Translate

9 Ocak 2021 Cumartesi

FAŞİZM, NEOFAŞİZM, ABD, TRUMP, SEÇİMLER-I

 

FAŞİZM, NEOFAŞİZM, ABD, TRUMP, SEÇİMLER- I

Seçimi kaybeden ABD Başkan'ı Donald Trump'un çağrısıyla, seçimi kazanarak ABD'nin 46. başkan olan Jeo Biden'in başkanlığının resmen ilan edileceği gün, ''Trump taraftarları'' Kongre salonunu bastı. Baskında yaşanan çatışmalar sonucu 4'ü ''gösterici'' ve biri de polis olmak üzere toplam 5 kişi öldü. Sözde ''özgürlükler ülkesi''nde Kongre üyeleri panik halinde sığınaklara kaçtı. ''Ulusal Muhafız''lar devreye girdi. Baskın sırasında Wasinton'da olağanüstü hal ilan edildi.

Saldırı ve işgal eylemi Trump'un liderliğinde gerçekleştirildi. Trump, Beyaz Saray önünde destekçilerine "Asla vazgeçmeyeceğiz, yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz" açıklamasıyla yandaşlarına Biden'in resmen ABD Başkanı ilan edileceği Kongre salonuna saldırı talimatını verdi. Dünya basınında haber, ''ABD'de darbe girişimi'', ''ABD demokrasisinin kara günü'' vb. başlıklarıyla verildi. Baskını yapanlar ise, ABD Başkan'ı Trump tarafından, ''vatansever'' ve ''iyi insanlar'', ''haksızlığa baş kaldıranlar'' olarak lanse edildi. Irkçı faşist Trump, ''"Çok zor bir zaman diliminden geçiyoruz. Daha önce böyle bir şey olmamıştı, (seçimi) hepimizin elinden, benden, sizden ve ülkemizden aldıkları başka bir zaman olmamıştı" diyerek, seçimleri kendisinin kazandığını iddia etti ve etmeye de devam etmektedir.

Trump, aylar önce, gazetecilerin seçimleri kaybederse başkanlığı gönül rızası ile kazanacak adaya devredip devretmeyeceği sorusuna, ''sırası gelsin o zaman bakarız, seçimleri kaybetmeyeceğim, ancak hileyle, zorla seçimler çalınırsa kaybederim'' türünden bir yanıtla gönüllü olarak başkanlığı terketmeyeceği sinyalini vermişti. Seçimler öncesi ''seçim çalınmak isteniyor, buna izin vermeyeceğiz'' nidalarıyla Trump tarafından teşvik edilen ırkçı faşist çeteler birçok gösteri gerçekleştirmişti. Nitekim Trump ve çevresi oy kullanma süreci başladığında seçim sonuçları manipüle ediliyor, her tarafta hile yapılıyor, oylarımız çalınıyor ajitasyonunu yapmaya ve Biden lehine gelişen ve gerçekleşen seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini, hakkının yenildiğini, komploya kurban edildiğini vs. ısrarla vurgulamaya devam etti.

Trump'un çağrısıyla Kongre binasını basan silahlı faşist, ırkçı sürüler ''200 yıldır'' ABD'de de görülmemiş bir eylemi gerçekleştirmiş oldu. Baskını yapan ''göstericiler'' ABD'nin koruduğu, beslediği, sokaklara saldığı, ilerici hareketlere, siyahi kitlesel hreketlere vb. karşı saldırttığı çetelerdi. İpleri tekellerin, devletin, CİA, FBI 'nın elinde olan bu çeteler, attığı sloganlarla, taşıdıkları flamalarla, giydikleri tişörtlerle ideolojik-politik karakterlerini de yansıtmış oldular. Baskını ve işgali gerçekleştiren Trump'un ırkçı çeteleri, Kongre koridorları ve salonlarında, girdikleri odalarda Nazi toplama kamplarını öven, soykırım isteyen, Güney Amerikalı köle sahiplerinin mirasını selamlayan sembollerle gösteri yaptılar.

Örneğin;

''Sosyal medyada sıkça paylaşılan bir fotoğrafta, 'Kamp Auschwitz' yazılı tişört giyen bir kişi görülüyor. 

Aynı kişinin dışarıda çekilen fotoğrafında, tişörtün alt kısmında da Auschwitz ölüm kampının girişindeki 'Arbeit macht frei (Çalışmak özgür kılar) ifadelerinin İngilizcesinin yer aldığı görülüyor. 

Bir diğer fotoğraftaysa, Amerikan İç Savaşı öncesinde kölelik yanlısı Konfederasyon'un savaşlarda kullandığı bayrağını taşıyan bir kişi görülüyor. Bu bayrağın ABD'de devlet binalarına asılması yasakken, güneyli ırkçılar tarafından zaman zaman taşındığı görülüyor. George Floyd’un öldürülmesini canlandırarak ırkçı nefretlerini ve soykırım taleplerini dünyaya yansıtmış oldular.

Konfederasyon bayrağını taşıyanlar arasında, ABD'de sık sık nefret suçu işlemekle eleştirilen neo-Nazi Jason Tankersley de bulunuyor.'' haberleri sözkonusu tabloyu yansıtmaktadır.

''Baskın sırasında tahliye edilen senatörler, Kongre binasına çelik yelekli polislerin ve FBI timlerinin eşliğinde dönerken görüntülendi.'' Ancak ''3. Dünya ülkeleri''nde görülebileceği ileri sürülen bu tablo, ''Amerikan demokrasisi''nin ibretlik göstergelerinden birisidir.

''Biden, başkanlığının tescil edileceği Washington'da başlayan olayların ardından açıklamalarda bulundu. ABD demokrasisi ve hukukun üstünlüğüne yönelik 'görülmemiş saldırılara' son verilmesi çağrısında bulunan Biden, 'Başkan Trump'ı TV'ye çıkarak ettiği yemini yerine getirmesi, Anayasa'yı savunması ve bu kuşatmaya son verilmesini talep etmeye çağırıyorum' dedi.'' ABD anayasasını, düzen ve istikrarı temsil ettiği ve korumakla yükümlü varsayılan ABD Başkanı D. Trump'un organize ettiği faşist kitleyi Kongre binasının işgaline yönlendirmesi, gerçekte temsil ettiği kliğin en saldırgan kanatlarının politikasıdır. Kongre salonu baskını sonrasında yapılan açıklamlardan da görülebileceği gibi, Trump'un partisi Cumhuriyetçi Parti de, kendi içerisinde parçalanmıştır. Kongre baskını ile patlak veren şey, kabine krizinin ötesinde bir siyasi krizdir; devlet krizinin bir görünümüdür. Konunun bu yanını yazımızın ikinci bölümünde ayrıca inceleyeceğiz.

Baskının ardından;

''Sosyal medya ağı Facebook, ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını, destekçilerinin Kongre'yi basmasının ardından süresiz engelleyeceğini açıkladı.'' haberi de Facebook, Twitter, Instangram gibi sosyal medya ağı patronlarının ABD müesses nizamının çıkarları temelinde davrandığını gösterdi. Bu koşullarda farklı davranması da beklenemezdi.

Geçen yaz polis tarafından hunharca katledilen George Floyd’un öldürülmesini protesto eden büyük kitlelere her türlü devlet terörüyle yanıt veren Amerikan emperyalist devleti ve resmi terörist çeteleri Kongre salonu baskını sırasında ırkçı faşist çetelere hoşgörülü davrandı, salonda polisle birlikte selfi çektiren çeteler örneğinde olduğu gibi. Özünde Trump politikasıyla birlik içinde olan Biden'in ikiyüzlü bir tarzda “Protestocular siyah olsaydı polisin tepkisi farklı olurdu” açıklaması da bunun bir kanıtıdır. Aslında Trump aylar öncesinde yaptığı açıklamalarla bu tip saldırıların stardını vermişti. ''Uçan kuştan'' haberli olan ABD istihbaratının, polisinin böyle bir gelişme beklemediği için hazırlıksız yakalandığı iddiası da demagojiktir. Irkçı faşist baskın ve saldırı kendiliğinden değil, planlı, organize bir hareket olarak gerçekleşmiştir. Burjuva basının ''ABD bu değil, ABD demokrasinin kalesidir.'' vs. türü sözde tahlil ve açıklamaları da gerçek durumu gizlemeyi hedeflemektedir.

Baskından sonra ABD basınında ve eski ve yeni devlet siyasetçilerinden peşpeşe bir dizi açıklama yapılmaya başlandı. ''Eski Cumhuriyetçi başkanlardan George W. Bush, 'Seçim sonuçları bir muz cumhuriyetinde böyle tartışılır, bizim demokratik cumhuriyetimizde değil' dedi.''

''NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg protestoları 'şoke edici' olarak nitelerken, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas 'Bu dayanılmaz görüntüler, demokrasi düşmanlarını memnun edecektir' dedi.'' NATO'nun tepkisi iki yüzlü ama baskın ve işgal girişiminin dünya çapında ırkçı, faşist ve neofaşist harekete cesaret aşıladığı, aşılayacağı ise bir gerçektir.

''Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi üyelerinden Adam Kinzinger, Trump'a 'Ülkeyi korumuyorsun. Polis nerede? İşin bitti ve mirasın bir facia olacak' diye seslenip, 'Bu bir darbe girişimidir' dedi. Washington DC'nin eski emniyet müdürlerinden Charles Ramsey de, 'Başkanın çenesini kapatıp yoldan çekilmesini isterdim. Kendisi kanser gibi. Ülke, bir darbe girişimine ilk kez bu kadar yaklaştı' diye konuştu.''

''Geçmişte Cumhuriyetçilerin başkan adayı da olmuş senatör Mitt Romney, 'Bu başkaldırıya Trump yol açtı' ifadelerini kullandı.''

''Başkan Donald Trump Amerika’ya karşı silahlı bir başkaldırıyı tetikledi’’ diyen Temsilciler Meclisi Başkanı NancyPelosi, ABD Başkanı'nın demokrasi için tehlike teşkil ettiğini söyledi. Pelosi, Kongre’ye düzenlenen baskına rağmen mevcut oturumun tamamlanmasını ise ‘'Halkın egemen olduğunu ve oylarıyla başkanını seçme hakkı olduğunu gösterdik. Darbe girişimini reddettik' diye anlattı.'' ''Pelosi, Temsilciler Meclisi'nden olaylardaki rolü nedeniyle Trump'ın azledilmesi' gerektiğini de açıkladı.

''Cumhuriyetçilerin Senato çoğunluk lideri Mitch McConnell ise Pence'in ardından taptığı konuşmada, 'ABD Senatosu sindirilemeyecek. Haydutlar,  çeteciler veya tehditler yüzünden bu meclisin dışında tutulmayacağız' ifadelerini kullandı. McConnell, 'Daha önceden hiç caydırılmadık ve bugün de caydırılmayacağız. Demokrasimizi kesintiye uğratmaya çalıştılar ve başarısız oldular. Kriminal davranışlar ABD Kongresi'nde hiçbir zaman hakim olmayacak' dedi.

''Demokratların Senato azınlık lideri Chuck Schumer ise Kongre'yi basanlara 'iç teröristler' dedi; 'Bu güruh, büyük ölçüde Trump'ın sözleri ve yalanlarıyla kışkırtıldı' diye konuştu. Schumer, 'Bugün, modern Amerikan tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak anılacak.' " dedi.

''The Guardian'' sitesinden Tarkan Tufan tarafından çevrilen ''Demokrasi ve Özgürlükler Tehdit Altında'' başlıklı yazıda şunlar yazılıyor;

''Ancak bugünlerde otokratik politikacılar siyah ya da kahverengi elbiseler giymiyorlar ve kimi zaman normal görünebilmeyi de öğrendiler. Macaristan ve Polonya hâlâ AB üyesi. Türkiye’de hâlâ gazeteler yayın yapıyorlar ama neredeyse hiç bağımsız gazete kalmadı. Rusya’da hâlâ seçimler yapılıyor ama muhalefet liderleri ya hapsediliyor ya da zehirleniyor.''

Kuşkusuz ki eğer proletarya ve halkların mücadelesiyle engellenemezse, sırası gelince, ''Batı demokrasileri''nde de faşizm kravatlı olmanın yanısıra, siyah ya da kahve renkli ya da başka gömlekler içerisinde açık bir tarzda ortaya çıkacaktır. Kaldı ki bu olgu, gerek resmi gerekse de para-militer faşist çeteler nezdinde dünyanın çok sayıda ülkesinin gerçeğidir. ABD, İtalya, Avusturya, Fransa, Macaristan, Ukrayna, Polonya, Brezilya, Türkiye vb. vb. ülkeler örneğin. Ha, şu ABD'deki ''darbe girşimi''ni mahkum eden ve demokrasi, özgürlük vs. diyerek yırtınan ABD politikacılarına şu Venezuella'da, Bolivya'da, Mısır'da, Libya'da, Ukrayna'da ABD'nin gerçekleştirdiği darbeleri de şöyle bir hatırlatıp geçiyoruz şimdilik.

Aynı yazıda dikkat çeken şu sözler de yer almaktadır;

''Neden bu kadar çok eski savunma bakanının, Trump ve destekçilerini, demokrasiyi ve 2020 seçim sonuçlarını geçersiz kılma çabalarının son anlarına orduyu dahil etmemeleri konusunda uyarıda bulunduğunu tam manasıyla bilmiyoruz. Buna karşın, genel endişeyi ve bu endişeyi örgütleyen kişinin adını biliyoruz: Dick Cheney.

11 Eylül sonrası dönemde sayısız güç ihlaline öncülük eden bir adamın bizi Trump sonrası dönemde yaşanabilecek güç suistimalleri hususunda uyarmaya çalışması garip görünebilir.''

Belli ki ABD'de süren iktidar kavgasında ordunun iç politik hesaplaşmada arenaya sürülmesi eğilimi mevcut; eski savunma bakanları bugün için bunu erken ve tehlikeli görmekte ve ''kamuoyunu'' da uyarmaktadırlar.

Aynı yazıda, şu değerlendirme de yapılmaktadır;

''Amerikan siyasetinin ırkçı, demokrasi karşıtı kanadı, sivil haklar hareketinden sonra kısa bir süreliğine tuhaf sınırlara taşındı. Fakat Obamalı yıllarda (ırkçıların kurduğu/ç.n.) Çay Partisi ve onun kongrede büyüyen etkisi, ironik bir isimle adlandırılan Özgürlük Hareketi ile sahneye geri dönüş yaptı. Grubun merkezinde, Donald Trump’ın geçmiş ve mevcut özel kalem müdürleri olan Mick Mulvaney ve Mark Meadows bulunuyordu.''

Bu sözler de ABD'de faşist hareketin gelişmesine ve bazı biçimlerine işaret etmektedir. ABD'de de gelişen faşist hareket sermaye ve devlet desteklidir; devlete rağmen gelişen ve güçlenen bir faşist hareket yoktur. Tıpkı baskın eyleminin rastlantısal değil, organize bir hareket olması örneğinde olduğu gibi, ABD'deki değişik renklerle ortaya çıkan faşist hareketin gelişmesi ordu-polis-yargı-bürokrasi-istihbarat ve tekellerle, bunların belli kesimleriyle bağlıdır.

Baskından sonra yeniden toplanan '' ABD Kongresi Joe Biden'ın başkanlığını resmen tescilledi. Baraj olan 270 Seçiciler kurulu oy sayısını geçen Biden, resmen ABD'nin 46. başkanı oldu. Biden baraj olan 270 Seçiciler Kurulu oy sayısını geçerek, 306 kişinin oyunu aldı. Donald Trump ise 232'de kaldı.'' Kongre tarafından açıklanan resmi sonuçlar, seçimlerin kendisinden çalındığını iddia eden neofaşist kliğin temsilcisi Trump'un saldırgan demagojisinin de maskesini düşürmektedir. Kaldı ki, 2016 seçimleriyle başkanlığı kazandığı söylenen Trump'un, gerçekte o dönem seçilmesi de oldukça şaibeliydi.

DEVAM EDECEK

Hasan OZAN İLTEMUR



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder