2 Nisan 2021 Cuma

KOMÜNİST PARTİ MANİFESTO EZİLENLERİN MANİFESTOSU MU?!

 

KOMÜNİST PARTİ MANİFESTO EZİLENLERİN MANİFESTOSU MU?!


İnanacak olursak Marks ve Engels tarafından kaleme alınan ''Komünist Parti Manifesto Ezilenlerin Manifestosu''dur.

Oysa Komünist Parti Manifesto, yalnızca devrimci proletaryanın manifestosudur; tam da burjuvazi ve toplumun ezilen tüm sınıf ve tabakaları karşısında proletaryanın bağımsız dünya görüşünü ve politik programını göklere yükselten ilk temel tarihsel belgedir.

Manifesto'da, şunlar yazılı;

''Komünist Parti Manifestosu, Komünist Birliğin programı olarak, bu örgütün İkinci Kongresinin (Londra, 29 Kasım-8 Aralık 1847) talimatı uyarınca Marx ve Engels tarafından yazıldı.''


''Komünist Birlik — Marx ve Engels tarafından kurulan proletaryanın ilk uluslararası komünist örgütü; 1847'den 1850'ye kadar varolmuştur.''


Yani Manifesto, ''ezilenler'', ''ezilenlerin öncü feda bölüğü'', ''halkın öncü feda partisi'', ''romantik öncü feda bölüğü'' gibi herhangi bir parti ya da örgüt için değil, proletaryanın partisi olan, ''Komünist Birliğin programı'' olarak hazırlandı.

''1872 Almanca Baskıya Önsöz''de Engels şunları yazar;

  ''Komünist Birlik,[2o zamanın koşulları altında elbette ancak gizli olabilen uluslararası bir işçi derneği, Kasım 1847'de Londra'da yapılan kongrede, aşağıda imzaları bulunanları, yayınlanmak üzere, ayrıntılı bir teorik ve pratik parti programı hazırlamakla görevlendirdi. Şubat Devriminden[3birkaç hafta önce müsveddesi basılmak üzere Londra'ya gelen aşağıdaki Manifesto, işte böyle ortaya çıktı.''

Komünist Manifesto'yu ''ezilenlerin Manifestosu'' ilan etmek Marks ve Engels'in aklından geçmez. Aksine Manifesto, kapitalizmin asıl ve özgün ürünü ve kapitalizmin mezar kazıcısı proletaryayı temsil eden ve proletaryayı teori ve pratiğinin merkezine koyan bir manifestodur.


''Komünist Parti Manifesto''su şöyle başlar;

''Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor — Komünizm hayaleti. Eski Avrupa'nın bütün güçleri bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak içine girdiler: Papa ile çar, Metternich ile Guizot, Fransız radikalleri ile Alman polis ajanları...''

''Bu olgudan iki şey çıkıyor:

''I. Komünizmin kendisi, daha şimdiden, bütün Avrupa güçleri tarafından bir güç olarak tanınmıştır.


II. Komünistlerin açıkça, tüm dünyanın karşısında, görüşlerini, amaçlarını, eğilimlerini yayınlamalarının ve bu Komünizm Hayaleti masalına partinin kendi Manifestosu ile karşılık vermelerinin zamanı çoktan gelmiştir.

  1. Bu amaçla, çeşitli milliyetlerden komünistler, Londra'da toplanmışlar ve İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Flemenk ve Danimarka dillerinde yayınlanmak üzere, aşağıdaki Manifestoyu kaleme almışlardır.''

    Açık ki, Marks ve Engels'in önderliğinde toplanan komünistler, ''ezilenler''in değil, enternasyonal proletaryanın komünist manifestosunu hazırlayıp yayınlamışlardır. Bu kadar çıplak bir tarihsel ve sınıfsal olguyu ret ve inkar etmek ancak kaşarlanmış tasfiyeci oportünistlerin mahareti olabilir. Marks ve Engels'i, ''ezilenler''in önderi, Manifesto'yu da ''ezilenlerin Manifestosu'' ilan etmek, Marksizm-Leninizm'den açık ve kesin kopuşmanın ifadesidir. ''Ezilenlerin Marksizmi''ne kapaklananların vardığı nokta işte budur. Süslü ve keskin ajitasyon ise bu gerçeklerin üstünü örtmeye çalışan bir şaldan ibarettir.

Aynı ''Önsöz''de Engels, 25 yıl sonra vurgular;

''Son yirmibeş yıl içerisinde durum ne denli değişmiş olursa olsun, bu Manifesto'da geliştirilmiş bulunan genel ilkeler, ana çizgileriyle, bugün de her zamanki kadar doğrudur. Şurada ya da burada bazı ayrıntılar daha iyi hale getirilebilir. İlkelerin pratikteki uygulanışı, Manifesto'nun kendisinin de belirttiği gibi, her yerde ve her zaman o günün koşullarına bağlı olacaktır.''

Manifesto, Bilimsel Komünizm manifestosudur. Marksizm, dünya proletaryasının ideolojisidir. Manifesto, tüm sınıf ve tabakalar karşısında proletaryanın bağımsız ideolojik ve politik manifestosu ve ''Bütün dünyanın işçileri birleşin!'' çağrısıdır.

Manifesto'nun dediği gibi;

''Bugün burjuvazi ile karşı karşıya gelen bütün sınıflar içerisinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci bir sınıftır. Öteki sınıflar modern sanayi karşısında erirler ve nihayet yok olurlar; proletarya ise onun özel ve temel ürünüdür.''

Manifesto'da vurgulandığı gibi, modern proletarya, ''geleceği ellerinde tutan'' tek sınıftır. Manifesto ''ezilenler''e böyle bir misyon biçmez. Ezilenlere bu misyonu biçenler Marksizm-Leninizm düşmanları ve karşıtlarıdır.

Bu kadar net ve çarpıcı analiz ve vurguya karşın, Manifesto'nun ''ezilenlerin Manifesto''su ilan edilebilmesi ar damarının çatlamış olması, dahası ortada ar damarının falan da kalmamış olması gerekir.

Manifesto kapitalizmi yıkacak, sosyalizm ve komünizmi kuracak tek sınıf olarak proletaryayı görür ve bu gerçeği, proletaryanın nihai amacını şu çarpıcı sözlerle dile getirir;

''Gelişimin akışı içerisinde sınıf ayrımları kalktığında ve üretim tüm ulusun geniş bir birliğinin ellerinde[57*] yoğunlaştığında, kamu gücü siyasal niteliğini yitirecektir. Gerçek anlamında siyasal güç, bir sınıfın bir başka sınıfı ezmek amacıyla örgütlenmiş gücüdür. Eğer proletarya, burjuvaziyle savaşımında, koşulların zorlamasıyla, kendisini bir sınıf olarak örgütlemek zorunda kalacak, bir devrim yoluyla kendisini egemen sınıf durumuna getirecek, ve egemen sınıf olarak eski üretim koşullarını zor kullanarak ortadan kaldıracak olursa, o zaman, bu koşullarla birlikte, sınıf karşıtlıklarını ve genel olarak sınıfların varlık koşullarını da ortadan kaldırmış ve, böylelikle, bir sınıf olarak kendi egemenliğini ortadan kaldırmış olacaktır.
      Sınıflarıyla ve sınıf karşıtlıklarıyla birlikte eski burjuva toplumun yerini, kişinin özgür gelişiminin, herkesin özgür gelişiminin koşulu olduğu bir birlik alacaktır.''

Elveda proletarya diyenler, ezilenlere/çokluğa proletaryanın görevlerini yükleyenlerin Manifesto'nun yukarıdaki perspektifiyle de ilişkisi kalmamıştır. Bu, Marksizm-Leninizm'e, enternasyonal proletaryaya yabancılaşarak kopanların trajik sonudur.

Marks ve Engels, canları sıkıldığı ya da entelektüel gevezelik yapmak için veya devrimci romantik, ütopik, şairane hezeyanlarını tatmin etmek için Manifestoyu yazmamışlardır.

Manifesto, her renkten ütopik, romantik, hümanist burjuva ve küçük burjuva sosyalizmin eleştirel aşılmasıdır. Ütopik sosyalizmin teori ve pratiğinden kopuştur. Modern proletaryanın dünya görüşü, bilimi, kurtuluş hareketinin teorisi ve pratiği olarak Bilimsel Sosyalizm'in dost ve düşman önünde ilanıdır. Manifesto, çağımızın merkezinde duran ve geleceği elde tutan biricik sınıf olan enternasyonal proletaryanın komünist devrimci hareketidir. Proletaryadan kesilmiş umut ve tükenmişlik ise elveda proletarya çizgisini ''ezilenler''le, ''ezilenlerin Marksizmi''yle, post-Marksizm'le, legal Marksizmle, ''devrimci romantizm''le ikame ederek, Marksizm-Leninizm'i ''ustalık''la yadsıyor. Hem de arsızca.

Manifesto'da yazıldığı gibi;

''Komünistlerin vardıkları teorik sonuçlar, hiç bir biçimde, şu ya da bu sözde dünya reformcusu tarafından icat olunmuş ya da keşfedilmiş düşüncelere ya da ilkelere dayandırılmamıştır.


Bunlar, yalnızca, varolan bir sınıf savaşından, gözlerimizin önünde cereyan eden tarihsel bir hareketten doğan ilişkilerin genel ifadeleridir. Mevcut mülkiyet ilişkilerine son verilmesi, hiç de komünizmin ayırıcı bir özelliği değildir.
Geçmişteki bütün mülkiyet ilişkileri, tarihsel koşullardaki değişmeler sonucu, durmadan tarihsel değişmelere uğramışlardır.[34*]

Bu anlamda, komünistlerin teorisi tek bir tümcede özetlenebilir: Özel mülkiyetin kaldınlması.''


Ezilenlerin hiçbir kategorisi, proletaryanın özel mülkiyeti kaldırma perspektifine, nihai amacına, teorik ve pratik duruşuna sahip değildir. Proletaryanın temel görevi sosyalist devrimi yapmak, proletarya diktatörlüğünü kurmak, olgunlaşmamış komünizm olan sosyalizm aşamasından olgunlaşmış (sınıfsız) komünist topluma geçmektir. Proletaryanın yerine ezilenleri, halkı, toplumsal kimlikler mücadelesini geçirmek, Marksizm'i, Marks-Engels'i, Lenin ve Leninizm'i reddetmek demektir. Hem de açık-seçik.


Ezilenleri temel almak, daha baştan proletaryanın devrimde önderliğini yadsımak, proletaryanın tarihsel ve güncel görevlerini ezilenlere devretmek, Marks-Engels'in Marksizmini, Çağımızın Marksizmi olan Leninizm'i reddetmek, yerine ne idiğü belirsiz, ezilenler içerisindeki sınıfsal ayrımları da yok sayan teorileri, programları ve stratejileri, bağlı olarak taktikleri geçirmekten başka bir anlamı yoktur. ''Batı Marksizmi''nin, postmodernizmin, modern revizyonizmin, Avro-Komünizmin, ''Yeni Sol''un, post-Marksizmin, sözde romantik devrimciliğin, küçük burjuva maceracılığın, kendini halkın feda partisi ilan edenlerin, Troçkizm'in, son tahlilde ezilencilik üzerinde birleşmesi tesadüfi değildir. Hangi maske altında ortaya çıkarsa çıksın, her renk ve tondan revizyonizmin, oportünizmin Marksizm-Leninizm karşısında birleşmesi, yalnızca proletarya karşıtlığının değil, aynı zamanda burjuva saflara geçiş ya da burjuvazinin cephesinde mevzilenme demektir. Bu olgunun bilince çıkarılması yaşamsal önemdedir.

Manifesto diyor ki;

''Komünistler, öteki işçi sınıfı partilerinden yalnızca şunlarla ayrılırlar: 1. Farklı ülke proleterlerinin ulusal savaşımlarında, her türlü milliyetten bağımsız olarak, tüm proletaryanın ortak çıkarlarına işaret eder ve bunları öne sürerler. 2. İşçi sınıfının burjuvaziye karşı savaşımının geçmek zorunda olduğu çeşitli gelişme aşamalarında, her zaman ve her yerde tüm hareketin çıkarlarını temsil ederler.''

Demek ki proletarya yükselen, geleceği elde tutan uluslararası bir sınıftır ve sınıf doğası gereği, biricik enternasyonalist sınıftır. Ezilenlerin böyle bir sınıfsal ve toplumsal, tarihsel karakteri, misyon ve konumları yoktur. Ezilenlerin bütün mücadeleleri, son tahlilde kapitalizmin sınırları içerisinde kalır; onların herhangi bir kategorisinin kapitalizmi yıkma, komünizme gitme amacı yoktur.

Bu olgu, ezilenlerin kötü niyetiyle vb. ilgili değildir. Bu olgu, onların nesnel ekonomik ve toplumsal gerçekleriyle bağlıdır. Teorileri özel mülkiyetin tüm biçimlerine karşı olmadığı gibi, politik ufukları da en devrimci durumda devrimci-demokrasiyle sınırlıdır. Ki Komünist Parti Manifesto bu gerçekleri de ortaya koyar, aradaki ayrım çizgilerini de kırmızıyla çeker. Metafiziğe, idealizme vb. saplananların bu gerçekleri kavramaması, nesnel gerçekliği hiçe sayması, üzerinden atlaması, proletarya sosyalizmi ile burjuva ve küçük burjuva sosyalizmi arasındaki ilkesel-ideolojik ayrım çizgilerini bulanıklaştırması, dahası yadsıması da onların sınıfsal karakteriyle ilgilidir. Komünist Parti Manifestosunu ''ezilenlerin Manifestosu'' olduğunu propaganda edenlerin dünyanın herhangi bir komünist partilerde yeri olamaz.

Manifesto'nun vurguladığı gibi komünistler;

''İşçi sınıfının burjuvaziye karşı savaşımının geçmek zorunda olduğu çeşitli gelişme aşamalarında, her zaman ve her yerde tüm hareketin çıkarlarını temsil ederler.''

Bu bağlamda, sömürülen, ezilen sınıf ve tabakaların, ezilen ve sömürge ulusların, ulusal toplulukların, ezilen cinsin, ekolojik hareketin vb. mücadelelerine sınıf bilinçli komünist hareket önderlik etmelidir. Bu bağlamda, proletarya, proleter sosyalizmine, sosyalist görevlere tekabül etmeyen geçici demokratik tarihsel görevlerini üstlenirken sosyalizm ve komünizm perspektif ve nihai amacına bağlı hareket eder. Buradaki ilke, çerçeve ve duruş bellidir, ''İşçi sınıfının burjuvaziye karşı savaşımının geçmek zorunda olduğu çeşitli gelişme aşamalarında, her zaman ve her yerde tüm hareketin çıkarlarını temsil'' etmek.

Fakat bu durum ne Marksizm'i ''ezilenlerin Marksizmi'' haline getirir ne de proletaryanın sınıfsal ve tarihsel misyonunun ezilenlere havale edilmesini getirir. Bunu savunmak, Marks-Engels'i, Manifesto'yu inkar etmek, çarpıtmak, revizyona tabi tutmak, demagoji ve manipülasyon yapmak anlamına gelir. Marksizm ve Manifesto'ya bağlı olan ve kalan hiç kimse, bu saçmalıkları savunamaz ve bu şarlatanlığı Manifesto'ya mal edemez.

İş, ekmek, özgürlük, ezilenler propaganda ve ajitasyonuna dayanan politik çalışmalar esas alınırken sözde işçi sınıfından, sosyalist görevlerden bahsedilmesi ise, durumu kurtarmak amaçlıdır. Küçük burjuva devrimci-demokrasisi ve sosyal reformizm de zaten bunu yapmaktadır. Tasfiyeci oportünizmin yaptığı da budur ve bu, Birlik Devrimi'nin teorisinin, program ve stratejisinin ret ve inkar edildiğinin, içeriğinin boşaltıldığının çarpıcı kanıtıdır. Bu, komünist öncünün yerine, küçük burjuva sosyalizminin geçirilmesi, Marksist-Leninist öncünün tasfiyesinden başka bir anlama gelmez.

Öncü saflarında ister sağcı, ister ''sol''cu, isterse ortacı biçimlerde ortaya çıksın, ki hepsi de barış içerisinde bir arada yaşamaktan son derece memnunlar, tasfiyeci oportünizmle, revizyonist tasfiyecilikle uzlaşanların oraya gittiğini, oraya yedeklendiğini, liberalizmin saflarına kan taşıdıklarını, beslediklerini açıkça görmekteyiz. Oportünizmle uzlaşmak oportünizme götürür ve tasfiyeciliğin saflarında tasfiyeciliğe karşı mücadele edilemez. Koca bir tarihsel birikimin ve bedelin ve komünist hedeflerin tasfiyesi bir olgu. İdeolojik tavizlerle, ilkelerden vazgeçmekle alınacak yolun net sonucu oportünist ve tasfiyeci bataklıktır.

Ezilenciler, proletaryayı, nesnel ekonomik-toplumsal konumu gereği kapitalizmi yıkacak sosyalizmi kuracak, komünizme varacak tek sınıf olarak kavramamakta, ''Onlar için proletarya, ancak, en çok acı çeken sınıf olması bakımından vardır.'' (Manifesto) Bundan dolayıdır ki, lafazanlık düzeyinde proletarya falan lafları ederken, gerçekte proletaryaya da ezilen herhangi bir sınıf gibi bakmakta, proletaryanın temel alınmasına, devrimde hegemonya kurmasına, devrimlere önderlik etmesine karşı çıkmaktadırlar.

Onlar için proletarya da ezilen sınıflardan biridir, onlara göre, ezilenler arasına bölücü ''ast ve üst'' ayrımları koyulamaz, eşit ilişkilenmek gerekir. Açık ki, burada, proleter ilkenin yerine küçük burjuva bir ilke konuluyor ve böylece onların Marksizm ile, Manifesto ile, Marksizm-Leninizm ile bir ilişkisinin kalmadığı açığa çıkıyor. Utanmadan bir de buna ''yaratıcı Marksizm'', ''teoriyle yeni tarzda ilişkilenen birlik devriminin yeni zihniyeti'', ''parti tarzı'' diyorlar. Komünist hareketteki bütün oportünist eğilimlerin ezilencilik üzerinde birleşmeleri rastlantı değil yani. Bir diğer anlatımla, ''Bunlar, proletaryanın ileriye doğru tarihsel gelişimi karşısında sıkı sıkıya ustalarının eski görüşlerine sarılıyorlar.'' Bunların tarihsel ve güncel ustaları küçük burjuvazinin önderleridir. Bunların yolundan ilerledikleri sosyalizm, küçük burjuva sosyalizmidir. Son birkaç on yılın burjuva kuşatmasının ve saldırılarının kudreti bunları ideolojik olarak teslim almıştır. Bu olgu, burjuva liberal ideolojinin proletarya üzerindeki etkisi ve bu etkinin, ideolojik olarak sallantılı, komünist öncünün ilkelere bağlılığı en zayıf, en istikrarsız kesimlerinin tasfiyeci oportünizmi olarak dile gelmesidir.


Hasan OZAN İLTEMUR


Not; Komünist Parti Manifestosu alıntıları, http://www.kurtuluscephesi.com'dan alınmıştır. Sitede Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao vb. devrimci önderlerin yapıtları yer almaktadır.

YAPITLAR




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder