Marksizm-Leninizm karşıtı sistematik ideolojik saldırılara göre, Lenin de Marks gibi, sosyalizmi komünizmin henüz sınıflı ilk evresi değil, komünizm/sınıfsız toplum olarak görmektedir. Proletarya diktatörlüğü de kapitalizmden komünizme geçişin değil, komünizmin alt evresi olan sosyalizme geçişin devlettir. Bu durumda Lenin'den nispeten geniş aktarımlar yapmak Lenin çarpıtıcılarına karşı en iyi yanıt olacaktır. Geniş yorumlara girmektense Lenin'i Lenin'den okumak daha sağlıklı olacaktır.
Lenin, Marks ve Engels'ten farklı olarak, Ekim Devrimi'ne önderlik etmiş, henüz bir başlangıç olmasına karşın, sosyalizmin kuruluşu deneyimine girişmiş, sosyalist inşa perspektiflerini somutlaştırmış, deneyime ve yeni sorulara dayanarak teoriyi geliştirmiş bir önderdir.
O halde hep birlikte okuyalım, bakalım Lenin ne demiş.
Lenin*,
''Marks, ütopyaya düşmeden, bu gelecek konusunda şimdiden tanımlanabilecek şeyi, yani: komünist toplumun alt ve üst evresi (derece, aşama) arasındaki ayrımı en ayrıntılı bir biçimde tanımlamıştır.'' (Seçme Eserler C. 7, s. 98)
Marks ve Engels, sosyalizm ve komünizm arasında ''bilimsel'' bir ayrım yapar. Lenin de bu yoldan ilerler. Lenin'e, dünya komünistlerine yol gösteren teori, ilke ve yöntem Marks'ın, Marks-Engels'in, Marksizm'in perspektifidir.
''Burada, 'Sosyal-demokrat' adının yerinde kullanılmamış olması üzerine daha önce Engels’ten aktarılmış bulunan parçada değinilip geçilen bir soruna, sosyalizm ile komünizm arasındaki bilimsel ayrım sorununa geliyoruz. Siyasal açıdan komünizmin ilk ya da alt evresiyle üst evresi arasındaki ayrım, elbette zamanla önem kazanacaktır; ama bugün, kapitalist rejimde, bunu sorun yapmak gülünç bir şey olur; ve belki yalnızca birkaç anarşist bunu birinci plana koyabilir.'' (Age., s.104, iba.)
Lenin'in bu uyarısı önemlidir kuşkusuz ancak SSCB'nin kapitalizmden komünizme geçiş sürecinin deneyimleri, başarılı inşa ve sonra restorasyon olgusu bağlamında bu nokta kaçınılmaz olarak teorik çarpıtmaların ve Marksizm-Leninizm karşıtı ideolojik keskin saldırılar nedeniyle özgül değer kazanmıştır. Bu bağlamda Marks ve Lenin'in sosyalizm-komünizm teorisinin savunusu ve ideolojik saldırı hattında teşhir edilmesi yakıcı bir nitelik kazanmıştır.
Lenin, komünist toplumun alt evresi ile üst evresi arasındaki farklılıkları değişik açılardan inceler.
''İşte kapitalizmin bağrından henüz çıkmış bulunan ve bütün alanlarda eski toplumun izlerini taşıyan bu komünist toplumu, Marks, komünist toplumun 'birinci' , ya da alt evresi olarak adlandırır.'' (Age., s. 98, iba.)
Demek ki, komünizmin alt ya da birinci evresi, kapitalizmden çıkıp gelmiş haliyle bir komünist toplumdur ama komünist bir toplumdur; kuşkusuz ki henüz olgunlaşmamış bir komünizm, sınıfların, sınıf mücadelesinin, iş bölümünün sürdüğü, kafa emeği ile kır emeği, kentle kır arasındaki ayrımların var olduğu, bölüşüm ilişkileri alanında burjuva hukukunun dar ufkunun henüz aşılamadığı, fiili eşitliğin henüz sağlanamadığı, herkesten yeteneğine, herkese emeğine göre ilkesinin vb. geçerli olduğu bir komünizm. Ki Lenin bunları ayrıntılı inceler. Ancak biz makalenin amacı bağlamında belli sınırlar içerisinde kalacağız.
''Ama, (çoğunlukla sosyalizm denilen ve Marks’ın komünizmin birinci evresi adını verdiği) bu toplumsal düzenden sözeden Lassalle, bu düzende 'hakkaniyetli bölüşüm' , 'eşit emek ürünü üzerinde herkesin eşit hakkı' olduğunu söylerken yanılır ve Marks bu yanılmanın nedenini açıklar.'' (Age., s. 99, iba.)
Görüldüğü gibi, Lenin de Marks gibi, sosyalizmi komünizmin birinci evresi olarak görür. Sosyalizm aşamasında henüz tam eşitlik sağlanmadığı içindir ki, ''Herkesten yeteneğine, herkese emeğine göre!'' göre ilkesi yürürlüktedir. O, devamla şunları söyler;
''Ama sosyalizm ile komünizm arasındaki bilimsel ayrım açıktır. Genel olarak sosyalizm diye adlandırılan şeyi, Marks, komünist toplumun 'birinci' [sayfa 129] ya da alt evresi olarak adlandırmıştır. Üretim araçları ortaklaşa mülkiyet durumuna geldiği ölçüde, bunun tam komünizm olmadığını unutmamak koşuluyla, 'komünizm' sözcüğü bu evre için de kullanılabilir. Marks’ın açıklamalarının büyük değeri, burada da, materyalist diyalektiği, evrim teorisini, tutarlı biçimde uygulamak, ve komünizmi, kapitalizmden başlayarak gelişen bir şey olarak düşünmektir. (Sosyalizm nedir, komünizm nedir? gibi) 'uydurulmuş' , skolastik ve yapay tanımlamalarla, kuru sözcük çekişmeleriyle yetinme yerine, Marks, komünizmin ekonomik olgunluk aşamaları denebilecek şeyi çözümler.'' (Age., s. 104, iba.)
Yukarıdaki alıntılarda sorun oldukça açık konuluyor. Sosyalizm ile komünizm bir aynı şey değildir. Birinci evre (sosyalizm) olgunlaşmamış komünizmdir, ikinci evre olgunlaşmış komünizmdir. Birinci evre, henüz tam komünizm değildir. Sınıf topluma ancak ''tam komünizm''le varılmış olacak, öncesi sınıflı geçiş toplumudur.
Lenin de Marks gibi bu sorunu oldukça net bir şekilde ortaya koyar. Burada sağa sola kıvıracak, lastik gibi dört bir yana çekilecek hiçbir şey yok. Buna rağmen revizyonist, Troçkist tahrifat ve demagoji arsızca Marks ve Lenin'in sosyalizmi sınıfsız komünist toplum olarak savunduğunda ısrar eder. Bu, bilinçli bir tahrifattır. Bir tahrifatı, bir yalanı yüz kez, bin kez tekrarlayarak kafalar karıştırılmak, proletarya yolundan saptırılmak isteniyor. Böylece Troçkizm, revizyonizm Marksizm, Marksizm-Leninizm olarak pazarlanıyor. Marksçı-Leninci teori ''Stalinizm''le damgalanarak sözde ''Stalinist çarpıtma''ya karşı mücadele kamuflajıyla Marksizm-Leninizm'e dizginsizce saldırılıyor.
Lenin yukarıdaki saptamalarını Marks'tan yaptığı alıntılarla açıklar ve sosyalizmi, başka bir biçimde değil, “Burada, kendi temelleri üzerinde gelişmiş değil, tersine kapitalist toplumdan çıkmış komünist bir toplum söz konusudur; dolayısıyla, ekonomik, ahlaki, entelektüel olarak, her bakımdan, hala bağrından çıktığı eski toplumun damgasını” taşıyan bir toplum olarak inceler ve tanımlar.
Ve devamla, şunları söyler;
''Komünizm, ilk evresinde, ilk aşamasında, ekonomik bakımdan, henüz adamakıllı olgun, geleneklerin ya da kapitalizmin kalıntılarından henüz büsbütün kurtulmuş olamaz. Bu yüzden, komünist rejimde, bu rejimin ilk evresinde, 'burjuva hukukunun sınırlı ufku' korunur; bu ilginç olayın nedeni budur. Kuşkusuz, burjuva hukuku, tüketim nesnelerinin bölüşümü bakımından, zorunlu olarak bir burjuva devlete dayanır; çünkü, koyduğu kurallara uymaya zorlamaya yetenekli bir aygıt olmaksızın, hukuk hiçbir şey değildir.'' (s. 104)
Bir diğer anlatımla Lenin, Marks gibi, komünizmin alt evresini sınıflı bir toplum olarak görür ve yeni tarihsel koşullarda geçirdiği temel değişikliklerle birlikte sınıfların, sınıf mücadelesinin, böylece sınıf mücadelesinin aracı olan devletin (proletarya diktatörlüğünün) devam ettiği, burjuva hukukun dar sınırlarının henüz aşılamadığı bir geçiş toplumu olarak ele alır.
''Bundan şu sonuç çıkar ki, komünist rejimde, belirli bir zaman boyunca, yalnızca burjuva hukuk değil, burjuva devlet de sürer –ama burjuvazisiz burjuva devlet!
Bu söylenen şeyi bir paradoks, ya da düpedüz diyalektik bir zekâ oyununa benzeyebilir; zaten, marksizmin o derin özünü azıcık da olsa irdeleme zahmetine ömürlerinde hiç katlanmamış kimseler, onu çoğu kez bir paradoks ya da diyalektik bir zekâ oyunu olarak kınarlar.'' (s. 104-105)
Demek ki, komünizmin alt aşaması olan sosyalizmde ''burjuva hukukunun dar ufku'' henüz aşılamamıştır. Ekonomik eşitsizlik henüz bir olgudur. Komünizmin alt evresini üst evresinden ayıran temel olgu, ikincisinin sınıfsız bir toplum (olgunlaşmış komünizm) olması, böylece diğer şeylerin yanısıra burjuva ufkunun dar çerçevesinin de aşılarak asar-ı atika müzesine atılmış olmasıdır.
Peki revizyonistlerin, Troçkistlerin, tasfiyecilerin sınıfsız toplum olarak lanse ettikleri sosyalizmde ''burjuva hukukunun dar ufku''nun varlığını, aşılamamış olmasını ya da Lassalcı ''eşit emek ürünü üzerinde herkesin eşit hakkı'' teorisinin geçersiz olduğunu söylerken Marks paşa keyfine göre mi hareket etmiş?
Lenin'in yanıtı şudur;
''Gerçekte, doğada olsun toplumda olsun, geçmişin şimdiki zamanda süren kalıntılarını, yaşam bize her adımda gösterir. Ve Marks, bir 'burjuva' hukuk parçasını komünizm içine asla keyfi olarak sokuşturmamıştır; o, kapitalizmin bağrından çıkmış bir toplumda, ekonomik ve siyasal bakımdan kaçınılmaz olan şeyi saptamaktan başka birşey yapmamıştır.'' (s. 105)
Demek ki, sorun nesnel koşullarla bağlıdır, proletaryanın proleter devrimin zaferiyle doğrudan sınıfsız topluma (komünizme) geçememesiyle/sıçrayamamasıyla ilgidir.
Lenin konu bağlamında devam eder;
''Marks, 'eşit hak' der; gerçekten, burada eşit hak vardır; ama burada sözkonusu olan şey, henüz 'burjuva hukuku'dur; her hukuk gibi, eşitsizliği öngerektiren burjuva hukuku. Her hukuk, farklı insanlara, gerçekte ne özdeş ne de eşit olan farklı insanlara, tek bir kuralın uygulanmasına dayanır. Bundan ötürü, 'eşit hak' , aslında eşitliğe bir saldırı, bir adaletsizlik demektir.
Gerçekte, herkes toplumsal üründen, kendisi tarafından sağlanan toplumsal çalışmanın eşit bir parçası için, (yukarıda belirtilen çıkarmalarla) eşit bir pay alır.'' (s. 99, iLa.)
Bir kez daha vurgulamak gerekir, sosyalizmde hala ''burjuva hukukunun dar ufku'' geçerlidir, yani sınıflar, iş bölümü, gelir dağılımında eşitsizlik vb. sürmektedir. Komünizm (komünizmin üst evresi), bütün bu olguların aşılmış olduğu sınıfsız toplum biçimidir. Bu bağlamda Lenin'in Marks'tan aktardığı ''Hukuk, toplumun ekonomik şekillenmesi ve onun tarafından belirlenen kültürel gelişiminden asla daha yüksek olamaz.'' şu değerlendirmesi ufuk açıcıdır; Lenin devam eder;
''Böylece (genellikle sosyalizm diye adlandırılan) komünist toplumun ilk aşamasında(iba.) 'burjuva hukuk' tamamen ortadan kaldırılmaz, bilakis sadece kısmen, sadece erişilmiş ekonomik devrime uygun olarak, yani üretim araçlarıyla bağlantılı kaldırılır. 'Burjuva hukuku' bunları tek tek bireylerin özel mülkiyeti olarak kabul eder. Sosyalizm ise toplumsal mülkiyet haline getirir. Bu ölçüde -ve sadece bu ölçüde- 'burjuva hukuk' ortadan kalkar.'' (s.100, iLa.)
Revizyonistler, Troçkistler Marksizm'in içini boşaltmak için ''Bakın işte biz de Marks ve Lenin gibi komünizmi iki evreye ayırıyoruz'' görüntüsünü yaratmaya önem veriyorlar. Formülasyonlar düzeyinde Marks ve Lenin'in söylemini kullanarak manipülasyon yapıyorlar. Kabul etmek gerekiyor ki bu burjuva yöntem etkili olabiliyor, teorik-ideolojik, siyasi olarak olgunlaşmamış önemli sayıda devrimciyi ağlarına düşürebiliyor, krize sürüklenen partiler içerisinde oportünist eğilimleri yönlendirebiliyor vs.
Lenin, geçiş sürecini, geçiş toplumunun karakteristik özelliklerini ve niteliğini şöyle açıklar;
''Teorik açıdan, hiç kuşku yok ki, ki, kapitalizm ile komünizm arasında, bu her iki toplumsal ekonomi biçiminin özelliklerini ve niteliklerini birleştirmesi gereken belli bir geçiş dönemi uzanır. Bu geçiş dönemi, ölen kapitalizm ile doğan komünizm arasında -ya da bir başka deyişle, yenilmiş ama yok edilmemiş olan kapitalizm ile doğmuş ama henüz çok zayıf olan komünizm arasında- bir mücadele dönemi olmalıdır.
Bu geçiş özellikleriyle ayırdedilen bütün bir tarihsel dönemin gerekliliği, yalnızca marksistler için değil, gelişme teorisi ile biraz olsun tanışıklığı olan her eğitim görmüş kişi için açık olmalıdır.'' (S.E., C.8, Proletarya Diktatörlüğü Çağında Ekonomi ve Politika, 1919, s. 19, Inter Yayınları)
Lenin burada diyalektik gelişme öğretisini başarıyla ve çarpıcı olarak ortaya koyar. Bize de yol gösteren şey, Lenin'in bu teorisidir.
Konu Marks'tan Lenin'e temel eserlerde ortaya koyulmuştur. Ayrıntılara girmeyeceğiz. Okur, temel eserleri incelemelidir.
Sosyalizmden komünizme, komünizmin birinci evresinden ikinci evresine geçiş, sınıflı toplumdan sınıfsız topluma geçişi ifade eder, böylece bu ikinci evrede sınıflar mücadelesinin araçları olan devlet vbg. araçlar da ''asar-ı atika müzesine'' gider.
Bu bağlamda devlet (proletarya diktatörlüğü), komünizmin alt evresi olan sosyalizmde (olgunlaşmamış komünizm) vardır, devletin tamamen sönümlenmesine açılan ve giden yol, sosyalizm evresidir ve bu evre olgunlaşarak aşıldığı ölçüde devlet sönümlenme sürecine girer ve üst evreye (sınıfsız toplum) geçildiğinde söner/sönmüş olur. Yönetme ve yönetilme olgusunun temelinde kafa emeği ile kol emeği arasındaki bölünme, iş bölümü durur. İş bölümünün aşılması, kafa emeği ile kol emeği arasındaki tarihsel ve toplumsal bölünmenin aşılması, sınıflarla birlikte devletin de sönmesinin/sonlanmasının temelidir. Kapitalizmden komünizme geçiş sürecinde, komünizmin alt evresinden üst evresine geçiş sürecinde, ilk evrenin gelişim sürecinde sürekli olgunlaşan akış geçmişten devralınan bütün eşitsizliklerin de aşılması sürecidir. Zaten böyle bir sarmal/helezonik gelişme süreci yaşanmadan sınıfsız topluma da geçilemez.
Lenin kapitalizmden komünizme geçiş sürecini incelerken, geçiş toplumunun sınıf mücadelesine dayandığını güçlü bir tarzda vurgular;
''Kapitalizmden komünizme geçiş, koca bir tarihsel dönemdir. Bu dönem tamamlanmadıkça, sömürücüler bir geriye dönme umudunu, geriye dönme girişimlerine dönüşen bir umudu kaçınılmaz olarak korurlar 'yitirdikleri' 'cennet'i yeniden ele geçirmek için, on kat artmış bir güç, zorlu bir öfke; yüz kat artmış bir düşmanlık ile savaşa atılırlar. '' (S. E. C. 7, s. 155)
Bunlar geçiş sürecinin, geçiş toplumu olan sosyalizm sürecinin gerçekleridir. Ve proletarya diktatörlüğü henüz sınıflı toplum olan, henüz sınıflar mücadelesinin sürdüğü komünizmin alt evresi sosyalizme değil, komünizme (sınıflı toplum, komünizmin üst evresi) geçişin aracıdır. ''Proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesi ortadan kalkmaz, yalnızca farklı biçimlere bürünür.'' (Lenin) Proletarya diktatörlüğü komünizmde sönümlenir.
''Proletarya diktatörlüğü de sınıf savaşımının sürdüğü bir dönemdir. Sınıflar var olduğu sürece kaçınılmaz olan sınıf savaşımı bu dönemde biçim değiştirir ve sermayenin yıkılmasından hemen sonraki dönemde özellikle keskindir ve özellikle özgüldür. Proletarya siyasal erki ele geçirdikten sonra sınıf savaşımını durdurmaz, sınıflar kaldırılana dek sürdürür. Tabii değişik koşullar altında, değişik biçimde ve değişik araçlarla.”
''Ve proletarya diktatörlüğü döneminde sınıflar hâlâ durmaktadır, ve duracaktır. Sınıflar yok olunca diktatörlük gereksiz hale gelecektir. Proletarya diktatörlüğü olmaksızın sınıflar yok olmayacaktır.''
''İleriye, yani komünizme doğru gidiş, proletarya diktatörlüğü aracıyla yapılır; başka türlü, yapılamaz, çünkü sömürücü kapitalistlerin direncini kırabilecek başka hiçbir sınıf ve araç yoktur.'' ( C. 7, s. 94, iLa.)
''Ensonu, ancak komünizm, devleti büsbütün gereksizleştirir; çünkü o zaman, sırtı yere getirilecek hiç kimse, hiçbir sınıf anlamında 'hiç kimse' yoktur; nüfusun belirli bir bölümüne karşı sistemli bir savaşım, artık yoktur.
Hangi hız ve hangi sırayla, onu bilmiyoruz; ama biliyoruz ki, söneceklerdir. Ve, bu aşırılıklarla birlikte, devlet de sönecektir.'' ( C. 7, s. 97)
Konu Lenin tarafından ayrıntılı bir tarzda ele alınarak geliştirilmiştir. Sosyalizm bir geçiş toplumudur. Geçiş döneminin devleti de proletarya diktatörlüğüdür. Geçiş dönemi ekonomik devrimin, siyasal devrimin, ideolojik ve kültürel devrimin iç içe geçerek tek bir devrimci geçiş süreci olarak kesiksiz devrim olarak geliştiği ve yerini komünizme (sınıfsız toplum/komünizmin üst evresi/olgunlaşmış komünizm) bıraktığı bir tarihsel geçiş sürecidir. Bu teoriyi ret ve mahkum edenler Marksizm-Leninizm'den kopmuşlardır.
Lenin'in şu değerlendirmesi de oportünistlere, Troçkistlere değil ama komünistlere yol göstermeye devam etmektedir;
“Daha önce bir çok kez … dikkat çektiğim gibi, proletarya diktatörlüğü sömürücülere karşı sadece şiddet değildir, hatta esas olarak bile şiddet değildir. Bu devrimci şiddetin ekonomik temeli, hayatiyetinin ve başarısının garantisi, proletaryanın, kapitalizmle karşılaştırıldığında, emeğin toplumsal örgütlenişinin daha üst tipini temsil etmesi ve gerçekleştirmesidir. Önemli olan budur. Komünizmin kaçınılmaz tam zaferinin güç kaynağı ve güvencesi budur.” (S.E. C. 9, Büyük Başlangıç, s. 468)
Kapitalizmden komünizme geçiş sürecinin diyalektik karakteri ve bu sürecin alacağı biçimler, ortak karakteristik niteliğinin yanı sıra, her ülkenin somut tarihsel koşullarıyla, içerisinden geçilen iç ve uluslararası güç dengeleriyle bağlıdır. Bu konuda mekanik formülasyonlarla, hazır reçetelerle sorun çözülemez.
Tarihte sosyalist kurucu deneyimin olmadığı koşullarda Lenin önderliğinde sosyalizm kuruculuğuna başlayan sovyet proletaryası ve Bolşevikler sosyalist inşanın pratik sorunlarını çözerek, kendi öz deneyiminden, on milyonların deneyiminden öğrenerek ilerlemek zorundaydı. Nitekim böyle de yapıldı.
Böylesine olağanüstü tarihsel koşullar içerisinde sosyalizmi kurma savaşımı veren bir partide uç noktalara savrulan, sağa sola yalpalayanların, sapmaların, akımların çıkması, ideolojik ayrılıkların mücadeleye konu olması kaçınılmazdı. Sosyalist inşa süreci iç çelişkisiz, homojen, çelişki ve çatışmalardan azade bir süreç değildir. Bu, yaşamın diyalektiğine, kapitalizmden komünizme geçişin nesnel doğasına aykırıdır. Çelişki yasası doğa ve toplumun temel gelişme yasasıdır. Ne çelişkisiz madde ne de çelişkisiz toplumsal gelişme vardır...
Sınıflı geçiş toplumunu (sosyalizm) sınıfsız bir toplum biçimi olarak pazarlamak, burjuva bir aldatmacan ibarettir; bu olgu, sınıf mücadelesinden ölesiye korkan küçük burjuva aydınların sınıf mücadelesini reddeden, yerine sınıf barışını geçirmeye çalışan, proletaryanın sosyalist inşayı gerçekleştirme niteliğine inanmayan, burjuvaziye yaltaklanan sınıf tavrının ifadesidir.
SSCB deneyimi gösterdi ki, proletarya diktatörlüğün kuruluşuyla bir çırpıda sosyalist ekonomi yaratılamıyor, bir çırpıda sınıflar ortadan kaldırılamıyor. Rus deneyimi ''savaş komünizmi'', ''Yeni Ekonomi Politika'' (NEP) gibi gelişme süreçlerinden geçerek sosyalist inşanın temellerinin yaratıldığını ve sosyalist inşanın başarıyla geliştirilebildiğini gösterdi. Başka bir ülkede sorun başka biçimde ortaya çıkabilir. Örneğin SSCB deneyimi olduğu gibi köylü-tarım ülkesi olmaktan çoktan çıkmış kapitalist ülkeler için, emperyalist devletler için geçerli olabilir mi? Olmayacağı açıktır.
Kapitalizmden komünizme geçiş sürecinde sosyalist gelişmenin nesnel ekonomik yasaları genel geçerli yasalardır, bunlar temel alınır ama uygulama her ülkenin somut koşullarına bağlıdır ve değişir. Tersini düşünmek dogmatizmdir. Dogmalarla sosyalizm inşa edilemez. Anarşist teorilerle, ''emeğin askerileştirilmesi''yle, proletarya diktatörlüğünün kendisini feshedip yönetimi ve üretimi sendikalara devretmesiyle, ütopik, romantik, mistik hezeyanlarla; burjuva demokrasisine uygun yeni bir yapılanmayla, ''piyasa sosyalizmi''yle, revizyonist ''üretici güçler'' teorisiyle; kadercilik ve yenilgimiz kaçınılmazdır çığırtkanlığıyla, dünya devrimi zafere erişmedi diye iktidarı burjuvaziye devretmekle, dünya devriminin zaferini beklemekle, tüm bu vb. teorileri politikalaştırarak sosyalizm falan kurulamaz, komünizme gidişten bahsedilemez. Bu vb. teoriler ve politikalar burjuvazinin, burjuva ideolojisine bağımlı küçük burjuvazinin damgasını taşır.
Kapitalizmden komünizme geçiş süreci ne kendiliğinden gerçekleşir ne de salt iradenin gücüyle. Bu geçiş, nesnel ve öznel koşulların birliğine, nesnel koşullara ve gelişme yasalarına yanıt olmakla, kesintisiz bir devrim sürecinin başarılı geliştirilmesiyle ulaşılabilir. Sosyalist inşa ne öncüyle ne de kitleleri özneleştirmeyen bürokratik önderle, önderlik ve öncü çalışmasıyla gerçekleştirilebilir. Devrim kitlelerin eseridir. Komünizme, komünizmin alt evresinden (sosyalizm) komünizmin üst evresine (sınıfsız toplum) geçiş, sınıfın ve partisinin öncülüğünde milyonların, on milyonların, giderek milyarların gücüyle, bağımsız büyük tarihsel hareketiyle gerçekleşebilir yalnızca. Sınıfın ve komünist partisinin önderliğini reddetmek kadar sınıfın ve kitlelerin yerine geçmek de tehlikelidir ve sürecin hüsranla sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu sürecin, kesintisiz devrim sürecinin gerçek kahramanları proleter ve emekçi kitlelerdir, onlar olmaksızın, onlar özneleşmeksizin sosyalizm kurulamaz, sosyalizmin bürokratik çürüme yoluyla çözülerek giderek yıkılması önlenemez.
Önümüzdeki bölümde Marks'a, Lenin'e ''ihanet'' ettiği ve ''Stalinizmin aleti'' haline geldiği ileri sürülen III. Enternasyonal'in sosyalizm ve komünizm teorisini ele alacağız. Ki bu tasfiyeci oportünist gerici düşünceler komünist hareketin saflarında da uzun süreden beri savunulmakta ve partiyi silahsızlandırmaya devam etmektedir ısrarla.
DEVAM EDECEK
*Yapılan bazı alıntılar PDF formatından alınmıştır.