''Klasik faşizm'' ile ''neofaşizm'' arasında emperyalist dünya sistemindeki değişme ve gelişmelere bağlı olarak önemli farklılıklar olmasına karşın, temel karakteristik özellikleri aynıdır.
Faşizm, emperyalizm ve proleter devrimler çağının ürünüdür. Faşizm günümüzde de, finans kapitalin en gerici, en şoven, en saldırgan kesimlerinin açık terörcü diktatörlüğüdür. Burjuvazinin egemenliğinden başka bir şey olmayan burjuva demokrasisinin (bir devlet biçimi olarak burjuva demokratik diktatörlük) kapitalizmin ekonomik, siyasal krizlerini çözemediği, proletarya ve halk hareketlerini ezemediği, proleter devrim tehdidinin geliştiği koşullarda, yerini, sermayenin en saldırgan devlet biçimi olan faşizme, faşist diktatörlüğe bırakır. Kuşkusuz ki bu süreç, bir yandan burjuva demokratik hak ve özgürlüklerin tasfiyesine, kudurgan bir faşist karşı-devrimin terörüne, öte yandan proletarya ve halkların da anti-faşist, sosyalist mücadele ve direnişine, devrim ve karşı-devrim arasındaki sert çatışmalara dayanacaktır. Proletarya ve halkın demokratik ve sosyalist mücadelesi ezilmeden ise zaten bir faşist diktatörlük kurulamaz.
Klasik faşizm, uluslararası karakter taşımakla birlikte, ulusal tekelci sermayeye dayanan bir faşizm tipiydi. ''Neofaşizm'' ise, uluslararası tekelci kapitalizm tabanı üzerinde yükselen ve emperyalizme damgasını basan uluslararası tekellere dayanan bir faşizmdir. Klasik faşizm ve neo-faşizm arasındaki en temel değişiklik tam da bu olguda somutlaşmaktadır. Ulusal tekelci burjuvaziden uluslararası tekelci burjuvaziye dönüşüm, sözkonusu sürecin dönemeci ve yeniden biçimlenmesi sürecidir.
ABD'de
gelişen faşist hareket, klasik faşizmden neo-faşist harekete
kadar geniş biçimleri kapsamaktadır. Ama her halükarda henüz çok
parçalı ve ulusal çapta da tek ulusal partide örgütlenememiş
faşist hareket, ABD uluslararası tekellerine ve faşistleşme
süreci yaşayan Amerikan emperyalizminin neo-liberal tekelci sermaye
devletine; en azından tekellerin ve devlet içi faşist kliklerin
bir kısmının organik güdümüne; başta Cumhuriyetçi Parti olmak
üzere iki ana parti içerisindeki bazı kesimlere dayanmaktadır.
ABD'de
de kısa sürede bir faşist diktatörlüğün kurulmasını beklemek
gerçekçi değildir ama ABD tekelci sermayesi ve tekelci sermaye
devleti içinde bir eğilim olarak neo-faşist bir yönelim vardır;
Trump önderliğindeki değişik türden ırkçı, faşist akımların
Kongre'yi basması bu olgunun önemli bir verisidir. Kongredeki darbe
girişimi, baskın ve işgal, polis, ordu, istihbarat, sermaye
içerisinde önemli bir destekle gerçekleşmiştir. Bu girişim,
Trumpçu neo-faşist klik tarafından bir ön hazırlık sürecinden
geçilerek gerçekleştirilmiştir. Yapılan darbe girişimi
sırasında bile Biden uzun saatler suskun kaldı. Ardından elebaşı
Trump'a, rica ederek, ''lütfen işgalcilere çağrı yap, geri
çekilsinler'' mealinden açıklamalar yaptı. Eski Demokrat Parti'li
ABD başkanları Clinton, Obama gibi figürler saatlerce sessiz
kaldıktan sonra Cumhuriyetçi Parti'nin ''iyi'' liderlerine övgüler
dizerek baskını kınaması gibi örnekler gerçek durumu görmemizi
sağlayabilecek bazı ip uçlarıdır. Demokrat Parti (DP), sürecin
hazırlanmasına çanak tutmuştur. İşgal ve baskın terörü
karşısında Trump ve destekçilerinin tutuklanması, darbe
girişiminin ordu, polis, istihbarat vb. içerisindeki
bağlantılarının açığa çıkarılması, kamuoyuna önünde açık
yargılanmalarla hesap sorulması vbg. talepleri derhal kararlılıkla
öne sürmek gibi bir politik duruş, Biden ve DP'ye zaten yabancı
ve uzak bir duruştur. ABD sermayesinin bu iki emperyalist ana
partisi, bu yeni durumda da ''kanun ve düzen'' üzerinde
anlaşacaktır. Kanun ve düzenin anayasasının emrettiği yasal
girişim hakkını bile kullanmaktan uzak durarak, kısmi
manevralarla sorunun derinliğinin üstünü örtecek ve gelecek
üzerindeki etkilerini es geçeceklerdir. Onların en önemli ortak
korkusu, faşist darbeci girişim ve hareketin ABD proletaryasının,
halklarının birikmiş toplumsal tepkilerinin patlayarak gelişmesine
yol açma olasılığıdır. Sermaye ve devlet, burjuva partiler,
sermaye içi çatışmaların, bu somut durumda devlet içi kliklerin
çatışmasının keskinleşerek sürmesinin, bir işçi ve emekçi
hareketinin, ezilen, dışlanan toplumsal kesimlerin tepkisinin
patlak verip gelişmesine elverişli ortam hazırladığını iyi
bilmektedirler.
Baskın öncesi Beyaz Saray önünde yapılan onbinlerce insanın katıldığı mitingde, ırkçı faşist konuşmalardan birini yapan '' 'Illinois Eyaleti Cumhuriyetçi Parti Temsilcisi Mary Miller 'Hitler bir konuda haklıydı: Geleceği kazanmak isteyen gençliği arkasına almalıdır' '' diyebilmiştir. Kuşkusuz ki Hitler hayranı neo-faşist demagogun öğretmeninden aldığı ders, sadece ''gençlik''i kazanmayla sınırlı değildir, o, neo-faşist bir gelecek tasarımı yapan biri ve açıklamasıyla Hitlerci bir diktatörlük özlemini ve faşist bir gelecek hedefini göstermiştir.
Hatırlatmak isteriz ki, Dimitrov'un, III. Enternasyonal'in faşizm teorisi tarihsel deneyimler tarafından doğrulandığı gibi özü itibari ile bugün de geçerliliğini korumaktadır. Yapılacak şey, bu teorinin somut tarihsel koşullarla bağlı yenilenip geliştirilmesidir; bu zenginleştirme çalışması, emperyalist dünya sisteminde ortaya çıkan ve gelişen somut değişmelerin incelenerek teorinin geliştirilmesinde, teorinin eskiyen yanlarının aşılmasında somutlaşmaktadır.
Önümüzdeki bölümlerde, sorunu açmaya devam edeceğiz.
DEVAM EDECEK
Hasan OZAN İLTEMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder