31 Ekim 2020 Cumartesi

KÜÇÜK BURJUVA VE KÜÇÜK BURJUVAZİ

 

KÜÇÜK BURJUVA VE KÜÇÜK BURJUVAZİ


''Aydınlanmış küçük burjuvazi her zaman ilkesiz siyasetçilerin dayanağı idi. Hem geçmişte hem de bugün, hem Batı'da hem de ne acıdır ki sosyalist toplumda.'' (Benediktov)


Küçük burjuva karakter, küçük burjuvazinin damgasını taşır. Küçük burjuva, proletaryayı temsil etmez ve edemez. Nesnel karakteri gereği temsil edemez. O, Marksizm-Leninizm'den etkilenmiş olabilir. İçtenlikle buna inanabilir de. Fakat küçük burjuvazi anti-kapitalist-sosyalist bir teoriye ve pratiğe sahip değildir. Bu sınıfın teorisi özel mülkiyete, özel mülkiyetin tüm biçimlerine karşı olmadığı gibi politik ufku ve hedefi de en ileri noktada devrimci-demokrasiyle sınırlıdır. Çünkü kendisi de mülk sahibi bir sınıftır. Küçük burjuvazinin proletarya karşıtlığı, komünist işçi hareketi yaratmaya, devrimde proletaryanın hegemonyasına karşı çıkması ya da pratik olarak karşı duruş geliştirmesi bundandır. Bu teori ve pratik nihai olarak demokratik bir kapitalist sistemle sınırlıdır. Onun perspektifi, haykırışı ve mücadelesi kendisini ezen büyük burjuvaziye ve onun diktatörlüğüne karşıdır. O, bunu proletarya sosyalizmi, komünizm, Marksizm-Leninizm olarak lanse eder. Bu olgu, UKH'nın tüm bir tarihsel deneyimi ile sabittir.


Proletaryanın teorisi ve pratiği, nihai amacı ise özel mülkiyetin ve sınıfların kaldırılmasıdır. İşçi sınıfının politik ufku proletarya devrimin zaferi, proleter devrimin ürünü olan proletarya diktatörlüğü ve proletarya diktatörlüğü aracılığıyla komünizmin alt evresi olan sosyalizmden üst evresi olan komünizme (sınıfsız toplum) geçmektir.


Proletaryanın teorisi ve pratiğini belirleyen bu olgunun nesnel temelinde onun kapitalizmin asıl ve özgül ürünü olması yatmaktadır. Bu sınıf, özel mülkiyetle bağlarını koparmıştır. Ücretli kölelik sisteminde proletarya ücretli bir köledir. Kapitalizm geliştikçe, küçük mülk sahibi sınıf ve tabakalar çözülüp dağılırken proletarya sınıfı ise sürekli büyür, gelişir, güçlenir. Gelecek proletaryanın ellerindedir. Proletaryayı ücretli kölelik düzenine mahkum eden, sömürülmesinin, ezilmesinin nedeni kapitalist özel mülkiyet dünyasıdır. Dolayısıyla özel mülkiyeti kaldırmak proletaryanın ekmek kadar, su kadar yaşamsal gereksinimidir.


Küçük burjuvazi ise, kapitalizmde dağılmakta olan bir sınıftır. Artık o, eski çağların istikrarlı sınıfı olmaktan çoktan çıkmıştır. Onun nostaljik karakteristiği buradan gelir. O, kapitalizmin iki temel sınıfı olan burjuvazi ile proletarya arasında yer alan ara bir sınıftır. Kapitalizmde küçük burjuvazinin bir geleceği yoktur. Küçük burjuvazi gelişen kapitalizm karşısında her gün, her saat iflas ederek proletaryanın saflarına atılır. Bu onun kapitalizmdeki tarihsel ve sınıfsal kaderidir. Bu kader onu, proletaryaya karşı alerjisinin de nesnel temelidir.


Bir yandan küçük mülk sahibi bir sınıf olarak sınıf atlamak, burjuva olmak ister, diğer yandan her saat iflasa doğru sürüklendiği için proletarya saflarına katılmak zorunda kalır. Onun bu nesnel sınıfsal temeli küçük burjuvazinin politik ekonomisini belirler ve biçimlendirir Böylece o, bir yandan bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya uzatır. Onun bu iktisadi ve sosyal gerçeği, ikili sınıfsal karakterini belirlediği gibi, küçük burjuvazinin, küçük burjuva karakterin politikadaki istikrarsızlığının, ilke yoksunluğunun, pragmatizminin, romantizminin maddi temelini oluşturur. Bu nesnel maddi gerçek onun teoride ve politikada kolayca bir uçtan diğer uca savrulmasının ana nedenidir.


Proleter dalganın yükseldiği, Marksizm-Leninizm ve Uluslararası Komünist Hareket'in (UKH) güç kazandığı, rüzgarın proletaryadan yana estiği veya dünya proleter devrim dalgasının atılımı ve sosyalist devrimlerin zaferi koşullarda kendinden geçerek ya komünistliğini ilan eder ya da o, zaten komünisttir, hem de en iyi komünist vs. Fakat yenilgi ve gericilik dalgası başladı mı, yenilgi bir olguya dönüştü mü işte o koşullarda Marksizm-Leninizm'den uzaklaşır. Ona reddiye yazar. Öyle ya da böyle ''Elveda proletarya!'' der. Oportünizm ve inkarcılık çarpıcı bir durum alır. Tıpkı ''ezilenci''lerin teorisi ve pratiğinde olduğu gibi.


...marksın yöntemi, her şeyden önce, her dönemin kendi kesin ve somut koşulları altında o tarihsel sürecin nesnel içeriğini layıkıyla değerlendirmektir, buradaki amaç, öncelikle, söz konusu somut koşulları altında mümkün olan ilerlemenin kaynağında hangi sınıfın hareketi olduğunu anlamaktır.” (Engels) Ama komünizm adına ortaya çıkan küçük burjuvazi ve küçük burjuva ne bu yöntemi anlar ne de insanlığı kendisiyle birlikte kurtaracak olan tek sınıf olan proletaryanın enternasyonalist karakterini ve nihai amacını. Çünkü ona göre kainatın merkezinde kendisi, kendi küçük mülkü ve iktidarı durur. Ve teorize ederek sorar; proletarya da hangi köyün muhtarıdır?


Durumun teorisini yapmada, zeytin yağı gibi suyun üstünde kalmada ondan üstünü yoktur. Bu sınıfın ilkesizliği, pragmatizmi, anı, dönemi kurtarma tarzı, başarılardan kolayca zafer sarhoşluğuna kapılması, yenilgilerde kolayca kendisini kaybetmesi; kariyerizmi, kendine tapınması, kurnazlığı, orta yolculuğu, romantik hayal dünyasında yaşaması, sağcılık ve solculuk arasında kıvranması, ''sol'' çığırtkanlık yapması, belkemiksizliği, dün savunduğu ya da savunur göründüğü değerlere bugün kara çalması, Marksizm-Leninizm'e, UKH'nın tarihine saldırması, Ekim Devrimi ile açılan yolda sosyalizmin başarıyla inşa edilmesine, sosyalist bir kampın doğuş ve gelişmesine reddiye yazması, duruma göre davranma manevrası, demagoji ve manipülasyonda sınır tanımaması vb. gibi özellikler küçük burjuvazinin, küçük burjuva kişiliğin karakterisitikleridir. Küçük burjuvazi ve küçük burjuva kadrolar, oportünizmin komünist partilerdeki ''Truva atı''dır. Bu onların nesnel işlevidir. Bunu bilince çıkaramayan ve bu gerçeğe uygun mücadele yürütemeyen komünist partilerin geleceği yoktur. Hem muhalefette olduğu dönemlerde hem de iktidarda olduğu dönemlerde, küçük burjuvazinin ''aydınlanmış'' temsilcileri daima komünist partilerin baş belası olmuştur.


''Ve sözde sosyalist, gerçekte küçük-burjuva demokratlar olan sosyalistlerin (Martov'lar, Çernov'lar, Kautsky'ler ve ortakları) sosyalizmin özünü anlamamaları şaşırtıcı değildir.'' (Lenin) Tıpkı komünist partilerdeki küçük burjuva demokratları ve küçük burjuva liberalleri gibi.



Tıpkı, ''Büyük, ilkesel düşüncelerin günün geçici çıkarları uğruna bu unutuluşu; bu, sonuçları hesaba katmaksızın anlık başarılar peşinde koşma, bu, hareketin geleceğinin onun bugününe kurban edilişi'' (Lenin) gerçeğinde olduğu gibi. Küçük burjuva için önemli olan güç olmaktır. Küçük burjuva tek ilkeli politikanın sınıf politikası olduğuna reddiye yazar. ''Önemli olan siyasetin nasıl yapıldığı ve hangi siyasetin yapıldığıdır.'', '' Ancak yapılması gereken siyaset, işçi siyasetidir....'' diyen Engels'in ve diğer ustaların ne dediği zaten önemli değildir. Ya da bu vb. sözler birer süs olarak kullanılır.


Oportünizm sayısız biçimler alarak ortaya çıkar ama gerçek yaşamda daima sınıf mücadelesinin nesnel gelişme yasalarını anlamaktan uzaktır; kendiliğindenlik önünde boyun eğme son tahlilde onların ortak karakteridir. Bunlar idare-i maslahatçıdır. ''Devrimde, özsel olarak, gerçek ilişkilerin yerine, irade''yi (Marx) koymaktan en pespaye sağ teorilerle ortaya çıkmaya kadar pek maharetlidirler. Aslında sağ oportünizmden ''sol'' oportünizme kadar uzanan renkli kuşak, proletaryanın ve kitlelerin devrimci gücüne inanmaz. Bu inançsızlık, güvensizlik, kuşkuculuk, umutsuzluk onların ortak erdemidir. Fakat tüm bunlar ''Marksist'', ''Marksist-Leninist'' lafazanlığın arkasına gizlenmiştir.


Bir atasözünde denildiği gibi, “Tek kanatla kuş uçmaz!” Fakat bunlar daima tek kanatla uçmaya çalışan kuşlar gibidirler. Bunlar hep kendi küçük burjuva önyargılarının kurbanıdır ve bunun için hep yeni kurbanlar arayışı içerisindedirler. Bunlar Marksizm-Leninizm'in, proletarya sosyalizmin geçici yol arkadaşlarıdır. Bunlar, Bilimsel Komünizm'den, proletaryadan umudu kesmiş, tükenmişlik sendrumunun girdabında, çıkışı tasfiyecilikte, II. Enternasyonal oportünizminde, Troçkizm'de, ''ezilenlerin Marksizmi''nde, ''ezilenlerin feda bölüğü''nde, postMarksizmde arıyorlar. Yani renga renk tasfiyecilik son tahlilde aynı cephede, tasfiyeci oportünist cephede birleşmektedir. Onların arayışları hep Marksizm-Leninizm karşıtlığı üzerinde yükselmekte ve kendisini durmaksızın üretmektedir. Bu kaçınılmazdır çünkü, Marksizm-Leninizm inançları bitmiştir. Proletaryadan umut kesilmiştir. Küçük burjuva sınıfın tarihsel ve güncel cephaneliğinden aldıkları ve sözde yenilikçilik adına savundukları teoriler onları buna koşullamakta, her geçen gün küçük burjuvazinin bataklığına daha derinden gömmektedir.


Küçük burjuvazinin ve küçük burjuva bireylerin devrimci-demokrasi ile proletarya sosyalizmi arasındaki farklılığı silikleştirmesi, bulanık düşünceleri ve sapmaları, çizgisel ayrılıkları Marksizm-Leninizm olarak sunması yukarıdaki gerçeklerle bağlıdır. İlkesizlik, ilkelerden kopma, ideolojik uzlaşmacılık, ideolojik tavizler verme, taktik başarılar uğruna program ve stratejiyi red ya da programa, stratejiye uygun politik-pratikten kopmaları, dahası ideolojik değerlere, proletarya sosyalizminin tarihsel gerçeğine ve kazanımlarına reddiye yazılması bundandır. Bu gerçekler onların kötü niyetiyle açıklanamaz. Bu onların nesnel sınıf karakteriyle, içerisinde geçilen nesnel koşullardaki ve güç dengelerindeki değişmelerle bağlıdır.


Küçük burjuvazi (ve küçük burjuva karakter) kendi özel mülkünü her şeyden üstün tutar. Nereye baksa orayı kendi özel mülkü olarak görmek, üzerine yatmak ister. Bu özel mülkiyetçilik, komünist partilerde kılık değiştirmiş bir görünümle ortaya çıkar. Küçük burjuvanın komünist partiyi kendi arka bahçesi görmesi, kendini amaçlaştırarak partileri araçlaştırması, ''stratejik önderlik'', ''stratejik önderler'' formülasyonunda da dile geldiği gibi kişi ve önderlik kültünü kutsanıp teşvik etmesi bundandır. Dünyanın merkezi olarak eleştirisiz bağımlılık talep eder. Marksizm-Leninizm'e, parti ilkelerine bağlı, mücadeleci, bağımsız komünist karakterden ve kadrolardan rahatsız olur, dahası düşmanca davranır. Bu küçük burjuva zihniyet, karakter ve önderlik anlayışına göre ''Sıradan insanların yapacakları şey, onların vahiymişcesine tebliğ ettikleri kutsal mesajı uygulamaktan ibarettir...'' (Marx) Özneleşmek üzerine yazılıp çizilir, lafazanlık yapılır ama en istenmeyen durumda budur. Eh ne de olsa özne var, o özne de egoizme boğulmuş küçük burjuvadır. O, tüm ölçülerin ölçüdür. Dünya onunla başlar ve onunla sonlanır. İşte o, bu kadar yüce ve değerlidir. Küçük burjuva der ki, iyi er olmayı öğreneceksiniz, iyi bir emireri olmak için de itaat etmeyi öğreneceksiniz. Yani kendisi biricik öznedir, gerisi nesne... Bu zihniyet ve duruş küçük burjuvazinin nesnel doğasından kaynaklanır ve bu gerçeğin yansımasıdır.


Küçük burjuvazi narsist bir sınıftır; teoride ve pratikte, dünyayı kendi mülkü olarak görür; inanılacak olursa, dünyanın tapusu ona aittir. Dünya kendi çevresinde döner. Bu olgu, küçük burjuvanın kendisini biat edilecek biricik görmesinin sınıfsal temelini oluşturur. Küçük burjuva zihniyet ve temsilcileri kendilerini bulunmaz Hint kumaşı olarak lanse eder, yetinmez, ettirir. Onun başarısız olması zaten mümkün değildir, bir başarısızlık varsa, tabii ki bu başarızlık vs. kendi dışındadır, örneğin ''taktik önderlikler'', falanca bireyler sorumludur vs. Yenilgileri, başarısızlıkları, dibe vurmuşluğu, krizleri vs. dışsallaştırma onun karakteri ve hile-i şerriyesidir. Dahası hep ağzında dua yüreğinde hile ile her yerde boy gösterir ya da açıkça hileli taktiklerle proletarya sosyalizmine karşı savaşır.


Bu gerçekler gösterilince küçük burjuvazi/küçük burjuvamız küplere biner, ''moral bozukluğu, güvensizlik yayma, yorgunluk'' vs. üzerine demagoji yapar. Çünkü o, kendi gerçeğini tersyüz edilmiş tarzda başka yerlere fatura ederek gerçek yüzünü gizlemeyi de erdem ve maharet bilmiştir. Daima yarattığı yıkımların, kirlenmenin, başarısızlıklarının sorumluluğunu üstlenmekten kaçmıştır. O, toplumsal ve bireysel kültürümüzde egemen olan günah keçileri yaratma zaafını sömürmede ustalaşmıştır. Aslında öz değersizliği içinde kıvranmaktadır. Çoğu zaman bunu farkeder. Farkettikçe saldırganlaşır, saldırganlaştıkça kendisine daha fazla liberalizmi başkasına ise daha keskin sektarizmi uygular. Fakat bu narsist-egoist saldırganlığı arttıkça öz değersizlik, sevgiden yoksunluk, yaşayamadığı ve mahrum kaldığı şeyler, yaşadığı travmalar ve işlediği günahlar ruhunu daha yoğun kıvrandırarak acısını azdırır. Ne yapsa ne etse de derdine çare bulamaz. Yıkım ile boyun eğme girdabında bulunmaz Hint kumaşı, adanmışlık ve feda ruhu üzerine lafazanlıkla gerçeğini örtmeye son ana kadar direnir ve azap içinde sürüklenip gider.

Bu küçük burjuvazidir. Kapitalizmde küçük burjuvanın geleceği yoktur. Onun nesnel sınıfsal karakteri, ikili sınıf niteliği umutsuzluk içinde onu her türlü taşkınlığa taşır veya değişik türden istikrarsızlık, tükenmişlik sendromu ile yaşar. Kendini yüceltse de gerçekte kendine öz güveni yoktur ya da tükenmektedir. Marksizm-Leninizm'e, proletaryanın tarihte oynadığı ve oynayacağı role inancı giderek tükenmiştir. Arayışı, çıkışı, dayatmaları hep proletarya sosyalizmi dışı kimliklerle buluşarak şekillenir.


Sorunların teorik temellerine inilmesine, ideolojik, siyasi, örgütsel karakterinin açığa çıkarılmasına düşmanlık besler ve hemen saldırıya geçer. Diyalektiği, materyalizmi, Marksizm-Leninizm'i kavramamıştır; yarım yamalak ''kavrayış''ını ve kendi gerçek karakterini gizlemeyi maharet bilir ve bu işte de maharetlidir. “Ne kadar nahoş olsa da, olguları açıkça görmek, adlı adınca çağırmak, işçilere doğruyu söylemek zorundayız.” diyen Lenin gerçekte küçük burjuvazinin korkulu düşüdür. Leninist eleştiri, özeleştiriden bundan dolayı korkar. Bundan dolayı oportünizm ve tasfiyeciliğe özgü eleştiri ve özeleştiriyi Leninist perspektif ve duruşun karşısına koyarak onun içeriğini boşaltır.


Küçük burjuvanın eleştiriden anladığı şey, kendisine, kendilerine övgüdür, kendilerinin yüceltilmesidir; eleştiri onları yüceltmelidir, dokunulmaz kılmalıdır, otoritelerine gölge düşürmemelidir. Ve onlar, kendi gerçeklerinin açığa çıkarılmaması koşuluyla masumca, dindarca yapılmış ''eleştirileri'' ''olgunluk''la, ''empati''yle, ''zerafet'' dolu manevralarla karşılarlar. Özeleştiriden anladıkları ise, bir kez daha kendilerinin yüceltilmesi, kadroların ve örgütlerin kendilerini yerden yere vurarak biatlarını yüksek sesle dile getirmesidir. İstenen budur. Dayatılan budur. Elverişli koşullar olduğunu ya da oluştuğunu düşündükleri anlarda, dönemlerde bunu kabaca da dayatırlar. ''Otorite''lerinin ''güçlü'' olduğu zamanlarda bu çizgilerini fütursuzca gerçekleştirirler, zayıfladıkları dönemlerde ise, ''zarafet'', ''kızıl'' gülücükler, karşıdakilerin ruhunu okşama manevralarıyla vb. tepkileri savuşturmaya çalışırlar. Etraflarında gizemli bir hava yaratmaya önem verirler. Eğer varsa illegalite de bu işi kolaylaştırır. Oportünizmin, oportünist karakterin manevraları, demagoji ve manipülasyonu sınır tanımaz. Küçük burjuva nesnel karakteri gereği gerçekleri dizginsizce çarpıtmaya ve tanınmaz hale getirmeye her zaman hazırdır ve zaten bunu da yapar.


Küçük burjuvazi günahkardır ama günahlarını dışsalaştırarak sevabı hep kendisine, günahı ise proletaryaya ve komünistlere yazar. Bu uğurda durmaksızın şeytanlar yaratır, ''tarihte iz bırakma'' adına her türlü küçük burjuva şeytanlığı yapar. Nostaljik, mistik, romantik kahramanlığa özenir ama onu da yapma karakterinden yoksundur ya da devrimci olduğu kesitte bunu yapmaya kendini, kendilerini hazır hissedenler, yenilgiler, başarısızlıklar, umut kırılmasıyla şekillendikçe, bundan geri durur ama herkesi, proletarya ve halklara bedel ödeme, ''adanmış devrimcilik'' çağrısı; ''bütün mesele ölmesini bilmektir. Buna hazır mıyız!'' vs. çığırtkanlığı yapar. Duygusal, ajitatif söylemle çok romantik kesilir. ''Devrim sözcüğünü büyük harfle yaz''ar, ''devrime nerdeyse tanrısal bir erek gibi paye ver''erek (Lenin) kendinden geçmiş tarzda konuşmaya daima özel önem verir. Yitirdiği masumiyetinin farkındadır ama olsun dünya onun mülküdür. O yine biriciktir, Tanrının insanlığa armağanıdır, onun değeri bilinmelidir ve bu da biatta somutlaşmalıdır.


Burjuvazi bireycidir. Küçük burjuvazi bireycidir. Bencillik onun sınıf karakteridir. Küçük burjuvanın proleter kolektivizme, demokratik merkeziyetçiliğe, proleter demokrasiye, komünistlere karşı durması, her şeyin merkezine kendisini (sözgelimi biz önderiz, bizim önderliğimizi tanıyacaksınız, biz stratejik önderiz gerisi, sizler taktik öndersiniz, iti erler olmayı öğreneceksiniz vs. gibi) koyması, kariyerizm ve bürokratizmi işte bu sınıfsal karakterle, bencillikle bağlıdır. Eh, sözkonusu bir komünist parti olunca tabii ki bu bencilliğin üstüne kızıl şal falan da çekilerek bencillik pazarlanacak.


Küçük burjuvazi doyumsuzdur. Ruhu açtır. Kapitalizmde bir geleceği olmadığını farkettikçe saldırganlaşır. Proletaryaya baktıkça alerjisi yoğunlaşır; çünkü o, bu alt tabakalardan, altta olanlardan, kalanlardan olamaz; çünkü o, seçkindir, o dünyanın merkezidir. Küçük burjuvazinin ''biz'' kavramının içinde ''ben'' kavramı gizlidir ve sahtedir. ''Biz'' derken gerçekte ''ben'' demektedir.


Hele de ''küreselleşme''yle, ''serbest piyasa'' ile, ''neoliberalizm'' ile belirlenen ve şekillenen bir ideolojik ve politik saldırganlıkla, aşırıya varmış toplumsal çürümeyle belirlenen tarihsel kesitten bu yana sözde bireyin, şirazesinden çıkmış bireyciliğin şaha kalktığı bir dönemde, üstelik sosyalizmin, Marksizm-Leninizm'in itibarının da aşırı gerilediği bir kesitte, komünist partilerin yaşadıkları dünya gerçeklerinden azade yaşadıklarını düşünmek; kaçınılmaz olarak böyle bir dünyanın baskısı altında olan herhangi bir komünist partisinin burjuva bireyciliğinden etkilenmeyeceğini, saflarında karşılık bulmayacağını; öncelikle de partilerin en zayıf, çürük birey ve kategorilerin saf ve temiz kalacağını düşünmek kaskatı idealizmdir...


Bu süreç ( ''küreselleşme'') öyle bir süreç ki, birey ve bireycilik aşırıya varır. Başarı ya da başarısızlıktan bireyin kendisi sorumlu tutulur. Sorunlar vb. bireylere, onların sorumluluğuna indirgenir. Bireycilik ve rekabetçilik, acımasızlık, postunu kurtaran iyidir, başarılıdır, değerlidir ve gemisinin kaptanıdır. Düşenin dostu yoktur, akıllı olacaksın bir tekme de sen vuracaksın, senden daha yüce bir değer yoktur. İyiliğin, doğruluğun, güzelliğin, gerçeğin tek ölçüsü sensin. Senin bencilliğine karşı olan her şey sana düşmandır, ezip geçeceksin; eline bir fırsat mı geçti, çok güzel bir sen vur bir de yer vursun. Tüketmeye bak. Anı yaşa. Faydalıysa doğrudur. Popüler olmaya, kişisel imaja bak. Yoksa imaja dayanan sanal karakter yarat, ardına gizlen, reklamını yap ve yaptır. Bir marka ol. Tüm bunlar için her şey mübahtır. Sen biriciksin. Sen tanrının, olmadı mı doğanın insanlığa yüce bir armağanısın. Zeytinyağı olacaksın, yoksa ezilmeye mahkumsun. Her adımda hesaplı-kitaplı davranacaksın. Dikkat et ayağını kaydırırlar. Dikkat et ayrıcalıklarını kaybedersin. Kendini kendine adayacaksın ama kurnaz olacaksın, için başka dışın başka olmalı. Ben değil, ''biz'' diyeceksin, ''biz'' ile ben dediğini gizleyeceksin. İlkeler, ahlak, moral değerler, vicdan mı, bunları geçeceksin. İntikamcı olacaksın. Ne de olsa sözkonusu olan senin kariyerin. Senin ihtiyaçların. Senin geleceğin. Vampir gibi insanların emeğini, sevgisini, arkadaşlık ve dostluk duygularını sömüreceksin. Ama etrafında sempati halesi yaratmaya daima önem vereceksin. Kişisel bağımlılık yaratmaya özel önem vereceksin; ''biz'' maskesi ardına saklanarak kendine insan kazanacaksın. Yaptığın şeyin kendin için değil, onların, ''bizler''in yararına olduğuna inandıracaksın. Onların saflıklarını, geriliklerini, zaaflarını, donanımsızlığını, komplekslerini sömüreceksin, onlara ne denli aşırı önem verdiğini göstermede maharet sahibi olacaksın. Romantik olacaksın. Nezaketin doruğu görüneceksin ama daima gülücüklerin, güllerin, zarafetin arkasında zehirli bir hançer taşıyacaksın. Gerekli mi oldu, elindeki o hançeri yüreğine sokacaksın.


Tilki gibi, yılan gibi, kurt gibi olacaksın. Gerçek durumun ortaya mı çıktı, fırsat bırakmadan boğacaksın ya da dersini vereceksin. Durumun teorisini maharetle yapacaksın. Önemli olan sensin. Çünkü sen hep en büyüksün. Çünkü yalnızca sen hakkediyorsun her şeyin en güzelini. Başarı mı, elbetteki sana aittir. Kolektif başarı ve emek mi, elbette ki onlar da senin sayende kazanılmıştır. Kitabına uydurup, saman altından su yürütüp kendine mal edeceksin. Zaaflarını, suçlarını bir erdem olarak, yüceliğinin kanıtı olarak pazarlamasını bileceksin. Öyle ya, iyilik, güzellik, başarı senden gelir, kendi ölçütlerini kendin koyacaksın. Başkalarını dikkate alır gibi davranacaksın, tabi olana, tabi olabilecek olanlara özel bir itinayla davranır gözükecek, onları kendi ''ben''ine, kendi egoizmine, kendi yaşanmamışlıklarına, sevgisizliğine, kendi çıkarlarına tabi kılarak ne denli değerli insanlar olduğunu vurgulayarak sömüreceksin. Eh, her şeyin bir fiyatı var değil mi! İnsanlığın kurtuluşunun sana bağlı olduğu umudunu, imajını canlı tutacaksın. İnsanların gerçeklerle, gerçeğinle hesaplaşmasına, öncelikle de görmesine, anlamasına fırsat yaratmayacaksın. Akıllı olacaksın. Bunun için hep tetikte olacak ve iktidarını koruyacaksın. Hele de etrafında bir gizem perdesi, sempati halesi örmüşsen aman dikkat et, gerçeğin görülmesin. Bu dünya kötülerin dünyası. Çünkü sen biriciksin, eşi bulanmaz bir kutsallıksın. Sana dokunan yanmalıdır. Başkaları da bu deneyimden ders alarak haddini bilmelidir. Öncü onun küçük mülküdür. O kendi mülkü gördüğü partiyi tanrısallık katına ve biata çevirerek kendisini yüceltir, aşırı bencil karakterini, dar grupçuluğunu bu yolla örtüler.


Küçük burjuvazinin toplumsal maddi gerçeğini ve bu nesnel gerçeğin onun sınıfsal karakterini; teorisini, politikasını, örgütsel yaşamını, ahlaki, moral ve vicdani değerlerini nasıl biçimlendirdiğini bilince çıkaramazsan ya bunları anlamazsın ya da korkakça görmezden gelirsin, en fazlasından mızmızlanırsın.


Kağıt üzerinde ayrı yaşamda ise bambaşka davranma ve bunda ısrar etme oportünizmdir. Burada bir karakter yarılması var. Burada karşımızda duran olgu, küçük burjuvazinin ikili sınıfsal nesnel gerçeğidir, bu olgunun çift kişilikli, ''çok dinli'' olarak ortaya çıkmasıdır. Ozan Vicdani'nin 70'li yıllarda saflarımızda popüler olan bir türküsünde söylediği gibi ''teorisi ayrı pratiği ayrı oportünistler'' sözleri oportünizmin kısa, özlü, çarpıcı bir tanımlanmasıdır.


Küçük burjuvazi teoride, politikada, örgütsel yaşamda ilkesizdir, pragmatiktir, eklektiktir ve tüm bunları da Marks ve Lenin adına yapar ya da her renkten oportünizmi komünizm olarak pazarlar. Lenin'in son derece değerli şu analizi komünist partilerdeki oportünizmi, oportünist unsurları kavramak bakımından özel olarak özümsenmelidir;


''Marksizmin oportünist çarpıtmasında diyalektiğin eklektik çarpıtması, yığınları en büyük kolaylıkla aldatan çarpıtmadır; eklektizm, yığınlara aldatıcı bir doygunluk verir; sürecin bütün yönlerini, bütün gelişme eğilimlerini, bütün çelişik etkileri vb. hesaba katıyormuş gibi görünür; ama aslında, toplumun gelişmesi üzerine hiçbir tutarlı ve devrimci düşün vermez.''


Teorik ve pratik olarak eklektisizmi temsil edenler, bu işin ustası haline gelmiş olanlar da dahil proletaryaya, onun ideolojisine, sınıf mücadelesine daima çok zarar vermiştirler ve vermektedirler. Komünistler olarak bilmeliyiz ki oportünizm komünist hareketi tüketiyor, onu o olmaktan çıkartıyor, onu bir başka dünyanın parçası haline getiriyor ve getirmektedir.


Özellikle 80 sonları ve 90'lı yıllar sonrası, kapitalist/revizyonist kampın çöküşünün yarattığı ağır yıkımın, dünya devriminin geçici yenilgisi ve gericilik dalgasının dünyayı derinden sarstığı, kasıp kavurduğu tarihsel bir dönemdi. UKH tasfiye oldu. Devrimci ve komünist hareketin geniş bir kesimi yenilgi ve gericilik dalgasına erken teslim oldu ve devrim ve sosyalizm kavgasından hızla koptu. Bir bölümü ise, gericilik yıllarının ve tasfiyeciliğin saldırısına daha geç katıldı. Yenilginin etkileri, kendi özgün gelişme sürecinin etkileriyle, başarısızlıklarıyla, yorgunluğuyla vb. birleşerek daha geç yansıdı. Bu deneyime coğrafyamızda da tanık olduk. Büyük bir öz güvenle gerçekleşen Birlik Devrimi'nin üzerinden kısa bir zaman geçtikten sonra Marksist Leninist Komünist Harekette ortaya çıkan ve özü burjuva liberalizmi, burjuva demokratizmi olan sapmaların, çizgisel yönelimlerin deneyi söylediklerimizi ayan-beyan kanıtlamaktadır.


Proletaryadan, Marksizm-Leninizm'den kesilen umut, legal Marksizmde, postMarksizmde, Troçkizm'de, ezilenlerin Marksizminde, ortayolcu oportünizmde, vb. somutlaşarak ortaya çıktı. İşte bu geç etkilenmenin ifadesi olan olgu ya da olgular komünist harekette de adım adım gelişti ve yükselen değerlere dönüştü. Bunun sonucu ''ideolojisizleştirme'', deorganizasyon, sınıftan ve kitlelerden kopma, istikrarsızlık gerçek bir tablo oluşturmaya, durumun teorisi ile en kaba biçimlerden en ince biçimlerine kadar oportünizm ve tasfiyeciliği, Bilimsel Komünizme ve Birlik Devrimi'ne karşı nesnel bir birlik kurmaya götürdü. Bu sürece karşı yürütülen mücadele ise sayısız biçimlerde etkisizleştirilmeye çalışıldı. Bu etkisizleştirme duruşunun etkisiz kaldığını ise zaten söyleyemeyiz. Dahası, ne yazık ki başarılı da oldu. Her şeye karşın komünistler inandıkları yoldan geri kalmadılar ve kalmayacaklarına da inanıyoruz. Eğer hala Birlik Devrimi'nin temel çizgisi, sürekli içeriği boşaltılmasına rağmen, açıktan red ve mahkum edilemiyorsa, hala komünist eleştiri gücü tümden boğulamamışsa komünist güçlerin mücadelesinden dolayıdır. Belli ki kısa erimli düşünmeden bu mücadeleyi çok yönlü sürdürmek gerekiyor. Sınıf mücadelesinde kolay yol yoktur. Sınıf mücadelesinin zorlu yolunda yürürken elbette ki komünist karaktere ve yenilenme gücüne dayanan çözüm ya da çözümler ortaya çıkacaktır.

Ve burada da komünistlerin tek sorumluluğu sınıfa, Marksizm-Leninizm’e, tarihe karşıdır. Bilimsel Komünizm’in bunun dışında başka hiçbir ölçütü ya da ölçütleri bulunmaz.

Hasan OZAN İLTEMUR





























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder