Sovyet Ekonomistleriyle Beş Görüşme 1942-1952
J.V. Stalin'in Ekonomistlerle Görüşme Tutanağı
29 Ocak 1941
Ekonomi Politik Sorunları Üzerine
Ekonomi Politiğin
Amacı
Ekonomi
politiğin amacı konusunda birçok tanımlama vardır: Engels, ekonomi politiği,
üretim, değişim ve dağılım bilimi olarak tanımlar; yine Marx'ın, Kapital'in
hazırlık notlarında konuyla ilgili tanımlaması olduğu gibi, Lenin'in de 1889'da
Bogdanov'un yaptığı tanımlamayı kabul eden görüşleri vardır. Birçok kitap
kurdu, bir tanımlamayı diğerine karşı öne sürüyor. Alıntı yapmayı çok seviyoruz
ve bu alıntılar da aslında cahilliğimizin göstergesidir. Bu nedenle ekonomi
politiğin amacının tam tanımlamasını yapmak için iyi düşünmeli ve bunun
üzerinde durarak sunmalıyız.
Eğer
"ekonomi politik, tarihsel olarak gelişen toplumsal üretim tarzlarının
bilimidir diye yazarsak, ekonomi ve insanlar arasındaki ilişkiden söz ettiğimiz
hemen anlaşılmayacaktır. Bu nedenle, ekonomi politiğin toplumsal üretim
ilişkilerinin, yani insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişiminin bilimi
olduğunu ifade etmek daha iyi olacaktır. Bu tanımlama, hem kişisel hem de
üretim amaçlı gerekli tüketim araçlarının üretim ve dağılımını düzenleyen
yasaları açıklar." Dağıtımdan kastım, kelimenin dar anlamıyla dağıtım,
yani bireysel tüketim araçlarının dağıtımı nosyonu değildir. Burada, Engels'in Anti
Dühring'de dağılımı, üretim araçlarının ve bireysel tüketim araçlarının
mülkiyet biçimi olarak tahlil ettiği anlamıyla bir dağılımdan söz ediyoruz.
Bir
sonraki sayfada, ikinci paragraftan sonra, şu kelimelere ek yapmamız gerekir:
"yani, üretim araçlarının ve dolayısıyla halkın yaşamı için gerekli olan
maddi varlıkların toplumun üyeleri arasında dağıtım biçimi".
Kapital'in dördüncü cildi için Marks’ın
hazırlık notlarından haberdarsınız elbette. Orada ekonomi politiğin amacı
tanımlanmıştır. Marx üretimden söz ettiğinde ulaşımı da kapsar (ulaşımın uzun
ya da kısa mesafe olmasından, Türkistan'dan pamuğun ulaşımı ya da bir
fabrikanın kendi iç ulaşımı olmasından bağımsız olarak). Marks’ta, dağıtımın
tüm sorunları üretim konseptine dâhil edilmiştir. Buradakilerin düşüncesi
nedir: Buradaki tanımlama doğru mudur?
GÖRÜŞ: Şüphesiz, işaret edilen
değişiklikler esaslı bir gelişme sağlıyor.
SORU: Tanımlamada "toplumsal
üretim" ilişkileri ifadesini kullanmak doğru olur mu?
"Toplumsal" kelimesi burada yersiz değil mi? Üretim zaten
toplumsaldır. Burada bir totoloji olmayacak mı?
CEVAP: Üretimde teknik ilişkiler de
olabileceği ve burada özellikle toplumsal üretim ilişkilerinden söz etmemiz
gerektiği için "toplumsal-ilişkiler"i bir tire ile yazmalıyız.
SORU: "kişisel ve üretim"
kelimeleri yerine tüketimden "kişisel ve üretici" şeklinde söz etmek
daha uygun olmaz mı?
Kısa
bir görüş alış verişinden sonra "kişisel ve üretim" kelimeleri
yazıldı.
Eğer
amacın önerilen şekliyle formülasyonunu kabul edersek, bütün formasyonlarda
dağıtım sorununa daha fazla dikkat çekilmesi şeklinde bir genel sonuç
çıkarılmalı. Aksi takdirde burada bankalar, borsalar ve piyasalar konusunda çok
az şey söylenmiş olur. Bu yetmez. Özellikle sosyalizm bölümü de bu nedenle yetersiz
kalır.
Beşinci
sayfada biçimle ilgili düzensizlikler var. Bunlar kaldırılmalı. "Farklı
üretim tarzlarını inceleyen ve açıklayan ve bunları birbirinden ayıran
özellikleri ortaya koyan tarihsel bir bilimdir" diye yazılmış. Düzgün bir
Rusça ile yazılmalı; 'inceleyen' ve 'açıklayan' şeklinde değil de, bilimdir
ki inceler ve açıklar şeklinde.
Değer
yasası üzerine
Sosyalizm
ile ilgili bölüme geliyorum. Birkaç şey geliştirildi. Fakat bu bölümün daha
önceki haliyle karşılaştırıldığında birçok şeyin de heba edildiğini görüyoruz.
Bu
bölümde değer yasasının aşıldığı yazılmış. O zaman, maliyet kategorisinin
nereden ortaya çıktığı, ki onsuz hesaplama ve emeğe göre dağıtım yapılamaz ve
fiyatlar tespit edilemez, anlaşılmaz olur. Değer yasası henüz aşılmış değildir.
Fiyatların yardımıyla kumanda ettiğimiz doğru değildir; bunu yapmak isteriz
fakat yapamayız. Fiyatların yardımıyla (ekonomiyi) idare etmek için muazzam
rezervlerin olması, bir meta bolluğu olması gerekir. Ancak o zaman fiyatlarımızı
dikte edebiliriz. İllegal bir piyasa ve kollektif çiftlik piyasası olduğu
sürece, piyasa fiyatları varolacaktır. Eğer değer yoksa, gelirleri ölçebilecek
bir şey de yoktur. Gelirler emekle ölçülmez. İhtiyaca göre dağıtıma
başladığımızda bu bütünüyle farklı bir mesele olacaktır. Fakat bugün için değer
yasası aşılmış değildir. Onu bilinçli bir şekilde kullanmak istiyoruz.
Fiyatları bu yasa çerçevesinde belirlemek durumundayız. 1940'ta (Rusya'da)
Estonya ve Latviya'dan daha az ürün elde ettik. Yeterli ekmek olmadığından
fiyatlar fırladı. 200 bin (pood) ekmek daha piyasaya sokunca fiyatlar derhal
düştü. Bunu ülkenin her yerinde bütün metalar için yapabilir miyiz? Hayır,
bütün metalar için fiyatları dikte etmekten uzağız. Bu nedenle çok daha fazla
üretmek zorundayız; bugünkünden çok daha fazla. Fakat bugün fiyatların
yardımıyla (ekonomiyi) kumanda edecek durumda değiliz. Ayrıca kollektif çiftlik
piyasasında yapılan satışlardan sağlanan gelirler kollektif çiftlik köylüsüne
gidiyor. Elbette bizde, bu gelirle üretim araçları satın alınamaz ve bu gelir
kişisel tüketimi arttırma yönünde kullanılır.
*
* *
Metinde
afiş propagandası kendini gösteriyor. Böyle olmaz. Bir ekonomist
gerçekleri incelemeli. Ve birdenbire "Troçkist-Buharinist hainler"
karşımıza çıkıyor; mahkemenin şunu bunu kararlaştırdığını belirtmenin anlamı
ne? Bunun ekonomiyle ilgisi nedir? Propaganda kısımları çıkarılmalıdır. Ekonomi
politik ciddi bir konudur.
BİR
SES: Uzun zaman
önce, mahkeme başladığında yazılmıştı.
CEVAP: Ne zaman yazıldığı önemli değil.
Şimdi yeni şekli sunuluyor; orada da var ve yersiz. Bilimde mantığa sığınırız.
?????? Bu durum işimizi heba ediyor.
Planlama
üzerine
Ekonomik
planlama konusunda birçok kötü söz yığılmış. Ve herşey yazılmamış. "Sosyalist
toplumda emeğin doğrudan toplumsal karakteri. Değer yasasının aşılması ve
üretimde anarşinin ortadan kalkması. Sosyalizmin üretim ilişkilerinin, üretici
güçlerin doğasına uygun hale getirilmesinin bir aracı olarak ekonominin planlı
yönlendirilmesi." Bir tür kusursuz planlı ekonomi resmi çizilmiş. Oysa
sadece şöyle denebilir: Kapitalizmde, tüm toplum çapında üretim gerçekleştirmek
mümkün değildir; orada, ayrım yaratan rekabet vardır, özel mülkiyet vardır.
Oysa bizim sistemimizde işletmeler sosyalist mülkiyet temlinde birleşmiştir.
Planlı ekonomi, bizim istediğimiz birşey değil, bir zorunluluktur; aksi
takdirde herşey çöker. Piyasa ve borsa gibi burjuvazinin oransızlıkları
düzeltmede kullandığı barometreleri ortadan kaldırdık. Herşeyi kendi üzerimize
aldık. Bizim sistemimizde, planlı ekonomi, ekmek tüketimi gibi vazgeçilmez
birşeydir. Biz "iyi çocuklar" olduğumuzdan, herşeyi yapma yeteneğimiz
olduğundan değil, sistemimizde işletmeler entegre olduğu için böyledir bu.
Onların sisteminde entegrasyon ancak tröst ve karteller içinde, yani dar bir
sınır içinde mümkündür; fakat Tüm Halkın ekonomisini organize edemezler.
(Kautsky'nin süper kapitalizm teorisine Lenin'in getirdiği eleştiriyi
hatırlamak yerinde olacaktır). Kapitalist, sanayiyi, tarımı ve ulaşımı plana
göre işletemez. Kapitalizmde şehir kırı yutmalıdır. Onda, özel mülkiyet bir
engeldir. Yani basit ifade edin: Bizim sistemimizde entegrasyon vardır, onların
sisteminde ise bölünme. Burada (sayfa 369'da) şöyle yazılmış: "sosyalizmin
üretim ilişkilerini üretici güçlerin karakteriyle uyumlu hale getirmenin aracı
olarak ekonominin planlı işleyişi". Bu saçma bir öğrenci gevezeliğidir.
(Marx ve Engels çok önce çelişkilerden söz etmiştir). Fakat bize böyle
genellemeler yapmanız ne demek oluyor? Sade ifade edin: Onların sisteminde,
ekonomide bölünme vardır, mülkiyet biçimleri bölünmeye yol açar; bizim
sistemimizde ise entegrasyon vardır. Dümen sizde ve iktidar sizin. Basit
konuşun.
Planlama
merkezinin amaçlarını iyi tanımlamalıyız. Sadece oranları saptamamalı. Oranlar
esas önemi taşımaz; gereklidirler, ama yine de ikincil durumdadırlar.
Planlamanın
temel amaçları nelerdir?
Planlamada
birinci amaç, sosyalist ekonominin bağımsızlığını kapitalist kuşatmadan
korumakla ilgilidir. Bu zorunludur ve en önemli olan da budur. Dünya
kapitalizmine karşı mücadelenin bir biçimidir. Kapitalist sistemin bir uzantısı
haline gelmemek için elimizde metal ve makinelerin olmasını sağlamalıyız.
Planlamanın temeli budur. Bu esastır. GOELRO ve sonraki planlar bu temelde
yapılmıştır.
Planlamayı
nasıl örgütlemek gerekir? Onların sisteminde, sermaye, kara bağlı olarak
ekonominin dalları arasında kendiliğinden dağılır. Çeşitli sektörleri karlılığa
göre geliştirseydik, gelişmiş bir un öğütme sektörü, oyuncak üretimi (bunlar
pahalıdır ve yüksek kar getirir), tekstil sektörümüz olacak, ama hiç ağır
sanayimiz olmayacaktı. Ağır sanayi büyük yatırımlar gerektirir ve başlangıçta
zarar eder. Ağır sanayiyi geliştirmekten vazgeçmek, Rikovcuların önerisiyle
eşanlamlıdır. Kapitalist ekonominin gelişme yasalarını başaşağı çevirdik,
aslında ayakları üstüne oturttuk. Ağır sanayinin geliştirilmesi ve makine
yapımı ile başladık. Ekonomi planlanmadan hiçbir şey hallolmaz.
Onların
sisteminde nasıl oluyor? Bazı devletler diğerlerini soyuyor, sömürgeleri
yağmalıyor ve cebri borç alıyorlar. Bizde ise başka türlü. Dünya kapitalist
sisteminin bir uzantısı haline gelmememiz planlamanın en temel şeyidir.
Planlamanın
ikinci amacı ise, sosyalist ekonomi sisteminin mutlak hâkimiyetini perçinlemede
ve kapitalizmin yükseleceği bütün kaynakları ve delikleri kapatmada yatar.
Rikov ve Troçki bir zamanlar, karsız olmalarından dolayı bazı gelişmiş ve
önemli işletmelerin (Putilov fabrikası vb.) kapatılmasını önermişlerdi. Bunu
yapmak "sosyalizmin kapatılması" anlamına gelecekti. Yatırımlar,
karlı olduğu için un öğütme ve oyuncak üretimine yapılacaktı. Bu yolu
izleyemezdik.
Planlamanın
üçüncü amacı oransızlıklardan korunmaktır. Fakat ekonomi çok geniş olduğundan,
her zaman uyumsuzluklar ortaya çıkabilir. Bu nedenle geniş rezervlere
ihtiyacımız var. Sadece fon olarak değil, emek gücü olarak da.
Okuyucuya
yeni birşey sağlamalıyız, üretim ilişkileri ile üretici güçler arasındaki
karşılıklı ilişkinin sonsuz tekrarını değil. Bu hiçbir sonuç getirmez. Kendi
sistemimizi övüp göklere çıkarmaya ve ona olmayan başarıları yüklemeye gerek
yoktur. Değer vardır, diferansiyel rant vardır; fakat farklı bir biçimde
kullanılırlar. Kar bölümünü düşünüyordum -onu çıkaralım mı, kalsın mı?
GÖRÜŞ: "Gelir" kelimesini
kullanmak belki daha iyi olur.
MOLOTOV: Gelir farklı bir türdür.
GÖRÜŞ: (N.A. Voznesensky) Sosyalist
birikim olabilir.
CEVAP:
Kar
sağlanmıyorsa o birikim değildir. Kar, üretimin bir sonucudur.
SORU: Kitapta, sosyalist toplumda
artı-ürünün olduğunu belirtelim mi? Bu konuda Komisyon'da görüş ayrılıkları
vardı.
MOLOTOV: İşçilerin, sadece kendi aileleri
için değil, toplumun bütünü için çalıştıklarını bilmesi için onları
eğitmeliyiz.
CEVAP: Artı-ürün olmadan yeni sistemi
inşa edemezsiniz. İşçilerin, kapitalizmde, ellerine geçene ilgi duyduklarını
anlaması gerekir. Fakat sosyalizmde kendi toplumlarına bakarlar / ilgilenirler;
ve işçiyi eğiten de budur. Gelir varolmaya devam eder, fakat başka bir
karakter kazanır. Artı-ürün oradadır; fakat sömürene gitmez, halkın refahının
yükseltilmesi, savunmanın güçlendirilmesi, vb. için kullanılır. Artı-ürün
dönüşür.
Ülkemizde
dağılım emeğe göre gerçekleşmektedir. Kalifiye ve kalifiye olmayan emek var.
Bir mühendisin işini nasıl tanımlamalıyız? O, çok yönlü basit emektir. Bizde
gelirler emeğe göre dağılır. Bu dağılım değer yasasından bağımsız olarak
gerçekleşmez. Tüm ekonominin plana göre işlediğini düşünürüz; fakat her zaman
öyle olmaz. Bizde de birçok kendiliğinden durum vardır. Kendiliğinden değil,
bilerek değer yasasına göre hesaplamalar yapıyoruz. Onların sisteminde değer
yasası kendiliğinden işler, yıkıma neden olur ve büyük fedakârlıklar
gerektirir. Bizim sistemimizde ise, değer yasasının karakteri bir değişime
uğrar, yeni bir içerik ve biçim kazanır. Biz bilerek, kendiliğinden değil,
fiyatları saptarız. Engels sıçramalardan söz eder. Riskli bir formülasyondur;
ama kabul edilebilir, eğer gereklilik âleminden özgürlük âlemine sıçrayışı
doğru bir biçimde anlıyorsak. İrade özgürlüğünü, gerekliliğin kabul edilmesi
olarak anlamalıyız, ki burada sıçrama, kendiliğinden zorunluluktan,
gerekliliğin kabulüne geçiş anlamına gelir. Onların sisteminde değer yasası
kendiliğinden işler ve geniş çaplı tahribata yol açar. Ama bizim herşeyi daha
az fedakârlık gerektiren bir şekilde idare etmemiz gerekir. Değer yasasının
işleyişinden kaynaklanan gerekliliği, biz bilinçli bir şekilde kullanmalıyız.
SORU: Komisyonda, Sovyet ekonomisinde
metanın olup olmadığına dair tartışmalar ve yanlış anlamalar ortaya çıktı.
Komisyonda çoğunluğun görüşünün aksine, yazar, metalardan değil ürünlerden söz
ediyor.
CEVAP:
Paraya dayanan
(monetarize) bir ekonomi varsa, metalar da var demektir. Bütün kategoriler
varolmaya devam ediyor; ama yeni bir karakter kazanmış durumdalar. Onların
sisteminde para, sömürünün aracı olarak hizmet görürken, bizim sistemimizde
farklı bir içeriğe sahiptir.
SORU: Şimdiye kadar değer yasası, emek
gücünün kendiliğinden dağılımını belirleyen kendiliğinden bir piyasada işleyen
bir yasa olarak yorumlanmıştır.
CEVAP: Bu doğru değil. Sorunun
formülasyon alanı daraltılmamalı. Troçki sürekli olarak parayı, bir hesaplama
aracı olması ile sınırlandırdı. NEP'e geçiş öncesinde ve sonrasında bu konuda
ısrar etti. Bu yanlıştır. Ona cevabımız şuydu: Bir işçi bir şey satın
aldığında, para yardımı ile mi hesap yapıyor yoksa başka birşey mi yapıyor?
Lenin sürekli olarak Politbüro'da, sorunun bu şekilde formüle edilmesinin
yanlış olduğunu, paranın rolünün, sadece bir hesaplama aracı olmasına
indirgenmemesi gerektiğine işaret etmiştir.
GÖRÜŞ: Sosyalist toplumda artı-ürün -
utanç verici bir kavram.
CEVAP: Tam tersine, işçiyi, artı-ürüne
ihtiyacımız olduğu, daha fazla sorumluluk gerektiği konusunda eğitmek
zorundayız. İşçi, sadece kendisi ve ailesi için değil, rezervlerin oluşması ve
savunmanın güçlendirilmesi için de ürettiğini anlamalıdır.
Görüş:
Gotha
Programının Eleştirisi'nde
Marx artı-üründen söz etmemiştir.
CEVAP:
Herşeyin
cevabını Marx'ta ararsanız hiçbir yere varamazsınız. Bugün önünüzde 20 yıldan
fazladır varolan SSCB gibi bir laboratuvarınız var; ama sosyalizm konusunda
Marx'ın sizden daha çok bilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Gotha
Programının Eleştirisi'nde Marx'ın öngörme durumunda olmadığını anlamıyor
musunuz! Aktarma ve alıntıları biraraya getirmek değil, kafayı kullanmak
gerekir. Yeni olgular ortada; yeni bir güçler bileşimi var ve -eğer bir mahsuru
yoksa- beynin kullanılması lazım.
Ücretler
ve işgünü üzerine
Ücretler,
işgünü ve işçilerin, kollektif çiftçilerin ve inteligensianın gelirleri
konusunda birkaç söz. Metinde, insanların sadece Marksistler iktidarda olduğu
için ve planlı bir ekonomi sözkonusu olduğu için değil, aynı zamanda kendi
çıkarlarına olduğu için işe gittiği ve bizim bu çıkarları yakaladığımız konusu
dikkate alınmamış. İşçiler ne idealisttir ne de ideal insanlardır. Bazı
insanlar, eşitleme temelinde ekonominin işletilebileceğini düşünüyor. Bu tür
teoriler ileri sürüldü: Kollektif ücretler, üretim komünleri, vb. Bunlarla
üretimi ilerletemezsiniz. İşçi, planın gereklerini yerine getirir ve aşar,
çünkü işçiler için parça-başı sistemi, denetlemeciler için prim sistemimiz ve
daha iyi çalışan çiftçiler için de prim ödemelerimiz var. Bir süre önce yasayı
Ukrayna'da kullanmaya başladık.
Size
iki olaydan söz edeceğim. Birkaç yıl önce kömür sanayinde, yerüstünde
çalışanlar madenlerde çalışanlardan daha fazla gelir elde edince bir durum
ortaya çıktı. Ofiste oturan mühendis, madende çalışan işçiden birbuçuk kat daha
fazla kazanıyordu. Üst yönetim, en iyi mühendisleri kendi bölümlerine, kendi
yanlarına çekmek istiyordu. Fakat işin ilerlemesi için, insanların orada kendi
çıkarlarını görmesi lazım. Ancak yeraltında çalışan işçinin ücretini
yükselttiğimiz zaman iş ilerledi. Ücretler sorunu esaslı bir öneme sahiptir.
Başka
bir örnek: Pamuk üretimi. Son dört yıldır tırmanışa geçmesinin nedeni, prim
ödeme sisteminin gözden geçirilmiş olmasıdır. Belli bir birim toprakta ne kadar
daha fazla üretirlerse o kadar fazla kazanırlar. Şimdi burada bir çıkarları
var.
Ukrayna'daki
kollektif çiftçiler için prim yasasının özel bir önemi vardır. Eğer insanların
çıkarları doğrultusunda hareket ederseniz, onlar da ilerler, yeteneklerini
geliştirirler, daha iyi çalışırlar ve bunun kendilerine daha çok kazandırdığını
görürler. Bir zamanlar, bir entellektüel ya da kalifiye işçi sadece toplumdan
yalıtılmışlığa uygun görülürdü. Bu bizim akılsızlığımızdı; o zaman üretimin
ciddi bir örgütlenmesi sözkonusu değildi.
İnsanlar,
Stalin'in altı koşulundan söz ediyor. Bir düşünün - ne haber! Orada sözü
edilen, bütün dünyada bilinen, ama bizimle unutulanlardır. İşçi için
parça-başı, mühendislik ve teknik personele prim sistemi ve kollektif çiftçiye
primler; bunlar sanayinin ve tarımın gelişmesinin kaldıracıdır. Bu kaldıraçları
kullanın, o zaman üretim artışının sınırı olmaz, ve bunlarsız hiçbir şey
hallolmaz. Engels bu konuda kafa karışıklığı yaratmıştır. Bir zamanlar teknik
personelin ve mühendislerin kalifiye işçilerden daha fazla (ücret) almayacağını
söylüyorduk. Engels üretim konusunda birşey anlamamış, bizim de kafamızı
karıştırdı. Bu, yüksek yönetici personelin sık sık değiştirilmesi fikri kadar
saçmadır. Bu şekilde yapsaydık herşeyi kaybederdik. Doğrudan komünizme sıçramak
istiyorsunuz. Marx ve Engels tam komünizmi düşünerek yazdılar. Sosyalizmden
komünizme geçiş oldukça karmaşık bir meseledir. Sosyalizm henüz etimize,
kanımıza girmedi; sosyalizmde hala herşeyi iyi bir şekilde organize etmek, hala
işe göre dağılımı belirlemek zorundayız.
Fabrikalarımızda
pislikler var, fakat biz doğrudan komünizme geçmek istiyoruz. Ama buna kim izin
verecek? Çöplüğe batıyoruz ve komünizm istiyoruz. İki yıl kadar önce büyük bir
işletmede kümes hayvanı -piliç ve kaz üretilmeye başlandı. Bütün bunlar size
neyi düşündürüyor? Kirli insanlara komünizme geçiş izni verilmeyecek. Moloz
olmayı bırakın. Ve o zaman komünizme geçişten söz edin. Engels doğrudan
komünizme geçmek istedi. Büyülenmişti.
MOLOTOV:
Sayfa 333'te
şöyle yazılmış: "artel'in belirleyici avantajı onun, kollektif
çiftçilerin bireysel çıkarları ile toplumsal çıkarlarını doğru bir şekilde
birleştirmesinde, kollektif çiftçilerin bireysel çıkarları ile toplumun
çıkarlarını başarılı bir şekilde uyumlu hale getirmesinde yatar."
Sorunun bu şekilde formüle edilmesi, sorunu gözardı ediyor."
"Kollektif çiftçilerin bireysel çıkarlarını toplumun çıkarları ile doğru
bir şekilde birleştirme" nedir? Fazla somut bir içeriği olmayan yüzeysel
bir cümle bu. Bundan, "varolan herşeyin rasyonel olduğu" sonucu
çıkıyor. Gerçekte ise öyle olmaktan çok uzaktır. İlke açısından bu sorunların
doğru çözümünü bulduk, fakat pratikte yanlış ve yersiz olan birçok şey var.
Bunun açıklanması gerekir. Önce toplumsal ekonomi yerli yerine oturtulmalı.
Ayrıca
parça-başı ücret sorununu ortaya atmak gerekir. Bir zamanlar bu sorun çok
karmaşıktı ve parça-başı sistemi anlaşılmadı. Örneğin bizi ziyaret eden Fransız
sendikacıların işçi delegeleri, kapitalist koşullarda işçiler buna karşı
mücadele ettiği halde bizim neden parça-başı ve prim sistemini desteklediğimizi
soracaktır. Bugün herkes anlıyor ki, ilerici bir ödeme sistemi olmadan,
parça-başı sistemi olmadan Stahanovistçiler ve ileri işçiler olmayacaktı. Ama
pratikte çok rezil şeyler de yaşanıyor. 1949'da, 1933 kararlarına geri dönmek
ve tekrarlamak zorunda kaldık. Kendiliğindenlik bizi zıt yöne doğru çekiyor.
Üst kademedekiler, en iyi mühendislerin kendi yanlarında olmasını istiyorlar.
Henüz istediğimiz oranda düzenli hale gelemedik. Gerçeğimiz oldukça süsleniyor
ve istediğimiz temizliğe ve düzenliliğe hiç ulaşmış değiliz. Pratiğimizi
eleştirmek gerekir.
Faşizm
üzerine
Faşist
felsefe üzerine birkaç gözlem. Sanki sosyalizmleri varmış gibi yazıyorlar. Bu
ekonomik açıdan ifşa edilmeli. Hitler şunları söylüyor: "Devlet, halk! Kapitalistlerimiz
sadece yüzde 8 alıyor. Bu onlara yeter!" Bu sorunun formülasyonuna ek
olarak, kapitalistlerin, ultra-emperyalizm teorisinin yardımıyla rekabetten
kurtulma çabaları ile, üretimdeki anarşi ve rekabet sorununa ışık tutulmalı.
Onların kör talihleri / kötü kaderleri gösterilmeli. Korporatif bir sistemi
propaganda ediyorlar; sanki bu sistem sınıflar üstüymüş ve devlet işçilere
bakıyormuş gibi. Hatta tek tek bazı kapitalistleri tutukluyorlar (Thyssen'in
kaçabileceği doğrudur). Bütün bunların demagojiden ibaret olduğu, sınıf
disiplinine uymak istemeyen tek tek kapitalistler üzerinde burjuva devletin bir
baskısı olduğu belirtilmelidir. Kartelleşme ve planlamadaki başarısız
girişimleri konusunda bunlar belirtilmelidir. Sosyalizm bölümünde bir daha belirtin.
Sizin sisteminizde, sayın faşistler, üretim araçları kime aittir? Tek tek
kapitalistlere ve kapitalist gruplara, ve bu nedenle de, ekonomi mülk sahipleri
arasında bölüşüldüğü için küçük parçalar dışında gerçek planlama yapamazsınız.
SORU:
"Faşistler"
kelimesini kullanalım mı?
CEVAP:
Kendilerini
nasıl adlandırıyorlarsa siz de öyle kullanın; İtalyanları faşistler, Almanları
nasyonel-sosyalistler olarak.
Kabinede
(H.G.) Wells ile görüştüm; bana ne işçilerin, ne de kapitalistlerin
iktidarından yana olduğunu söyledi. Mühendislerin önderliğinden yanaymış. İyi
tanıdığı Roosevelt'i desteklediğini ve onun saygıdeğer ve işçi sınıfına sadık
bir kişi olduğunu söyledi. Küçük burjuvalar arasında, sınıf uzlaşması hakkında
küçük fikirler var ve oldukça yaygın. Bu görüşler faşistlerle özel bir anlam
kazandı.
Ütopyacılardan
söz ettiğiniz kısımda, sınıflar arası uzlaşma fikrine de eleştirel olarak yer
verilmeli. Elbette ütopyacıların sorunu koyuş biçimiyle faşistler arasında,
ütopyacılar lehine bir farklılık vardır, ama bu konuda tuzağa düşülmemeli.
Faşistlerin safına konursa Owen kendisini çok kötü hissederdi, ama Owen da eleştirilmeli.
Tüm
kitap bozuk stilden arındırılmalı. Ağız bozukluğuyla kimseyi ikna edemezsiniz.
Aksi sonuçlar alabilirsiniz; okuyucu uyanık olacak ve "yazarın kötü bir
dil kullanması herşeyin açık ve net olmadığı anlamına gelir" diye
düşünecektir.
Onların
sistemindeki herşeyin kötü ve bizim sistemimizdeki herşeyin ise iyi olduğu
izlenimi vermeyen bir biçimde yazılmalı, pembe tablolar çizilmemelidir.
************
GÖRÜŞ:
Burada devletin
hemen hemen herkes için planı formüle ettiği yazıyor.
CEVAP:
Saçma. Genelde
sosyalizm bölümünde çok felsefe yapılmış. Daha basit yazılmalı.
SORU:
"Kapitalist
üretim tarzının hazırlanması" başlığı doğru mu? Biraz bilinçli bir
hazırlanma izlenimi vermiyor mu?
CEVAP:
Bu terminolojik
bir sorun. "Hazırlanmış" kelimesi kesinlikle kullanılabilir. Aslında
konu, doğum ve önkoşulların hazırlanması ile ilgilidir.
Aslında
sosyalist üretim tarzının hazırlanması ile ilgili bir başka sorun var. Yazıda
sosyalizmin kapitalizm içinden yükselmediği belirtilmiş. Ancak, maddi
önkoşulların kapitalizm içinde ortaya çıktığı, objektif ve sübjektif
önkoşulların kapitalizm içinde yaratıldığını açıklamak gerekir. Kapitalizmden
ortaya çıktığımız unutulmamalı.
(L.A.
Leontyev, K.V. Ostrovityanov, A.I. Pashkov'un notlarından derlenmiştir.)
22
ŞUBAT 1950 TARİHLİ TARTIŞMANIN TUTANAĞI
(Saat:
23.15)
Ekonomi
politik ders kitabının iki değişik taslağı var. Ancak ekonomi politik
sorunlarına yaklaşım ve bu sorunların yorumu konusunda iki taslak arasında ilke
olarak bir farklılık yok. Bu nedenle iki versiyonun olmasının bir temeli yok.
Leontyev'in hazırladığı taslak var ve bu temel alınmalı.
Kitapta,
Amerikan emperyalizminin çağdaş teorilerinin somut eleştirisini yapmalıyız. Bu
konuda Bolşevik ve Voprosi Ekonomiki'de makaleler yayınlandı.
Ekonomiden
anlamayan kişiler, Çin Halk Cumhuriyeti ile Orta ve Güney-Doğu Avrupa Halk
Demokrasileri, örneğin Polonya Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında ayrım
yapmıyorlar. Bunlar farklı şeylerdir.
Halk
demokrasisi nedir? En azından şu özellikleri kapsar: 1) Siyasi iktidarın
proletaryanın elinde olması; 2) sanayinin millileştirilmesi; 3) Komünist ve
Emekçi partilerinin rehber rolü; 4) sadece şehirde değil, kırda da sosyalizmin
inşası. Çin'de ise ne şehirde ne de kırda sosyalizmin inşasından söz
edilebilir. Bazı işletmeler millileştirilmiştir; ama bu, okyanusta bir damladır
sadece. Halkın ihtiyacı olan sanayi ürünlerinin ana kütlesi zanaatkârlarca
üretilmektedir. Çin'de 30 milyon kadar zanaatkâr vardır. Halk Demokrasili
ülkeler ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında önemli farklılıklar vardır: 1)
Çin'de, Bolşeviklerin 1904-05'te sözünü ettiği şeye yakın bir proletarya ve
köylülüğün demokratik diktatörlüğü vardır. 2) Çin'de bir zamanlar yabancı
burjuvazinin baskısı varolduğu için Çin milli burjuvazisi kısmen devrimcidir;
bu nedenle milli burjuvazi ile bir koalisyona izin verilebilir; Çin'de
komünistler ve burjuvazi bir blok oluşturmaktadır.
Bunda
olağandışı birşey yoktur. 1848'de Neue Rheinische Zeitung'da editörlük
yaptığı zaman Marx da burjuvazi ile koalisyon yapmıştı; fakat bu uzun sürmedi.
3) Çin'de onlar hala feodal ilişkilerin tasfiye esilmesi görevi ile karşı
karşıyalar; bu bakımdan Çin devrimi, 1789 Fransız burjuva devrimini hatırlatır.
4) Çin devriminin özelliği, devletin başında Komünist Partisi'nin olmasıdır.
Bu
nedenle Çin'de, gelişmesinin ilk aşamasında olan bir Halk Demokratik
Cumhuriyeti'nin varlığından söz edilebilir.
Bu
konudaki kafa karışıklığı, kadrolarımızın derin bir ekonomi eğitimine sahip
olmaması nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Bir
aylık bir süre içinde kitap taslağındaki değişikliklerin tamamlanması için,
Malenkov, Leontyev, Ostrovityanov ve Yudin yoldaşlardan oluşan Komisyon'a
önerilmek üzere bir karar alındı.
(L.A.
Leontyev, K.V. Ostrovityanov ve P.F. Yudin yoldaşların notlarına göre kaleme
alınmıştır.)
24
NİSAN 1950 TARİHLİ TARTIŞMANIN TUTANAKLARI
(Saat:
23.30)
Ekonomi politik kitabının yeni
taslağı ile ilgili birkaç eleştiri yapmak istedim.
Kapitalizm
öncesi oluşumlar ve kapitalizm ile ilgili 100 sayfa kadar bir bölüm okudum.
Biraz da sosyalizm ile ilgili bölüme baktım. Sosyalizm hakkında başka zaman
konuşacağım. Bugün kapitalizm ve kapitalizm öncesi bölümle ilgili eksiklerden
söz etmek istiyorum. Komisyon'un çalışması yanlış bir meyanda ilerliyor.
Kitabın birinci taslağının esas alınması gerektiğini söylemiştim. Bu da kitabın
herhangi bir düzeltmeye ihtiyacı olmadığı şeklinde anlaşılmış. Bu yanlıştır.
Köklü değişiklikler gerekli.
Kitabın
temel eksikliği, ki bu Marksizmin tamamıyla gözardı edildiğini gösteriyor,
kapitalizmdeki manifaktür ve makinalı üretim dönemleri ile ilgili. Manifaktür
kapitalizmi dönemi ile ilgili bölüm şişirilmiş; bu bölüme 10 sayfa ayrılmış ve makineli
üretim döneminden daha öne çıkarılmış. Esasında makineye dayalı kapitalist
üretim dönemi (kitapta) yok. Ortadan kaybolmuş. Makinalı üretim dönemine ayrı
bir bölüm ayrılmamış, "Sermaye ve Artı-değer " bölümünde birkaç
sayfada bu konuya değinilmiş. Marx'ın Kapital'ini ele alalım. Kapital'de,
kapitalizmin manifaktür dönemine 28, makinalı üretim dönemine ise 110 sayfa
ayrılmış. Marx ayrıca diğer bölümlerde de makinalı üretim döneminden epeyce söz
ediyor. Lenin gibi bir Marxist Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi adlı
kitabında makinalı döneme özel bir önem vermiştir. Makina olmadan kapitalizm
olmaz. Makinalar, toplumu dönüştüren esas devrimci güçtür. Kitapta ise makina
sistemini esas olarak nelerin oluşturduğu gösterilmemiş. Makina sistemi
hakkında bir tek söz söylenmiş. Bu nedenle, kapitalizmin gelişiminin bütün
resmi çarpıtılmış.
Manifaktür,
zanaatkârın el emeğine dayanır. Makina ise el emeğini bir kenara iter. Makinalı
üretim geniş-çaplı üretimdir ve makina sistemine dayanır.
Kadrolarımızın,
gençlerimizin, halkımızın 7-10 yıllık bir eğitim aldığını göz önünde
bulundurmak zorundayız. Herşeye ilgi duyuyorlar. Marx'ın Kapitalı'ini ve
Lenin'in eserlerini inceleyebiliyorlar. Sorunun neden Marx ve Lenin gibi ele
alınmadığını sorabilirler. Esas eksiklik burada. Kapitalizmin tarihini Marx ve
Lenin'e göre incelemeliyiz. Kitap taslağında makinalı üretime özel bir bölüm
ayrılmalı ve manifaktür ile ilgili bölüm kısaltılmalı.
Kitabın
ikinci ciddi eksikliği ise ücret konusunda hiçbir tahlilin olmamasıdır. Esas
sorun açıklanmamış. Ücret konusu, Marx'ın yaptığı gibi tekel-öncesi kapitalizm
bölümünde ele alınmış. Tekelci kapitalizm koşullarında ücret ile ilgili hiçbir
şey yok. Marx'tan sonra oldukça uzun bir zaman geçti oysa.
Ücret
nedir? Ücret, yaşamı sürdürmek ve biraz tasarruf için minimumu ifade eder.
Asgari yaşamın ne olduğunu, nominal ve gerçek ücretleri canlı ve ikna edici bir
şekilde göstermek gerekir. Kapitalizme karşı ücretler temelinde mücadele
ediyoruz. Çağdaş yaşamın canlı gerçeklerini ele alalım. Para biriminin değeri
düşen Fransa'da milyonlar alıyorsunuz, ama birşey satın alamıyorsunuz.
İngilizler ise en yüksek ücretlere ve ucuz mallara sahip olduklarının
çığırtkanlığını yapıyor. Nominal ücretler yüksek olsa da, bırakalım tasarrufu,
asgari yaşamı bile idame etmekten uzak olduğu gerçeğini saklıyorlar hep.
İngiltere'de ekmek, et gibi belli ürünlerin fiyatları düşük; ama işçiler
bunları çok az miktarda, karneyle alabiliyor. Diğer ürünler ise piyasada
şişirilmiş fiyatlarla satın alınıyor. Değişik fiyatları var. Amerikalılar,
yüksek yaşam standartları konusunda oldukça kibirliler; ama yine kendi
verilerine göre, işçilerinin üçte ikisi asgari yaşam olanaklarından yoksun.
Kapitalistlerin bütün bu hileleri teşhir edilmelidir. Somut gerçekler
temelinde, uzun zamandır süper karlar ve sömürgeler üzerinden geçinen bu
İngiliz işçilerine, kapitalizmde gerçek ücretlerin düşüşünün bir aksiyom
olduğunu göstermek zorundayız.
Onlara,
bizdeki iç savaş sırasında herkesin bir milyoner olduğunu, bu dönemde
fiyatların en düşük seviyesinde olduğunu, ekmeğin, kilosu bir rubleden
satıldığını, ama ürünlerin karne usulüyle alındığını anlatabiliriz.
Bizde
ücretlerin hesaplanması farklıdır. Ülkedeki gerçek ücretlerle ilgili durumu
somut gerçekler temelinde göstermek gerekir. Bu, büyük bir devrimci ve
propaganda öneme sahiptir.
Ücretler
sorununu tekelci kapitalizm ile ilgili bölümde ele almak ve günümüz
koşullarında tekrar değinmek doğru olacaktır.
Kitap
taslağında ilk birikime geniş bir bölüm ayrılmış. Bu konuya iki sayfada birkaç
kelime ile değinebilirsiniz. Burada belli bir düşesin köylüleri nasıl toprağından
sürdüğünden bahsediliyor. Bugün bütün bunlarla kimleri etkileyeceksiniz? Daha
önemli konular ise bırakılmış. Emperyalizm çağı çok daha canlı örnekler
sağlıyor oysa.
Kitap
taslağının planına gelince. Kapitalizm ile ilgili bölüm iki kısma ayrılmalı: A-
tekel-öncesi kapitalizm ve B- tekelci kapitalizm.
Ekonomi
politiğin amacı konusunda ise kitaptan edindiğiniz (bilgi), ekonomi politiğin
amacını koymaktan öte ona bir giriş niteliğinde. Ekonomi politiğin amacını
belirlemek ile onun sunulması arasında fark vardır. Bu anlamda ikinci taslak,
her ne kadar orada da bir sunu ile karşılaşılsa da konuya daha yakın. Burada,
Marx'ın kullandığı bazı ekonomi terimleri açıklanmış. Bu, okuyucuya, Marx ve
Lenin'in ekonomi ile ilgili çalışmalarını anlamada yardımcı oluyor.
Ekonomi
politiğin, üretim ilişkilerini tahlil ettiği yazılmış. Fakat bu herkes
açısından anlaşılabilir değil. Ekonomi politiğin, üretim ve değişim
ilişkilerini incelediğini söylüyorsunuz. Bu yanlıştır. Değişimi ele alalım.
İlkel toplumda değişim yoktu. Köleci toplumda da gelişmemişti. Dolaşım terimi
de burada işe yaramıyor. Bütün bunlar sosyalizm için de pek faydalı değil.
Şöyle ifade edilmeli: Ekonomi politik, maddi malların üretim ve dağıtımını
inceler. Bu, bütün dönemlere uygulanabilir. Üretim, insanın doğa ile ilişkisini
oluşturur; dağıtım da üretilen malların nereye gittiğini gösterir. Bu tamamıyla
ekonomik açıdandır.
Kitapta
ekonomi politiğin amacından ilkel topluma bir geçiş yok. Marx Kapital'e
meta ile başlar; siz neden ilkel toplum ile başlıyorsunuz? Bu açıklanmalı. İki
açıklama yöntemi vardır: Birincisi analitik ve soyut yöntemdir. Bu yöntem,
tarihsel materyali de kullanarak genel ve soyut kavramların açıklanması ile
başlar. Bu açıklama yöntemi (Marx Kapital'de kullanmıştır) daha
hazırlıklı insanlar içindir. Diğeri ise tarihsel yöntemdir. Bu yöntem, farklı
ekonomik sistemlerin tarihsel gelişiminin açıklamasını yapar ve tarihsel
materyale dayanarak genel kavramları verir. İnsanların artı-değeri anlamasını
istiyorsanız, sorunu, artı-değerin ortaya çıktığı anda açıklayın. Tarihsel
yöntem daha az hazırlıklı insanlar için kullanılır. Daha anlaşılırdır, çünkü
okuyucuyu ustalıkla ekonomik gelişme yasalarını anlamaya yöneltir. (Analitik ve
tarihsel yöntemin tanımını okur.)
Kitapta
Engels'in vahşilik ve barbarlık modeli kullanılmış. Bu bir yere götürmez.
Saçmadır. Engels, eserinde, o zaman materyalizme doğru yönelen Morgan'dan
farklı düşmek istememiştir. O Engels'e kalmış birşeydir. Ama bizi ne şekilde
ilgilendiriyor? Açıklamayı Engels'e göre yapmadığımız zaman insanlar bizim kötü
Marksistler olduğumuzu düşünecektir. Böyle şey olmaz. Burada elimize geçen
büyük bir yığındır: taş devri, bronz devri, akrabalık sistemi, anaerkillik,
babaerkillik ve en üstte de vahşilik ve barbarlık. Bütün bunlar ancak
okuyucunun kafasını karıştırır. Vahşilik ve barbarlık, "medeni"
insanların kullandığı hor görme ifadeleridir.
Kitapta
birçok karışık ve gereksiz sözler ve tarihsel olarak konudan sapma var.
Okuduğum 100 sayfadan 10'unu iptal ettim, daha da fazla edebilirdim. Bir kitapta
bir tek fazla ve gereksiz söz bile olmamalı, açıklama tam ifade edilmelidir. Ve
bölüm sonunda ise şu maskaralıklar var: Siz emperyalistler alçaksınız, sizde
kölelik var, esir emeği var, vb. Tüm bunlar Komsomol maskaralığına ve
afişlerine benziyor. Bunlar zaman kaybına ve kafa karışıklığına yol açıyor.
İnsanların düşüncelerini etkilememiz lazım.
Thomas
More ve Campanella ile ilgili olarak onların izole edilmiş olduklarını ve
kitlelerle bağları olmadığını söylüyorsunuz. Bu ancak gülmeye neden olur. Bu
alakalı mıdır? Ne yani, kitlelere yakın olsalardı bile, bu yakınlık bize ne
verecekti? Üretici güçlerin gelişme derecesi, mülkiyet ilişkilerinden
kaynaklanan bir eşitsizlik gerektiriyordu. Bu eşitsizliği gidermek kesinlikle
mümkün değildi. Ütopyacılar toplumsal gelişme yasalarını bilmiyordu. Burada
idealist bir yorum var.
Kadrolarımızın,
Marksist ekonomik teorinin bilgisi ile donanması gerekir.
Öncelikle,
eski kuşak Bolşevikler, teorik olarak çok sağlamdı. Biz Kapital'i
gönülden öğrendik, özetler çıkardık, tartışmalar yürüttük ve birbirimizin
bilgisini sınadık. Biz gücümüzü buradan aldık ve bunun bize çok yardımı oldu.
İkinci
kuşak daha az hazırlıklıydı. Pratik sorunlarla ve inşa ile meşguldüler.
Marksizmi kitapçıklardan öğrendiler.
Üçüncü
kuşak ise hicivlerle ve gazete makaleleriyle yetişiyor. Derin bir bilgiye sahip
değiller. Onlara kolay sindirilir yiyecekler vermek gerekir. Çoğunluk, Marx ve
Lenin'i okuyarak değil alıntılarla yetişiyor.
Eğer
bu şekilde devam ederse insanlar yakında yozlaşacaktır. Amerika'da insanlar
şunu tartışıyor: Bizim dolara ihtiyacımız var, teoriyi ne yapacağız? Bilimi ne
yapacağız? Bizde de insanlar benzer bir şekilde düşünebilir: "Sosyalizmi
inşa ederken Kapital'e ne ihtiyacımız var?" Bu bizim için bir
tehdit teşkil ediyor; bu bir küçülmedir, ölümdür. Kısmen bile olsa bu duruma
düşmemek için, ekonomik bilgi seviyesini geliştirmek zorundayız.
Bu
kadar sayfaya gerek yok; (kitap) 766 sayfaya şişirilmiş. 500 sayfadan fazlasına
gerek yok ve bunun yarısı sosyalizm öncesi sistemlere, yarısı da sosyalizme
ayrılmalı.
Birinci
taslağın yazarları, Marx'ın Kapital'de kullandığı terminolojiyi açıklama
gereği duymamış. Marx ve Lenin'in en çok kullandığı terimler en başta sunularak
okuyucunun Kapital'i ve Marx ve Lenin'in diğer eserlerini anlaması sağlanmalıdır.
Teorik
sorunlar konusunda Komisyon'da hiçbir tartışma ve kavganın olmaması kötü.
Çalışmanızın tarihsel bir önem taşıdığını unutmayın. Herkes kitabı okuyor
olacak. Sovyet iktidarı var olalı 33 yıl oldu, ama hala ekonomi politik ile
ilgili bir kitabımız yok. Herkes bunu bekliyor.
Edebi
açıdan kitap kötü düzenlenmiş. Pekçok karmaşık söz ve sivil ve kültürel tarihe
sapma var. Bu kültür tarihi ile ilgili bir kitap değil. Tarihi konulara daha az
sapma olmalı. Sadece teorik önermeleri açıklayabilmek için gerektiğinde bunlara
başvurulmalı.
Marx'ın
Kapital'ini ve Lenin'in Kapitalizmin Gelişmesi kitabını alın ve
onları çalışmanıza rehber olarak kullanın. Kitap hazır olduğunda onu kamuoyunun
yargısına sunacağız.
Bi
başka gözlem. Kitap taslağında kapitalizm sadece sanayi sektöründe inceleniyor.
Ekonomiyi bir bütün olarak ele almak gerekir. Kapital'de Marx da esas
olarak sanayiyi ele alıyor; ama onun amacı farklıydı. Kapitalizmi ve onun
kötülüklerini teşhir etmesi gerekiyordu. Marx bir bütün olarak ekonominin
önemini anlıyordu. Quesnay'ın Tableau Economique'ine (Ekonomik Tablo)
verdiği önem bunu gösterir.
Toprak
rantı ile ilgili bölümde ise sadece tarımın sorunlarını açıklamakla kendimizi
sınırlamayalım. Kapitalizmi teşhir etmekle kalmadık, onu yıktık ve şimdi
iktidardayız. Ulusal ekonomi açısından tarımın payını ve önemini biliyoruz.
Marx'ta olduğu gibi bizim programımızda da tarıma yeterli dikkat gösterilmiyor.
Bu düzeltilmelidir. Ekonomi yasalarını bütünlükleri içinde incelemeliyiz. Tarım
ilişkilerini kapitalizmde ve sosyalizmde ihmal etmemeliyiz.
(L.A.
Leontyev, K.V. Ostrovityanov, D.T. Shepilov ve P.F. Yudin'in notlarına göre
düzenlenmiştir.)
30
MAYIS 1950 TARİHLİ TARTIŞMANIN TUTANAĞI
(Saat:
19.00 - 20.00)
Tekel-öncesi
kapitalizm ile ilgili metin nasıl sunulmalı dersiniz? Bölümler halinde mi?
Ayrı
bölümlere ayırma bir işe yaramayacaktır. Bir bütün resme ihtiyacımız var. Bu
nedenle tüm bölümlerin birlikte teslim edilmesini istedim. Onu ayrı bölümler
halinde inceleyemezsiniz. Tekel-öncesi kapitalizmi bir bütün olarak anlatmak
gerekir; ilgili ekonomik görüşlerin değerlendirilmesini verin hemen ve önceki
ekonomi politiğe ilişkin Marx'ın yaptığı eleştirileri sunun.
Tekel-öncesi
kapitalizmin bölümünün planına ilişkin olarak, ilkel birikim kısmını nasıl
vermeyi düşünüyorsunuz, ayrı bir bölüm halinde mi?
(CEVAP:
Hayır,
kapitalizmin ortaya çıkışı bölümüne girecek.)
Planda,
"Ticari sermaye ve ticari kar" sorununun, sanayi sermayesinin
özellikleri anlatıldıktan sonra, XIII. bölümde açıklanması öneriliyor. Tarihsel
olarak bu yanlıştır. Ticari sermayenin tahlili daha önce yapılmalıdır. Ben
olsam, ticari sermaye konusunu, kapitalist üretim tarzının ortaya çıkışından
önce koyardım. Ticari sermaye sanayi sermayesinden öncedir. Ticari sermaye
manifaktürün ortaya çıkışını hızlandırmıştır.
(Not:
Burada, ticari
sermayenin, kapitalizmde artı-değerin dağılımı çerçevesinde incelenmesini ve
feodalizm ile ilgili bölümde de o dönemdeki ticari sermayenin rolünden söz
edilmesini öneriyoruz.)
O
zaman başlık geçersiz olur; öyleyse bölüm başlığını "Ticari kar"
koyun; yoksa insanlar, ticari sermayenin makinalı üretim döneminde ortaya
çıktığını söylediğinizi sanırlar, ki bu da tarihsel olarak yanlıştır.
Genel
olarak kitapta tarihsel yöntemden kaçınıyorsunuz. Giriş bölümünde, tanımlamanın
tarihsel yöntem kullanılarak yapılacağını söylüyorsunuz; ama ondan
kaçınıyorsunuz. Bu kitapta tarihsel yöntem gereklidir, onsuz yapmak mümkün
değildir. Kimse ticari sermayenin neden kapitalizmdeki makinalı üretim döneminin
incelenmesinden sonra konduğunu anlamayacaktır.
Feodalizm
bölümünde kullanılan tarz da yanlış, çocuklara bir şeyler anlatan dedenin
kullandığı popüler pazar ağzı var. Bu bölümde herkes ortaya çıkıyor - feodal
çıkıyor, tüccar çıkıyor, müşteriler çıkıyor; sahnedeki kuklalar gibi.
Kendisi
için yazdığınız okuyucuyu düşünmelisiniz. Tek tip insanları değil, 8-10 sınıf
bitirmiş kişileri gözetmeniz gerekir. Burada 'düzenleme' gibi bir kelimeyi
açıklıyorsunuz ve siz açıklamadan anlamayacaklarını sanıyorsunuz. Yanlış bir
üslup tutturmuşsunuz. Masal anlatır gibi konuşuyorsunuz.
Feodalizm
bölümünde, kentin kırdan tekrar ayrıldığını yazıyorsunuz. Kentin kırdan ilk
ayrılışı köleci toplum dönemindeydi ve feodalizmde yeniden ayrıştı. Bu
saçmadır. Sanki köleci toplumla birlikte kentler de ortadan kalktı. Kentler,
köleci toplumda ortaya çıktı. Feodalizm döneminde kentler olduğu gibi kaldı.
İlk aşamada kentlerin çok az geliştiği doğrudur, ama daha sonra kentler
güçlendi. Kentlerin köylerden ayrılması devam etti. Amerika'nın keşfi ve
pazarların genişlemesi ile birlikte kentlerde ticaret gelişti ve büyük
zenginlikler birikti.
Feodalizm
bölümünde Amerika'nın keşfi ile ilgili hiçbir şey söylenmiyor. Rusya’dan da çok
az söz edilmiş. Feodalizm ile başlayarak Rusya'dan daha fazla bahsetmelisiniz.
Feodalizm bölümünde, Kurtuluş Sözleşmesi'ne kadar Rusya'daki feodalizmi
açıklamalısınız.
Feodalizm
döneminde, o dönem için çok büyük olan kentler vardı: Cenova, Venedik,
Floransa. Bu dönemde ticaret hacmi büyük boyutlara ulaştı. Floransa antik Roma’yı
çok geride bırakabilirdi.
Köleci
toplumda büyük kentler ve geniş çaplı üretim oluştu. Köle emeği ve ucuz emek
varolduğu sürece, geniş çaplı üretim ve büyük latifundialar varolabilir. Köle
emeği azalmaya başlar başlamaz latifundialar da bölünmeye başladı. Önceki
canlılık artık yoktu; fakat kentler varolmaya ve canlı kalmaya devam etti.
Ticaret de yapılıyordu; 150 küreklik gemiler vardı.
Bazı
tarihçiler, Ortaçağın, köleci topluma kıyasla bir küçülme dönemi olduğu, bu
dönemde hiçbir ilerleme hareketinin olmadığı izlenimini yaratıyor. Fakat bu
yanlıştır.
Feodalizm
bölümünde, feodal toplumun temelinde ne tür bir emeğin olduğundan bile söz
etmiyorsunuz. Fakat antik dünyanın köle emeğine, feodalizmin ise köylü emeğine
dayandığını göstermelisiniz.
Köleci
toplumdaki büyük latifundiaların parçalanmasıyla kölelik sistemi de yıkıldı;
artık köle yoktu, ama köylü vardı. Hatta kölelik sisteminde bile köylüler
vardı, ama sayıları azdı ve daima köle olma tehdidi altındaydılar. Roma
İmparatorluğu "barbar" denen kabileler tarafından zaptedildi.
Feodalizm, iki toplum birbiriyle mücadele ettiği zaman yükselişe geçti: Bir
tarafta Roma İmparatorluğu ve diğer tarafta da Roma'ya karşı savaşan
"barbar" kabileler. Bu sorun geçilmiş, "barbar" kabilelerin
adından bile söz edilmiyor. Bunlar hangi kabilelerdi? Bunlar Germenler,
Slavlar, Gal kabileleri ve diğerleriydi. Roma ele geçirildiğinde bu kabileler
komün sistemine sahipti. Bu sistem, markın temsil ettiği Germenlerde daha
güçlüydü. Tarım komünü, Roma'nın ve Roma İmparatorluğu'nun köle sisteminin
kalıntıları ile birleşmeye başladı. Roma İmparatorluğu büyük bir dayanıklılık
gösterdi. Önce Doğu ve Batı İmparatorlukları olarak ikiye ayrıldı. Batı
İmparatorluğu çöktükten çok sonra bile Doğu Roma İmparatorluğu uzun süre varolmaya
devam etti.
Köylü
emeğinin feodal toplumun esas varlık temeli olduğunu açıkça belirtmek gerekir.
Kapitalizmin
kökeninin feodal sistemde yattığını söyleriz hep. Bu doğru ve sorgulanamaz bir
gerçektir ve bunun nasıl olduğunu tarihsel olarak göstermek gerekir.
Kapitalizmin feodal toplumdan doğduğu hissedilmiyor. Burada Amerika'nın keşfi
yok. Fakat Amerika'nın keşfi ortaçağda, burjuva devrimler öncesinde oldu.
Hindistan'a deniz yolu arıyorlardı ve yeni bir kıta ile karşılaştılar. Fakat
önemli olan bu değil. Asıl önemli olan, burada ticarette büyük bir artışın
olması ve pazarların büyük oranda genişlemesidir. Böylece ilk kapitalist imalatçıların
lonca sistemini kırdığı koşullar yaratılmış oldu. Böylece büyük bir meta talebi
ve bu talebi karşılamak üzere manifaktür sistemi ortaya çıktı. Kapitalizmin
ortaya çıkışı böyle olmuştur. Feodal sistem bölümünde bunların hiçbiri yok.
Kitap yazmak basit bir görev değildir. Tarihin derinlikli olarak düşünülmesi
gerekir. Feodalizm bölümünü adi yazı tarzıyla yazmışsınız. Böyle ders vermeye
alışmışsınız, yavan. Herkes sizi dinler ama kimse eleştirmez.
Kitap,
milyonlarca insan için yazılıyor; sadece bizde değil, dünyanın her tarafında
okunup incelenecek. Amerikalılar ve Çinliler onu okuyor olacak ve bütün
ülkelerde incelenecek. Daha nitelikli bir okuyucu kesimini akılda tutmalısınız.
Köleci
toplum ilk sınıflı toplumdur. Kapitalizm öncesindeki en çok yer tutan
toplumdur. Sınıflı toplumun kötülükleri bu sistemde azami sınırına ulaşmıştır.
Bugün kapitalizm sıkıntılarla yüzyüze geldiğinde köle sahiplerinin yöntemlerini
kullanıyor. Eskiden savaşlar köle elde etmek için yapılırdı. Hitler ise
günümüzde diğer ulusları, özellikle de Sovyetler Birliği uluslarını
köleleştirmek için bir savaş başlattı. Bu da bir insan avıydı. Hitler her yerden
köleler elde etti. Milyonlarca yabancı işçiyi, İtalyanları, Bulgarları ve diğer
ülkelerde yaşayanları Almanya'ya taşıdı. Köleliği canlandırmak istedi. Ama
başaramadı. Yani kapitalizm sıkıntı içindeyken, köleliğin en ensi ve vahşi
yöntemlerine başvurur.
Burjuva
kitaplar, antik dönemdeki demokratik hareketten oldukça fazla söz ediyor ve
"Pericles'in Altın Çağı"nı övüyor. Antik dünyadaki demokrasinin köle
sahipleri için bir demokrasi olduğunu göstermek gerekir.
Gerçekten
kitapta daha ciddi bağlar kurmanızı rica ediyorum. Eğer konuyu bilmiyorsanız
kitaplardan ve diğer kaynaklardan araştırın ya da bilen kişilere sorun. Kitap
herkes tarafından okunacak. Herkes için bir örnek olacak. Feodal sistem ile
ilgili bölümü yeniden yazın. Feodalizmin kaynağını göstermek gerekir. Köle
sahibi elit kesim ortadan kaldırıldı ve kölelik yıkıldı. Fakat topraklar aynı
kaldı, zanaatkârlar kaldı, kolonlar ve köylü emeği kaldı. Kentler varolmaya
devam etti ve Ortaçağın sonlarına doğru canlandılar.
Kapitalizm
çağına İngiltere ve Fransa'daki burjuva devrimleri ve Rusya'daki köylü
reformları ile başlamak gerekir. Bunlar olduğunda kapitalizm zaten feodalizm
içinden temellerini kazanmıştı. Feodalizm bölümüne, kapitalizmin ortaya çıkışı
ile ilgili bazı materyaller koymak daha iyi olur.
Feodalizm
döneminde devlet gücünün rolünü ve önemini göstermek gerekir. Roma
İmparatorluğu sona erdiğinde iktidarda ve ekonomide merkezilikten uzaklaşma
yaşandı. Feodaller birbirlerine karşı savaştı. Küçük krallıklar ortaya çıktı.
Devlet iktidarı hayali (fictitious-fiktik) hale geldi. Herbir toprak sahibi
kendi gümrük duvarlarını kurdu. Merkezi iktidar gerekli hale geldi. Daha sonra
ulusal pazarların ortaya çıkması temelinde ulus devletler örgütlenmeye
başladığında merkezi iktidar gerçek bir güç kazandı. Ticaretin gelişmesi ulusal
pazarlar gerektiriyordu. Kitapta ise ulusal pazarlardan tek kelime ile bile söz
edilmiyor. Feodaller ticareti engelledi. Çeşitli gümrük ve vergiler yoluyla
etraflarını çitlerle çevrelediler. Bir iki kelimeyle bile olsa buna değinmek gerekir.
Feodal
sistem bize daha yakındır; daha dün oradaydı. Bu bölümde Rusya'dan ve köylü
reformlarından, -topraklı ya da topraksız- köylülerin nasıl kurtulduğundan söz
edilmelidir. Toprak sahipleri köylülerin kurtuluşunun aşağıdan (tabandan)
gerçekleşmesinden korktukları için devlet bu reformları yukarıdan yaptı. Bizde
serf emeği sistemi köylü reformu yapıldığında gerçekleşti; Fransa'da ise
burjuva devrimi zamanında oldu.
Bu
bölümde tartışılan önermeler doğrudur. Ama bunlar değişik yerlere yayılmış
durumda; bir yerde yoğunlaşmamış ve tutarlı bir şekilde sunulmamış. Ve esas
nokta ise belirtilmemiş. Feodal sistemin merkezi dayanağını hangi emek
oluşturuyordu?
Serf
sisteminin sopaya dayandığını göstermek için İlyiç'ten (Lenin) bir alıntı
yapılmış. Bu alıntı esas içeriğinden koparılmış. Lenin, sorunun ekonomik yönüne
büyük önem vermişti. Halkı 600-700 yıl boyunca sopa altında tutmak mümkün
değildir. Esas olan sopa değil, toprak sahibine ait olan topraktır. Toprak
esas, sopa ise ekti. Belli bir düşüncenin hangi bağlantıda açıklandığını
düşünmeden Marx'tan ve Lenin'den alıntılar yapıyorsunuz.
Ekonomik
düşünceler hakkında sokucu olmayın. Bu düşünceleri öğrenerek okuyucu, dönem ile
ilgili daha somut bir açıklama elde edecektir. Merkantilizm ve Colbert'ten
bahsetmelisiniz. Colbert ülke içinde gümrük duvarlarını yıktı; ama ülkede
imalat ve sermayenin gelişimini hızlandırmak için devletin etrafını yüksek
gümrük duvarları ile çevreledi. Merkantilizm burjuva devrimi öncesinde vardı.
Antik
Roma ve Yunanistan'daki demokratik hareketle ilgili bazı düşüncelerim var ve bu
konuyla ilgili bir sayfa yazdım size. Kölelik bölümünde, Antik Roma ve
Yunanistan'daki demokratik hareket ile ilgili burjuva teorilere eleştiri
getirmemiştiniz. Sadece burjuva yazınında değil, bizdeki bazı kitaplarda da bu
hareketten övgüyle söz ediliyor. Fransız ihtilalcileri Gracchi adına yemin
ederlerdi.
ßir
kere işi üzerinize aldığınızda, tarihsel yöntemi kullanarak açıklama yapmak
gerekir. Pazar propagandası ya da popüler dil tarzına kapılmamalı, yoksa bir dede
masal anlatıyormuş gibi olur.
Yazdıklarınıza
göre, kent kırdan ikinci bir defa daha ayrıldı. Bu ayrılık zaten vardı ve
varolmaya devam etti; tekrar ayrılması için bir sebep yok. Köle sistemindeki
eski kent kırdan ayrılmamıştı. Kentin ayrılması Ortaçağın sonlarına doğru
gelişti. Venedik ve Floransa gibi kentleri hatırlamak yeterli olacaktır. Ortaçağdaki
tüccar loncalarını hatırlayın. Nasıl ticaret yapıyorlardı, ne gemileri vardı!
Ticari sermaye büyük bir rol oynadı. Krallar büyük tüccarlara bağlı kaldılar.
Venedik
Konstantinopol'ü ele geçirdi. Asker kiraladı ve orayı zaptetti. Ticaretin
sınırları büyük ölçüde genişledi. Feodalizm döneminde güçlü bir tüccar sınıfı
oluştu. Bunlar yüksek kazançlar elde ediyordu. Antik dönemdeki en büyük iki
tüccardan biri adını hatırlamadığım bir Hititli, diğeri de Hiram adlı bir
Fenikeliydi. Çok paraları vardı ve devlete bile borç veriyorlardı. Ama
Fuggers'lerle kıyaslandığında bunlar hiçbir şeydi.
(SORU:
Önerinizle
ilgili olarak, meta sorununun taslakta olduğu gibi feodalizm bölümünde kısmen
kapsanıp kapsanmayacağı açık değil.)
Feodalizm
bölümünde metadan söz etmek elbette daha iyi olur. Fakat bir bütün olarak meta
sorununun kendi bütünlüğü içinde kapitalizm bölümünde konması gerekir. Tarihsel
yöntemi izleme konusunda anlaştık değil mi?
Marx
başka bir yöntem izledi. Kapitalizmin ekonomik hücresi olarak metadan başladı,
onu inceledi ve her tarafını evirip çevirdi. Ama siz meta sorununu belli
bölümlerde verin ve kapitalizm bölümünde de özetleyin. Bu özümsemeyi
kolaylaştırır. Meta teorisini, ilgili bir konu ortaya çıktığı anda farklı
unsurlar halinde vermek gerekir.
(SORU:
Tekel öncesi
kapitalizm döneminin ekonomik düşüncelerini kaydedeceğimiz için, Lenin'in
eserlerinin açıklamasını ne yapacağız; onları nereye koyacağız?)
Tekel
öncesi kapitalizm bölümünde, Lenin'in emperyalizm üzerine olan çalışmasına, ya
da daha kesin bir ifadeyle Troçki'ye karşi yazdığı Avrupa Birleşik
Devletleri Sloganı Üzerine adlı makalesinin basımına kadarki eserleri
açıklanmalı. Burada, değişik ülkeler yavaş yavaş diğerlerinin seviyesine gelip,
başkaları tarafından henüz işgal edilmemiş olan toprakları işgal ederken,
serbest kapitalizm diye adlandırılan dönemin çalışmaları açıklanmalı. Sonra
yeni bir dönem başladı, tekelci kapitalizm dönemi. Yani Lenin'in eserlerinin
açıklanması iki bölüm halinde yapılmalı.
Tekel
öncesi dönemdeki kapitalist ideoloji, tekelci dönemdekinden tamamıyla
farklıdır. Tekel öncesi dönemde burjuvazi tüm araçlarıyla feodalizmi kötüleyip,
özgürlükten söz edip liberalizmi yüceltiyordu. Kapitalizmin ideologlarının
liberalizmin bütün kalıntılarını atıp eski çağların en gerici görüşlerini
özenle seçip topladığı emperyalizm döneminde ise durum tamamıyla farklıdır.
Şimdi bütünüyle farklı bir ideoloji vardır.
(SORU:
Benzer bir
sorunla karşılaştık: tekel öncesi kapitalizm bölümünde, emperyalizm bölümünde
tekrar söz etmediğimiz toprak rantı gibi birçok olguyu açıklıyoruz. Burada
çağdaş kapitalizme ilişkin somut veriler verebilir miyiz?)
Elbette
verebilirsiniz. Nihayetinde emperyalizm de kapitalizmdir.
(SORU:
Makinalı üretim
dönemi ile ilgili bölümde, Marx'ın yaptığı gibi konuyu buhar gücüyle işleyen
makinalarla sınırlayalım mı, yoksa daha sonraki gelişmeleri de ele alalım mı
-içten yanmalı ve elektrikli motorlar gibi, ki bunlarsız makina sistemi diye
birşey olmaz?)
Kesinlikle
makinalar sisteminden de söz edilmeli. Nihayetinde Marx 1860'larda yazdı ve o
zamandan beri teknoloji çok gelişti.
Feodalizm
ile ilgili bölümü 15-20 sayfa kadar daha genişletmeniz gerekecek.
(SORU:
İki bölüm
yapmayalım mı? 1) Feodal üretim tarzının temel özellikleri, 2) Feodal üretim
tarzının düşüşü.)
Nasıl
gerekiyorsa siz karar verin buna. Feodalizm bölümünün, kölelik bölümü
yazılırken kullanılan model ile hemen hemen aynı olacak şekilde değiştirilmesi
gerekiyor.
Feodalizm
bölümünde "barbar" kabilelerin ekonomik sistemlerine değinmek
gerekir. Barbar denilen kabileler ile köle sahibi Roma karşılaştığında neler
olduğu gösterilmeli.
Başlangıçta
serflik yoktu, daha sonra gerçekleşti. Serflik ilişkilerinin nasıl ortaya
çıktığını göstermek gerekir. Belki, erken ve geç şeklinde feodalizmi iki bölüme
ayırmak lazım.
Manifaktürden
fazla söz etmeye gerek yok, kapitalizmin en ilginç dönemi değil bu. Bu dönemde
teknoloji eskidir, aslında şişirilmiş el sanatlarından başka birşey değildir.
Makinalarla yeni bir nitelik ilan edilmiştir. Manifaktür dönemi kesilebilir,
kendinizi kaptırmayın. Makina dönemi herşeyi değiştirdi.
Tekel
öncesi kapitalizmi yazmak için bir ay yeterli olmaz. Sanırım kitabın yazılışı
bütün yıl sürecek. Hatta bazı bölümler gelecek yıla sarkabilir. Bu ciddi bir
konudur.
Kitapta
bütün Komisyon üyelerinin adlarını ve "SBKP(B) MK tarafından
onaylanmıştır" ibaresini basmak gerektiğini düşünüyoruz.
(I.D.
Laptev, L.A. Leontyev, K.V. Ostrovityanov, A.I. Pashkov, D.T. Shepilov ve P.F.
Yudin'in notlarına göre düzenlenmiştir.)
Parantez
içindeki sözler Komisyon üyelerine aittir.
EKONOMİ
POLİTİK SORUNLARI ÜZERİNE TARTIŞMA
15
Şubat 1952
(Saat:
22.00 - 23.10)
SORU:
Ekonomik
Sorunlar Üzerine Görüşler basında
yayınlanabilir mi? Sizin Görüşler'inizi bilimsel, araştırma, pedagojik
ve edebi çalışmalarda kullanabilir miyiz?
CEVAP:
Görüşler'i basında yayınlamamalıyız.
Ekonomi politiğin sorunları konulu tartışma kamerada yapıldı ve halk bu
tartışmaları bilmiyor. Tartışmaya katılanların konuşmaları yayınlanmadı. Bu
nedenle, Görüşlerimle basının karşısına çıkarsam anlaşılmaz.
Görüşler'in basında çıkması sizin
yararınıza olmaz. Kitaptaki herşey önceden Stalin tarafından tanımlanmış gibi
yorumlanabilir. Kitabın otoritesi beni ilgilendiriyor. Kitap, kusursuz bir üne
sahip olmalı. Halkın, Görüşler'in içeriğini kitap aracılığıyla öğrenmesi
daha uygun olur.
Basında
Görüşler'e gönderme yapılmamalı. Yayınlanmamış bir dökümana nasıl
gönderme yapabilirsiniz? Görüşler'imi beğeniyorsanız kitapta kullanın.
Onları
derslerinizde, fakültede ve politik çevrelerde yazara gönderme yapmadan
kullanabilirsiniz.
Eğer
yeterli sayıda basılmadıysa yenilerini çıkarabiliriz; ama basında
yayınlanmamalı. Kitabın basılmasının üzerinden bir-iki yıl geçtikten sonra Görüşler
basılabilir. Eserin herhangi bir bölümüne dâhil edilebilir.
SORU:
(K.V.
Ostrovityanov) Ekonomik Sorunlar Üzerine Görüşler adlı eserinizde
tüketici mallarından söz ediliyor; fakat bizim sistemimizde üretim araçları da
mı metadır? Değilse, üretim araçları üreten sektörlerde maliyet hesaplamasının
(khozrashyot) kullanılmasını nasıl açıklarız?
CEVAP:
Serbestçe alınıp
satılan herşey metadır; ekmek, et, vb. Bizim üretim araçlarımız, özünde meta
olarak değerlendirilemez. Bunlar, piyasaya sürülen ve isteyen herkes tarafından
satın alınabilen tüketici maddeleri değildir. Üretim araçlarını kendimiz
dağıtıyoruz. Bunlar, genel kabul gören anlamıyla meta değillerdir, kapitalist
koşullarda varolan türden meta değillerdir. Kapitalizmde üretim araçları
metadır. Bizde ise üretim araçlarına meta denemez.
Bizdeki
maliyet hesaplaması, kapitalist işletmelerde kullanılanın aynısı değildir.
Kapitalizmde maliyet hesaplaması öyle uygulanır ki karsız işletmeler kapatılır.
Bizim işletmelerimiz çok karsız olabilir, hepsi karsız olabilir. Ama bizim sistemimizde
bunlar kapatılmaz. Devlet bütçesinden sübvansiyon alırlar. Bizim sistemimizdeki
maliyet hesaplaması, hesaplama ve dengeleme amacıyla vardır. İşletme
yöneticilerini denetlemek için kullanılır. Bizim sistemimizde üretim araçları
sadece biçimsel olarak meta şeklinde görülürler. Bizde yalnızca tüketim
maddeleri meta dolaşımı alanına girer, üretim araçları değil.
SORU:
(K.V.
Ostrovityanov) Üretim araçlarını 'özel bir tür meta' olarak adlandırmak doğru
olur mu?
CEVAP:
Hayır. Eğer bir
meta varsa, satın almak isteyen herkese satılmalıdır. 'Özel bir tür meta' gibi
ifadeler iyi değil. Değer yasası, tüketici metalarının gerçekleşmesi yoluyla
üretim araçlarının üretimine etkide bulunur. Burada değer yasası hesaplama,
dengeleme ve faaliyetlerin fizibilitesini denetleme için gereklidir.
SORU:
(K.V.
Ostrovityanov) 'Kapitalizmin genel krizi' ve 'dünya kapitalist sisteminin
krizleri' kavramları nasıl anlaşılmalı; bunlar aynı şey mi?
CEVAP:
Bunlar aynı
şeydir. Dünya kapitalist sisteminin krizinden bir bütün olarak söz edilmesi
gerektiğinin altını çiziyorum. Bizde genelde belli bir ülke ele alınıyor, ki bu
doğru değildir. Eskiden insanlar bir tek ülkenin koşullarına dayanarak
kapitalist sistemi inceliyordu: İngiltere. Bugün ise kapitalizmi değerlendirmek
için bir tek ülke değil, bir bütün olarak kapitalist sistem ele alınmalı. Tüm
kapitalist ülkelerin ekonomisi karmaşık bir biçimde iç içe geçmiştir. Belli
ülkeler diğerleri pahasına ilerliyor. Çağdaş kapitalist pazarın sınırlamaları
dikkate alınmalıdır. Örneğin ABD, ana rakipleri Almanya ve Japonya'nın rekabet
gücünü ortadan kaldırarak iyi bir duruma geliyor. ABD, üretimi iki katına
çıkararak tekelci gücünü arttırmayı umuyor. Ama üretimi iki katına çıkarma
planı sonuç vermedi. Hesaplar çöktü. Tek ülke, ABD, ilerledi ve diğerleri geri
kaldı. Fakat durum istikrarlı değil, ilerde değişecektir. Kapitalizmin
koşullarını değerlendirmede bir tek ülke tipik olamaz. Tek ülkeyi ele almak
doğru değildir; kapitalizm bir bütün olarak ele alınmalı. Tekrar vurguluyorum:
Dünya sistemi bir bütün olarak incelenmeli; biz ise bir tek ülkeyi ele almaya
alışmışız.
SORU:
(D.T. Shepilov)
Kitap taslağı Öneriler'inde verilen "Sosyalist üretim tarzı"
bölümünün taslağını doğru kabul edebilir miyiz?
CEVAP:
Öneriler'de sunulan taslak ile
hemfikirim.
SORU:
(A. Arakelyan)
SSCB Milli Gelirinin "gerekli ürün" ve "artı-ürün" olarak
adlandırılan bölümlerine ne diyelim?
CEVAP:
"Gerekli ve
artı emek" ile "gerekli ve artı ürün" kavramları bizim
ekonomimiz için uygun değil. Sosyal yardım ve savunmaya giden şeyler gerekli
emek değil mi? İşçi buna ilgi duymuyor mu? Sosyalist bir ekonomide aşağı yukarı
şu şekilde bir ayrım koymalıyız: Kişinin kendisi için emeği ve toplum için
emeği. Sosyalist ekonomi ile ilgili olarak daha önce gerekli emek olarak ifade
edilen terim, kişinin kendisi için emeğe, daha önce artı emek olarak ifade
edilen terim ise toplum için emeğe tekabül eder.
SORU:
(A. Arakelyan)
SSCB'de değer yasasının 'dönüşümü' kavramı yerine değer yasasının 'işleyişini
sınırlama' kavramını kullanmak doğru olur mu?
CEVAP:
Bilim yasaları
yaratılamaz, ortadan kaldırılamaz, feshedilemez, değiştirilemez ve
dönüştürülemez. Yasalar hesaba katılmalıdır. Onları ihlal edersek zarar
görürüz. Bizde bu yasaların zamanının geçtiğine dair yaygın bir anlayış var. Bu
anlayış sadece ekonomistler arasında değil, pratik çalışma içinde olanlarda ve
politikacılarda da sık sık görülüyor. Bu, yasa konseptine uygun değildir.
Yasaların dönüşümü ile ilgili önerme, bilimden sapmadır ve kültürsüzlükten
kaynaklanır. Doğanın ve toplumun yasalarını dönüştürmek mümkün değildir. Eğer
bir yasayı dönüştürmek mümkün ise onu ortadan kaldırmak da mümkündür. Eğer
yasaları dönüştürmek ve kaldırmak mümkün ise bu "bizim için herşey
mümkündür" anlamına gelir. Yasalar hesaba katılmalı, anlaşılmalı ve
onlardan yararlanılmalıdır. Onların etki alanını sınırlamak mümkündür. Fizikte
ve kimyada bu böyledir. Bütün bilimler için bu böyledir. Yasaların dönüşümünden
değil, onların işleyiş alanının sınırlandırılmasından söz etmek gerekir. Bu
daha doğru ve bilimsel olur. Kitapta doğru olmayan hiçbir şeye izin
verilmemeli. Bütün dünyanın karşısına bir ekonomi politik kitabıyla çıkıyoruz.
Bu kitap ülke içinde ve dışında kullanılacak.
Yasaları
sınırlayan biz değil, maddi objektif koşullardır. Yasanın işleyiş alanı
sınırlandığında yasa farklı görünür. Bizde değer yasasının işleyiş alanı
sınırlanmıştır. Değer yasası tam olarak kapitalizmde olduğu gibi değildir. Onu
biz dönüştürmedik, objektif koşulların gücü onu sınırlandırdı. Esas olan şu ki,
bizde özel mülkiyet ortadan kaldırıldı ve emek gücü de meta olmaktan çıkarıldı.
Değer yasasının işleyiş alanının sınırlanmasını belirleyen objektif koşullar
bunlardır. Değer yasasının bu sınırlanışı, biz öyle istediğimiz için değil,
öyle gerektiği için, böyle bir sınırlanışın koşulları olduğu için ortaya çıktı.
Bu objektif koşullar, değer yasasının işleyiş alanını sınırlamaya zorladı bizi.
Yasa,
objektif sürecin bir yansımasıdır. Yasa, objektif koşullar arasındaki
karşılıklı bağlantıyı yansıtır. Neden ile sonuç arasındaki ilişkiyi gösterir.
Eğer belli bir güçler dengesi ve belli objektif koşullar verili ise, kaçınılmaz
olarak belli sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu objektif koşullar hesaba
katılmalıdır. Eğer objektif koşullardan bazıları yoksa o zaman koşullar farklı
olacaktır. Kapitalizm ile kıyaslandığında bizde objektif koşullar değişti (özel
mülkiyetin olmaması ve emek gücünün meta olmaktan çıkması); bu nedenle sonuçlar
da farklı. Değer yasası bizde dönüşmedi; fakat objektif koşullar nedeniyle
işleyiş alanı sınırlandı.
SORU:
SSCB'de kar
kategorisi nasıl anlaşılmalıdır?
CEVAP:
Belli bir miktar
kara ihtiyacımız var. Kar olmadan rezerv yaratamaz, birikim yapamaz, savunma
görevlerinin yerine getirilmesini destekleyemez, toplumsal ihtiyaçları
karşılayamayız. Burada kendisi için emeği ve toplum için emeği görüyoruz. Kar
sözcüğünün kendisi çok kirli bir hale gelmiştir. Başka bir kavramın olması iyi
olurdu. Ama hangi kavram? Belki net gelir? Kar kategorisi altında tamamıyla
farklı bir içeriği sakladık. Bizde, ne kendiliğinden bir sermaye akışı, ne de
rekabet yasası var. Ne kapitalist aşırı kar yasası, ne de ortalama kar yasası
var bizde. Ancak kar olmadan da ekonomimizi geliştirmek mümkün değildir. Bizim
işletmelerimiz için minimal kar bile yeterlidir ve bazen başka işletmelerin
karları sayesinde karsız da çalışabilirler. Biz kaynakları kendimiz
dağıtıyoruz. Kapitalizmde sadece kar yapan işletmeler ayakta kalabilir. Bizim
sistemimizde ise çok karlı, bir şekilde karlı ve tamamıyla karsız işletmeler
vardır. İlk yıllarda ağır sanayimiz hiç kar yaratmadı; fakat daha sonra kar
yaptı. Genel olarak ağır sanayi işletmeleri ilk dönemlerde kendileri araç
ihtiyacı duyarlar.
SORU:
(A.I. Pashkov)
Sovyet parası ile altın arasındaki bağlantı konusunda ekonomik tartışmalar
yürütenlerin çoğunluğunun pozisyonu doğru mu? Bu bağlantıyı reddeden azınlığın
bazı takipçileri, Kasım 1951 Tartışmaları ile İlgili Ekonomik Sorunlar
Üzerine Görüşler'de bu soruna cevap verilmediğini ileri sürüyorlar.
CEVAP:
Önermeler'i okudunuz mu? Bana kalırsa, Önermeler'e
ilişkin diğer konularda görüşümün olmadığı belirtiliyor. Bu, paranın altın ile
bağlantısı konusunda Önermeler ile hemfikir olduğum anlamına gelir.
SORU:
(A.I. Pashkov)
Tartışmaya katılanların belli bir kesiminin belirttiği gibi, SSCB'de
diferansiyel rant'ın devlet tarafından bütünüyle ayrılması gerektiği doğru
mudur?
CEVAP:
Diferansiyel
rant sorununda çoğunluğun görüşüne katılıyorum.
SORU:
(A.D. Gusakov)
Sovyet parası ile altın arasındaki bağlantı, altının SSCB'de parasal (moneter)
bir meta olduğu anlamına mı geliyor?
CEVAP:
Altın parasal
(moneter) bir metadır. Eskiden bizde altın çıkarılmasının, üretiminin maliyeti
ile ilgili şeylerin biçimi iyi değildi. Daha sonra üretim maliyetini düşürmek
için adımlar attık ve herşey daha iyi oldu. Altın standardına geçiş yaptık.
Altının meta haline gelmesi pozisyonuna sahibiz ve bunu başaracağız. Elbette
parayı altın ile değiştirmek gerekmiyor. Bu, kapitalist ülkelerde bile yaygın
değildir.
SORU:
(I.D. Laptev)
Sovyet devlet finansmanı temel alana (altyapı, ç.n.) mı aittir yoksa
devlet-politik üstyapıya mı?
CEVAP:
Üstyapı mı yoksa
temel mi? (güler). Genel olarak, temel ile üstyapı konusunda pekçok şey
söylenmiştir. Sovyet iktidarını bile temele bağlayanlar var.
Bu
konuda altyapı ile üstyapı ile ilgili genellemeleri bir tarafa bırakırsak o
zaman sosyalist mülkiyetten yol tutmak zorundasınız. Bizim bütçemiz kapitalist
bütçeden tamamıyla farklıdır. Kapitalizmde her işletmenin kendi bütçesi vardır
ve devlet bütçesi, bizim devlet bütçemizden daha dar bir alanı kapsar. Bizim
bütçemiz, halk ekonomisinin tüm gelir ve giderini kapsar. Sadece yönetim için
harcamaları değil, halk ekonomisinin tüm statüsünü yansıtır. Halk ekonomisinin
tümü için bir bütçedir. Bu yüzden bizim finansımızda temelin (altyapının)
unsurları baskındır. Ancak aynı zamanda üstyapı unsurları da vardır; örneğin
idari harcamalar üstyapıya aittir. Devletimiz halkın ekonomisini idare eder,
bütçemiz ise sadece idari aygıtın harcamalarını değil, halk ekonomisinin tümünü
kapsar. Bütçede üstyapı unsurları vardır, fakat ekonominin unsurları baskındır.
SORU:
(A.V. Bolgov)
Tarımsal komünden sadece komünizmin ikinci aşamasında söz edilirken,
sosyalizmden komünizme kesintisiz geçiş süreci boyunca tarım artel'inin
varolacağı doğru mudur?
CEVAP:
Bu anlamsız bir
soru. Artel'in komüne doğru gittiği açıktır. Köylülerin bireysel
gereksinimlerine hizmet etmesi işlevi ortadan kalktığı zaman komün
yaratılacaktır. Tarım komünü konusunda acele etmek yersizdir. Komüne geçiş bir
yığın sorunun çözümünü, iyi kantinlerin, çamaşırhanelerin vb. kurulmasını
gerektirir. Tarım komünleri, komünlere geçişin mümkün olduğu konusunda köylüler
ikna edildikleri zaman oluşacaktır. Artel, komünizmin ikinci aşamasına
tekabül etmez; komünün komünizme tekabül ettiğini söylemek daha doğrudur. Artel,
meta dolaşımını gerektirir ve, en azından bugün için, ürün değişimine ve
doğrudan dağıtıma izin vermez. Ürün değişimi de son tahlilde hala değişimdir;
doğrudan dağıtım ise ihtiyaçlara göre dağıtımdır. Meta üretimi, satış ve alış
varolduğu sürece bunları dikkate almalıyız. Doğrudan dağıtım ancak komünizmin
ikinci aşamasında gelişecektir; artel ise satış ve alış ile
bağlantılıdır. Tarım artel'inin ne zaman komüne dönüşeceğini söylemek
zordur. Komün ortaya çıktığı zaman komünizmin ikinci aşamasının da halihazırda
varolmuş olacağını söylemek mümkün değildir. Fakat komün olmadan komünizmin
ikinci aşamasına geçişin mümkün olmayacağını söylemek de aynı şekilde
risklidir.
Komünizmin
ikinci aşamasına geçiş, ilim yabancısı terimler içinde tahayyül edilmemelidir.
Komünizme belli bir 'kabul' olmayacaktır. Durmadan, biz farkına varmadan
komünizme gireceğiz. Bu, 'bir şehre giriş' gibi değildir; 'kapı açıktır -
girin'. Birçok kollektif çiftlikte kadınlar hala ev işlerinin boyunduruğundan
kurtulmak ya da et ve süt ürünleri elde etme amacıyla çiftlik hayvanlarını
kolhoza devretmek istemiyor. Ama kümes hayvanları konusunda bunu yapmayı
reddetmiyorlar. Bunlar, geleceğin sadece ilk filizleridir. Bugün tarım artel'i,
ekonominin gelişmesine bir engel teşkil etmiyor. Komünizmin ilk aşamasında artel
yavaş yavaş komüne dönüşecektir. Burada keskin bir hat çizilemez.
Kolhozdaki
üretim seviyesini tüm toplumun seviyesine getirmek gerekir. Bu arada bir yığın
karmaşık sorun vardır. Kolhozculara, toplumun bütün sorunlarına duyarlı
olmaları öğretilmelidir. Bugün kolhozlar kendi ekonomileri dışında birşey
bilmek istemiyor. Bugün, bölge ve eyalet çapında kolhozlar entegre olmuş
değildir. Bu durumda, sanayinin ve kollektif çiftliklerin temsilcilerinden
oluşan ve hem sanayinin hem de kollektif çiftliklerin üretiminden sorumlu
olacak bir Tüm-Birlik ekonomi organı oluşturma yönünde yukarıdan adım atmamalı
mıyız? Devlet işletmelerinin ve kolhozların üretiminin hesaplanmasından
başlanmalı ve sonra da, önce sadece artı ürünün dağıtılmasına bakılmalı.
Dağıtım için olmayan, ve dağıtım için tahsis edilen fonlar oluşturulmalı. Bir
an önce kolhozculara tüm halkın çıkarlarını gözetmeleri gerektiği
öğretilmelidir. Ancak bu uzun bir süreçtir ve acele edilmemelidir. Acele
edilecek bir yer yok. Bizde işler iyi gidiyor. Hedef doğru, yol açık ve bütün
yönelimler belirlenmiş durumda.
SORU:
(Z.V. Atlas) Kasım
1951 Tartışmaları ile İlgili Ekonomik Sorunlar Üzerine Görüşler'de 'para
ekonomisi' terimi neden tırnak içinde kullanılmış?
CEVAP:
Meta dolaşımının
olduğu yerde para da olmalıdır. Kapitalist ülkelerde, bankalar da dâhil olmak
üzere para ekonomisi, işçilerin mahvolmasına, halkın yoksullaşmasına ve
sömürenlerin zenginliklerinin artmasına yol açar. Kapitalizmde para ve bankalar
sömürünün aracı olarak hizmet ederler. Bizim para ekonomimiz ise alışılmış olan
değildir ve kapitalist para ekonomisinden farklıdır. Bizde para ve para
ekonomisi sosyalist ekonomiyi güçlendirmeye hizmet eder. Bizde para ekonomisi,
sosyalizmin çıkarları için kullandığımız bir araçtır. Tırnak işareti de bizim
para ekonomimizi kapitalizmdeki para ekonomisi ile karıştırmamak için
kullanılmıştır. "Değer" ve "değerin biçimleri" kelimelerini
tırnak içine almadan kullanırım. Burada para da dâhil edilmiştir. Bizde değer
yasasını belirleyen birçok faktör vardır; değer yasası, üretimi dolaylı olarak,
dolaşımı ise doğrudan etkiler. Ancak bizde değer yasasının etki alanı
sınırlıdır; yıkıma neden olmaz. Kapitalistlerin en büyük zorluğu toplumsal
ürünün gerçekleşmesi, metanın paraya dönüşmesidir. Bizde ise bu gerçekleşme
kolaydır, yumuşaktır.
SORU:
(G.A. Kozlov)
Milli ekonominin planlı ve oranlı kalkınması yasasının içeriği nedir?
CEVAP:
Milli ekonominin
planlı kalkınması yasası ile planlama arasında bir fark vardır. Planlar, bu
yasaya ve onun gereklerine göre dikkate alınması gereken herşeyi hesaba
katmayabilir. Örneğin, belli sayıda otomobil üretimi planlanmış, ama (bu üretim
için) gereken tabaka metal miktarı planlanmamışsa, yıl ortasında otomobil
fabrikaları duracaktır. Belli bir miktar otomobil planlanmış, ama gerekli
petrol miktarı planlanmamışsa, bu sektörler arasındaki bağ ihlal edilmiş
demektir. Bu durumda, milli ekonominin planlı ve oranlı kalkınması yasası
kendisini ciddi bir biçimde hissettirir. Bu yasa ihlal edilmediğinde sakince
durur ve adresi belli değildir; hem heryerdedir hem de hiçbir yerde. Genel
olarak, tüm yasalar ihlal edildiği zaman hissedilir ve bu cezasız kalmaz. Milli
ekonominin planlı kalkınması yasası, sektörler arasındaki uyum eksikliğini
gösterir. Milli ekonominin tüm unsurlarının karşılıklı uyumunu ve birbiriyle
uyum halinde, orantılı gelişmesini gerektirir. Planlama hataları, milli
ekonominin planlı kalkınması yasası ile düzeltilir.
SORU:
(M.I.
Rubinstein) Yaşadığımız dönemde SSCB'nin temel görevi nasıl anlaşılmalıdır? Bu
görevi belirlemede, başlangıç noktası olarak 1929 nüfusuna göre kişi başına
kapitalist üretim miktarını mı yoksa kıyaslama amacıyla, kapitalist üretim
seviyesine ilişkin son verileri mi esas alalım? Örneğin ABD'de, ekonominin
askerileştirilmesi nedeniyle son veriler 1929'dakinden daha yüksektir.
Yayınlarda ve derslerde sık sık belirtildiği gibi, sizin de 9 Şubat 1946'da
yaptığınız konuşmada belirttiğiniz üretim miktarındaki başarının, SSCB'nin
belirleyici ekonomik görevi olarak komünizmin ikinci aşamasına geçişi ifade
ettiğini düşünmek doğru olur mu?
CEVAP:
Kişi başına
üretim ile yapılan hesaplama yöntemi gücünü koruyor. Kişi başına üretim,
ülkelerin gücünün temel göstergesidir. Bunun yerini alan başka bir ölçü yoktur.
1929 seviyesinden değil, günümüz üretim seviyesinden hareket etmek gerekir.
Yeni hesaplara ihtiyacımız var. Bizdeki kişi başına üretimi, kapitalist
ülkelerdeki son rakamlarla karşılaştırmak gerekir.
1946'da
verdiğim rakamlar, belirleyici ekonomik görev olarak ikinci aşamaya geçişe işaret
etmiyor. Bu rakamlara ulaşmayı başararak daha da güçlü hale geldik. Bu durum
bizi, düşmanın saldırı tehlikesinden, kapitalizmin saldırısından koruyor. Fakat
1946'daki konuşmada ifade edilen belirleyici görev henüz komünizmin ikinci
aşamasına geçişe işaret etmiyor. Bazı yoldaşlar, komünizmin ikinci aşamasına
geçişi etkilemek için çok acele ediyor. Yasalar yaratılamayacağı için, bu
geçişte aşırı hızlı olunmamalı. Hatta bazıları komünizmin üçüncü aşamasını
düşünüyor. Kıstas, denektaşı eski. Daha zengin olan ülkelerle kıyaslama yapmak
için son verileri kullanmamız gerekir. Bu da ilerleme anlamına gelir.
(L.M.
Gatovsky, I.I. Kuzminov, I.D. Laptyev, L.A. Leontyev, K.V. Ostrovityanov, V.I.
Pereslegin, A.I. Pashkov, D.T. Shepilov ve P.F. Yudin'in notlarına göre
düzenlenmiştir. Ayrıca Atlas, Arakelyan, Bolgov, Vasilieva, Gusakov, Kozlov,
Lyubimov ve Rubinstein'ın notları da dikkate alınmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder