal alanda, meta üretiminin alanının
değer yasasına bağlı bir tarzda nasıl geliştirildiği üzerinde durmuştuk
(sovhozlarla ilgili sübvansiyonların kaldırılması, önder kolhozların teslimat
yükümlülüklerinin azaltılması, bireysel yan işletmenin alanın geliştirilmesi ve
vergilerinin düşürülmesi, maddi teşviklerin üretim artışının zorunlu ön koşulu
olarak geliştirilmesi, değer yasasına bağlı fiyatların yükseltilmesi, kolhoz
serbest pazarının genişletilmesi vb.). 56 öncesi alınan bu kararlar, gerçekte
sosyalizmden uzaklaşma doğrultusundaki adımlardı ve bu adımlar, revizyonist
bürokrat küçük burjuva tabakanın ve kastın çıkarlarıyla uyumluydu. Bu tabaka,
56 karşı devrimiyle politik iktidar tekelini ele geçirerek ekonominin de
patronu haline geldi. Böylece bu kesim, 56 öncesi yeni tip küçük burjuva tabaka
konumunu da geride bırakarak, yeni bir sınıfa, yeni tip burjuvaziye dönüşmüştü.
Artık kapitalizmin restorasyonu programını hayata geçirebilecekti ve geçirdi
de. Uygulanan programın temel çizgileri, sacayakları tarımsal alanda da
yürürlüğe sokuldu. Merkezi planlamanın denetiminin gevşetilmesi ve
sınırlanması, maddi teşvik, kendi yağıyla kavrulma, pazar için üretim, kar için
üretim, bireysel özel mülkiyetin alanının geliştirilmesi, MTİ’lerin dağıtılarak
kolhozlara satılması, üretim araçlarının meta olması, pazarda alınıp satılması
vb. bu programın unsurlarıydı. Kruşçev, 1958 yılında aldığı bir kararla,
kolhozların devlete zorunlu olan ürün teslimat yükümlülüğünü de kaldırır.
Kolhoz
toprağı devlet toprağıdır. Alınamaz, satılamaz, devredilemez, kiralanamaz. Sosyalist
devlet, toprağın kullanım hakkını, süresiz
olarak, kolhozlara devreder. Yani toprak, tüm halkın mülkiyetidir. MTİ’ler
(Makine Traktör İstasyonları) kolhozun malı değildir, aksine MTİ’ler devlet
malıdır; yani tüm halkın mülkiyetidir, alınamaz, satılamaz. Proletarya, MTİ
gibi olağanüstü bir araçla da tarımsal alanda önderliğini garantiler. Toprak,
MTİ’ler, sovhozlar, tüm bunlar tüm toplumun kolektif malıdır. Kolhozcu
sosyalist işletme, büyük ölçekli mülkiyete dayanır ve bilim ve tekniğin en
ileri biçimleri temelinde sürekli yetkinleştirilir. Böylece, sosyalist tarımda
üretici güçlerin sürekli geliştirilmesinin, emekçi köylülüğün iş ve yaşam
koşullarının sürekli iyileştirilmesinin dinamosudur. Böylesine büyük çaplı
üretim tekniğin kurulması, kesiksiz geliştirilmesi ancak çok büyük maddi imkânlara
dayanılarak başarılabilir. Kolhozlar, böylesine büyük çaplı makine parkını
finanse edemez. Böylesine devasa makine parklarını ancak devlet finanse
edebilir ve sürekli geliştirebilir. Örneğin MTİ’lerin kolhozlara devri veya
satılması kolhozları yüklenemeyecekleri bir yükün altına koyacağı gibi, iflasa
da sürükler. Bu da sosyalist tarımın yıkılması, tarımsal üretimin hızla
gerilemesi, emekçi köylülüğün yoksullaşması demektir.
Bilindiği
gibi, kolhoz, sosyalist bir mülkiyet biçimidir. Ama tüm halkın sosyalist
mülkiyetinden farklı olarak kolhoz, bir grup mülkiyetidir; emekçi köylülüğün
kolektif malıdır. MTİ’lerin kolhozlara satılması demek, grup mülkiyetini
güçlendirmek, meta dolaşımının alanını, değer yasasının alanını aşırı derecede
büyütmek demektir. Bu açıdan da MTİ’lerin kolhozlara devri sosyalist bir
tedbir, sosyalizmden komünizme geçişi hızlandıran ve komünizmin maddi-teknik
temelini güçlendiren bir tedbir olamaz. Nitekim sosyalizmin ekonomik sorunları
üzerine yürütülen tartışmalar döneminde MTİ’lerin kolhozlara satılması önerilir
ve ateşlice savunulur. Fakat Stalin yoldaş, bu öneri ve savunuyu yukarıdaki
gerekçelerle ret ve mahkûm eder. Ama Kruşçevci burjuvazi iktidarı ele
geçirdikten sonra, 1958 yılında, tam tersi davranarak MTİ’leri, kolhozlara
satar. “…1 Ocak 1959’a gelindiğinde 8000 MTİ’den geriye sadece 385’i
kalmıştır.” (Teoride Doğrultu, “Ekim Devrimi’nden XIX. Parti Kongresi’ne SB’de
Sosyalizmin İnşa Sorunları-I, s. 30)
Üretim
araçlarının meta ilan edilmesi, alınıp satılan mal olarak görülmesi MTİ
örneğinde çok çarpıcı dile gelmektedir. Çok açık bir şekilde bu uygulama hem
inşa edilen kapitalizmin ürünüdür, hem de sosyalist tarımın tasfiyesinin temel
bir adımıdır. Yeni dönemde tarım, bir daha belini doğrultamaz.
Tarımın
gelişmesini Brejnev döneminde yeniden
yazılan SBKP Tarihi’nden birlikte izleyelim. Aşağıdaki saptama XXI. Parti Kongresi’nden sonra yapılmaktadır.
“Tarımın
gelişmesi de hoşnutluk verici değildi. Verimler yavaş çoğalıyor, araziler
daralıyor, teknik araçlar yetmiyordu. Öte yandan tarım işçilerinde,
kullandıkları emeğin sonuçlarına karşı ilgi uyandırmak ve bu ilgiyi arttırmak
için etkili tedbirler alınmamıştı. Bütün bunlar hububat ürün toplamının
azalmasına neden oldu. Oysa aynı dönemde ülkenin nüfusu 18 milyon çoğaldı.
“Merkez
Komitesi Ocak (1961) oturumu, cumhuriyetlerdeki parti örgütlerinin ziraat ve
hayvancılıktaki durum üstüne hazırladıkları raporları inceledi. Tarımın
gelişmesinde hayli ciddi hatalar açıklandı. Büyük sermaye yatırımlarına ziraatın
işleme kültürünü yükseltmeye, maddi heves faktörlerini arttırmaya, sovhoz ve
kolhoz yöneticilerine daha çok bağımsızlık vermeye ihtiyaç vardı.” (s. 502-503)
Aşağıdaki
değerlendirme de XXII. Kongre’den sonra yapılmaktadır.
“Tarımdaki
durum hala memnuniyet verici değildi. Kaldı ki, 1963’de iklim koşulları son
derece elverişsizdi. Hububat alanında genel verim, 1962 yılına oranla yüzde
32.7 milyon ton daha azdı. Yem yetersizliği, hayvanların ve kümes hayvanlarının
azalmasına neden oldu. Devlet, dış ülkelerden zahire almak zorunda kaldı.
“Tarımda baş
göstermiş olan bu ciddi zorluklar, partide endişe uyandırdı. Besbelli ki, halk
ekonomisinin bu kolunda başarılı bir gelişme sağlayacak koşulların yaratılması
zamanı gelmişti.” (s. 511)
“Merkez
Komitesi, bu oturumlardan (15 Ekim 1964 tarihi, sözde Kruşçev’in ricasının(!)
kabul edilerek görevden alındığı yerine Brejnev’in oturtulduğu oturum
serisi-bn.) sonra, tarımın ve sanayinin yönetimini iyileştirmek ve daha da
gelişmelerini sağlamak için somut tedbirler aldı. 1965 Martında SBKP MK
oturumunda ‘SSCB’de tarımın bundan böyle gelişmesiyle ilgili tedbirler’
görüşüldü… durum her yandan incelendi. Bu durumu doğuran ana nedenler şunlardı:
Sosyalist iktisat sisteminin ekonomik yasalarının ihlal edilişi, toplumsal
çıkarlarla kişisel çıkarların birbiriyle bağdaştırılamaması, emek sonuçlarına
karşı maddi ilgi ilkelerinin gözetilmemesi, iktisat sistemi temellerine
dayanılmaması ve yönetim işlerinde sübjektivizme düşülmesi. Oturum kararlarında
itiraf edildiği gibi, tarımın önüne konulan büyük ödevler sermaye
yatırımlarıyla desteklenmemişler, maddi-teknik koşullar yaratılmamış. Tarım
ürünlerinin satım fiyatları, üretimleri için yapılan masrafları kapatamıyordu.
Ziraatı modernleştirmek ve toprağın bereketini arttırmak için gereği kadar
çalışılmıyordu.
“Oturum… Altı
yılda uygulamak üzere bir küme tedbir alındı… Bu plan 1970 yılına kadar
değişmeyecekti. Artık ürünlerin plan dışında satın alınmaları-oturum kararları
gereğince- gönüllülük ilkelerine göre yapılacaktır… Oturum, kolhozcular,
işçiler ve memurlar tarafından hayvan bakıp yetiştirme olanakları üzerine
yapılan yersiz kısıtlamaların kaldırılmasını önerdi.” (s. 512-513-514)
Bir diğer
kaynak ise bizlere şu bilgileri vermektedir:
“İktidardan
düşüşüne ilişkin çok fazla şey bilinmemekle birlikte, o tarihte Hroşçuv’un
liderliğinin Prezidyum’a artık güven vermediği açıktır. İç politikada,
özellikle ekonomik alandaki başarısızlığıyla güç duruma düşmüş, 62-63’de
iktisadi büyüme oranlarındaki büyük düşüş ve 1963’teki büyük kuraklık sonucu
SSCB’nin ABD ve Kanada’dan binlerce ton buğday ithal etmek zorunda kalışı bu
durumu daha da kötüleştirmişti.” (Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler
Ansiklopedisi, C. 5, s. 1675)
Açık ki
Kruşçev’in tarım politikaları, sosyalist tarıma kapitalizmi ve yıkımı
dayatmıştır. Brejnevci SBKP Tarihi’nin değerlendirilmesinde de bu durum
açıktır. Yeni tip burjuvazinin lideri Kruşçev gözden düşünce onun yerine
Kruşçevvari bir darbeyle geçen Brejnev (tarihin ironisi işte!) ise, aynı
programı özü itibari ile koruyarak ve
derinleştirerek devam ettirmiştir.
“Brejnev
yönetiminin karşılaştığı en büyük iç sorun tarımsal üretimde ortaya çıktı. Mart
1964’te ilan edilen kolhozlara ve devlet çiftliklerine yönelik yeni
program…tarım rekoltesini beklenen düzeye çıkartamadı; 70’lerde SSCB, dünyanın
en büyük tarım ithalatçısı durumuna geldi.”(age., s. 1677)
“Brejnev
döneminin SSCB açısından ekonomi alanda başarılı geçtiği ve planlanan hedeflere
ulaşıldığı söylenemez…” (age., s. 1681)
Konuyla
ilgili, SBKP 24. Kongresi’ne sunduğu raporda, “Merkez Komitesi’nin Mart (1965)
teki Genel Kurul toplantısında” ve “23. Kongre”nin aldığı kararları ve
perspektifi özetledikten sonra, Brejnev, şunları söylemektedir:
“Bu temel
üzerinde, Merkez Komitesi Haziran (1970) Genel Kurul toplantısında geniş,
doyurucu, uzun vadeli ve gerçekçi bir tarımı geliştirme programı hazırladı.
Tarımın sorunları öyledir ki yoldaşlar, bir yılda, iki yılda, hatta beş yılda
bile tamamen çözülemez, bunların çözülmesi çok daha uzun zaman ve yalnızca
toprak işçisinin değil aynı zamanda tüm endüstrinin büyük çabasını,
tahsisatları ister.” ( 24. Ve 25.
Kongre Raporları ile Parti Programı, Belgeler 1, s. 62, Kızılırmak Yay.)
1980’ne
gelindiğinde SSCB’de komünizme
geçilmiş olacağını ilan eden modern revizyonist burjuvazinin baş temsilcisinin
“oy birliği” ile onaylanan raporunda dile getirdiği şey, yeniden inşa edilen
kapitalizmin gerçeğidir kuşkusuz. Unutmamak ve anımsamakta yarar vardır:
Brejnev yukarıdaki saptamayı 1971 yılında yapıyor. Yani buna göre, SSCB,
1980’de kafa ile kol, kent ile kır vb. vb. arasındaki farklılıkların son
bulduğu, herkesten yeteneğine ama herkese
gereksinimine göre ilkesinin yaşam bulacağı komünizme ulaşmış olacaktır.
Yani sözde SSCB’nin komünizme geçmiş olacağı ilan edilen 1980 ile yukarıdaki
sözlerin söylendiği tarih arasında topu topuna 9 yıl var!!!
Brejnev, 1976
yılında gerçekleştirilen SBKP 25. Kongresi’ne sunduğu “Rapor”da ise “Parti, Merkez Komitesi ve Politbüro tarıma büyük bir dikkatle
eğilmişlerdir. SBKP MK’nın 1965 Martındaki Genel Kurul Toplantısı tarafından
başlatılan politikanın önemini ortaya koymuştur. Tarımın maddi ve teknik
temelinin genişletilmesi ve kırsal kesimde yürütülen geniş düzenleyici ve
siyasal çalışma, tarımın ve hayvancılığın kalkınmasına katkıda bulunmuştur.”
(age., s. 185) der. Ve Kongre’deki delegelerin, “son 5 senede tarımın kötü
koşullara karşı verilen zorlu mücadele içinde ilerlediğini bilirler. Bu beş
yıldan sadece biri, 1973 yılı, elverişli koşullara sahiptir. 1972 ve 1975 yılları
görülmemiş bir kuraklığa şahit olmuşlardır. Başka hiçbir beş yıllık dönemde
kırsal kesim bu denli kötü koşullarla karşı karşıya gelmemiştir.” (age., s.
185) diyerek, gerçekte sosyalist tarımın tasfiyesi ve kapitalizmin inşası ve
kurulmasıyla ortaya çıkan tarımsal yıkım ve gerilemenin suçunu, kuraklığa vb.
yıkar.
Peki, sözde
1980 ile komünizme (“1971-80 sonuna” dek “komünizmin maddi ve teknik temeli”nin
atılmış olacağı, “SSCB’de komünist bir toplum”un “esas hatlarıyla kurulmuş
olaca”ğı -s. 322-, “Partinin ve Sovyet halkının ana
ekonomik görevi komünizmin maddi ve teknik temelini yirmi yıl içinde
yaratmaktır.” – s. 323- ), daha sonra yumuşatılarak “ileri sosyalizme”,
“gelişmiş sosyalist topluma” geçileceği
söylenen SSCB’de ne oldu? Olanı hep birlikte biliyoruz: SSCB ve önderlik ettiği
revizyonist/kapitalist kamp çözülerek dağıldı. 1985’te SBKP liderliğine oturan
Gorbaçov ile SSCB’nin çözülmesi çarpıcı biçimlerde patlak verdi ve 1989-91
çözülüşü ile SSCB ve “Doğu bloku” tarihin çöp sepetine gitti…
İlk adımları
53-56 arası atılan, Kruşçevci karşı-devrimle sistemli hale getirilen,
Brejnev’le birlikte daha da geliştirilen sosyalist tarımın tasfiyesi, tarımın
yeniden kapitalist temeller üzerinde organizasyonu politikası, kapitalizmin
restorasyonu çizgisiyle, bu çizginin bileşenlerini oluşturan uygulamalarla bir
bütünlük oluşturmaktaydı. Tarımsal ürünlerin meta olarak değer yasasına bağlı
üretilmesi, fiyatların değer yasasına bağlı yükseltilmesi, kar için üretim,
merkezi planın kapsamının daraltılması, maddi teşvik vb. uygulamalar “pilot”
uygulamalarla başlar ve genelleştirilir. Carlo’nun şu değerlendirmesi bizlere
bir fikir vermektedir:
“Arkasından
(kolhoz ürünlerinin fiyatlarının serbest kolhoz pazarına yaklaşacak şekilde
arttırılması -bn), Brejnev-Kosigin reformlarının (1966-67) ikinci aşamasında,
merkantil eğilimlerin açıkça vurgulanması geldi. 390 tarımsal işletme (sovhoz)
deneme olarak kazancın azamileştirilmesi ilkesine göre çalışacaktı.
Yaratacakları kazancın bir bölümü, bu işletmelere, kendi finansmanları için
bırakıldı. Aynı zamanda, o güne kadarki çok sayıda plan endeksi, endüstri
reformu örneğine göre az sayıda genel yönergeye indirgendi. Plan endeksleri
yalnızca toplam ücreti öngördüğü için, tarımda da esas olarak çalışanların
sayısının belirlenmesinde işletme özerkliği vardı.
“Sovhozlardaki
bu reformlara paralel olarak bir dizi kolhozda ‘zemva’ örneği denendi.
Kooperatif arazisinin önemli bir bölümü, işlemeleri için belli ailelere
bırakılıyor. Bunun sonucunda toplam tarımsal ürünün göreli olarak önemli bir
bölümü, bu aileler tarafından kolhoz pazarına getiriliyor. Elbette bu
denemeler, Prof. Wenjer’in hayalindeki, şu tarımın yeniden özelleştirilmesinden
henüz hayli uzaktır. Kara yönelen piyasa ekonomi ilkesinin üstüne, tarımda da
tıpkı endüstride olduğu gibi hala açıkça merkezi planlama ilkesi yerleşmiştir.
Bununla birlikte, endüstri alanından daha güçsüz nitelikte olsa bile, aynı
bürokratik kollektivist ilişkilerin çözülmesi eğilimi, tarım alanında da
kendisini gösteriyor.” (age., s. 163-164)
Kabaca, 56
sonrası yapılan “ekonomik reform”larla tarım da sürekli gerilemiş ve sosyalist
tarımın çökertilip tasfiye edilişinin faturası da ağır olmuştur.
SSCB’de
bireysel yan işletmenin daha Stalin döneminde oynadığı rolü anlayabilmek
bakımından Benediktov’un şu açıklaması önemlidir:
“Köylerin
kolektivizasyonunun tamamlanmasından sonra bile bireysel sektör büyük rol
oynuyordu. Savaş öncesi yıllarda sebze, et, süt, yumurta ve diğer köy
ürünlerinin yüzde 60 ila 90’ı elbette tahıllar ve teknik kültürler hariç olmak
üzere, bizzat şahsi işletmelerden sağlanıyordu. Meyve ve yemişlerin büyük
kısmını da onlar üretiyordu. Bu arada hem savaş öncesi hem de savaş sonrası
yıllarda kolhozcular gelirlerinin büyük kısmını toplumsal işletmeden değil,
kendi kişisel işletmelerinden sağlarlardı. Stalin bu durumu, nesnel olarak uzun
süre için kaçınılmaz sayardı ve daha fazla ‘kolektivizasyon’ ve
toplumsallaştırmayı zorlama yönündeki her türlü girişimin önünü acımasızca
keserdi, ben buna birçok kez tanık oldum.” (age, s. 77)
Benediktov’un
bu önemli açıklamasını dikkate alarak düşünecek olursak, bu durumda,
Kruşçev-Brejnev “reforumları”nın hem maddi hem de manevi bakımdan kırsal alanda
yarattığı yıkımı, gerilemeyi, kapitalizme geçişi hızla sağlama bakımından
sunduğu olanakları daha iyi anlayabiliriz…
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder