Translate

30 Mart 2017 Perşembe

II. BÖLÜM... Esnek Fiyat Politikasına geçiş



Esnek Fiyat Politikasına geçiş
“İktisat reformu”ndan sonra, yani kapitalizmin inşası programına bağlı olarak, “esnek fiyat” politikası yürürlüğe girer. Yeni burjuvazi ve sözcüleri bu uygulamayı şöyle dile getirirler:
“ ‘Sosyalist bir ekonomide değer yasasının etkide bulunuşunun Stalin’in desteğiyle ilkesel olarak inkâr edildiği tabii ki bilinmektedir.’(Gatovski) ”
“ ‘O zamanlar fiyatlara yaklaşım tarzı keyfiydi; fiyat, nesnel temelinden, değerinden yapay olarak ayrıldı.’(Gatovski)” (Aktaran W.B.Bland, age., s. 86)
“ ‘Fiyatlar, ürünün üretimi için toplumsal zorunlu iş harcamasını yansıtmalıdır.’(Leontiev)”
“ ‘Fiyatlar, en yüksek ölçüde toplumsal zorunlu iş harcamasına tekabül eder hale gelmelidir.’(Garbuzov) ” (Aktaran age., s. 87)
“ ‘Denge fiyatı ilkesi…fiyatların arz ve talep arasındaki gerekli uyumluluğunu garanti eden bir seviyede tespitini koşul yapmaktadır…Pazar ekonomisinin bileşeni olarak denge fiyatı, toplumsal üretim sürecini düzenlemek için önemli ve etkili bir araç olmaktadır…Denge fiyat ilkesi…arz ve talep yasasının somut bir ifadesidir.’(Levin) ” (Aktaran age., s. 88)
“ ‘Fiyat oluşumları sistemi, üretim fiyatlarına dayanmalıdır.’(agy.)” (Aktaran age., s. 89)
“ ‘Fiyat oluşumu esnek olmak zorundadır.’(Kazitski) ”
“Karın uyandırıcı rolü, daha esnek fiyatları koşullamaktadır.’(Kozyançenko)”
“Fiyatların esnek bir planlaması…büyük anlam taşıyacaktır…Arz ve talep yasasının dikkate alınmaması, ekonomi üzerinde zararlı etkide bulunacaktır.’(Gatovski) ”
“ ‘Sosyalist bir ekonomide planlı fiyat saptamasında pazar koşullarındaki değişimler hesaba katılmak zorundadır. Örneğin perakende fiyatları pazar koşullarındaki değişimleri yansıtamıyorlarsa, planlı ekonomi politikasının aracı olamazlar.’(Kornnik) ” (Aktaran age., s. 90)
“ ‘Fiyat şekillendirmesinde esnekliği yükseltmek için son zamanlarda da tedbirler alınmıştır… İşletmeler, bu yöntemlere uygun olarak, ürünlerin fiyatlarını kendi başlarına değiştiriyorlar…’(Buniç) ” (Aktaran age., s. 91)
“ ‘Son birkaç yılda başlayan kısmi fiyat değişiklikleri yapma pratiğinin sonucu olarak, yüksek iktisat organları, artık, doğru planlar yapamıyorlar.’(Usatov)” (Aktaran age., s. 92)
Kurulan  “Fiyatlar İçin Devlet Komitesi” değer yasasına bağlı olarak fiyatları düzenler. Arz ve talep yasasının fiyatları belirlerken daima göz önünde bulundurulmasını kararlaştırır.
“Meta fiyatlarını mümkün olduğu kadar kendi değerleriyle veya üretim fiyatıyla uyumluluk içine getirme” adına fiyat artışları yapılır. 1 Temmuz 1967’de yürürlüğe sokulan sanayi ürünlerinin toptancı fiyatlarının değer yasası ile uyumlu belirlenmesi daha da sistemli hale getirilir. Bu yasayla, bütün sanayide toptancı fiyatları oldukça yükseltilir (bütün sanayi çapında ortalama % 8, ağır sanayide ise % 15, kömürde % 78 oranında). Her fiyat yükselişinde sıradan işçi ve emekçiler, “Stalin zamanında böyle miydi: O zaman fiyatlar düşerdi” diyerek sosyalizme olan bağlılık ve özlemlerini dile getirirler.
“Eşit işe eşit ücret” ilkesi bir yana atılır ve ücret merdiveni basamakları arasındaki farklılık hızla büyütülerek oldukça karmaşık bir ücretlendirme politikası izlenir; ücret politikası arasındaki farklılaşmanın büyütülmesi yoluyla da işçi sınıfı bölünmeye, bölünme büyütülmeye çalışılır.
“ ‘En son iktisat reformu…sanayi yöneticilerine, ücretleri her bir işletmenin, her bir münferit bölümün veya başka bir üretim biriminin özel koşullarına göre farklı düzenleme yetkisi veriyor.’(Tabalov)” (Aktaran age., s. 108)
“ ‘Ücretli iş tarifesi, bölgelere ve iş cinslerine (erkek işi, kadın işi vb.) ayrıştırılırsa, kullanılan iş günün yapısının planlı bir tarzda etki altına alınması olanaklı olur.’ ” (Aktaran age.)
Liberman, İtalya’da verdiği bir seri konferansta, SSCB’de ücret eşitsizliği sorunuyla ilgili bir soruya verdiği yanıtta, bu farklılaşmanın (en düşük ücretle en yüksek ücret arasındaki farkın) 1/ 10 olduğunu itiraf eder. Carlo, Sovyet bakanların “şimdiden bir kol işçisinin nominal olarak aşağı yukarı 100 katını kazan”dığını ileri sürer.
Sosyalizmde fiyatlar, değer yasası ve arz talep tarafından belirlenmez. Sosyalizmde üretim, emekçilerin gereksinmeleri için yapılır. Sosyalist ekonomi, planlı bir ekonomidir, buna bağlı olarak ürünler plan tarafından hem miktar olarak ve hem de değer olarak belirlenir ve fiyatlar önceden planlanmış olur ve sabit fiyatlar üzerinden alım ve satımlar örgütlenir.
. Yani “esnek fiyat” politikasına sosyalizmde yer yoktur. Sosyalizmde fiyatlar, değerinden aşağı bir sapmayla belirlenir. Kitlelerin satın alma gücünü yükseltmenin bir aracı olarak kullanılır. Zaten parasız sosyal hizmetlerin etki alanının genişlemesine bağlı olarak, para ve fiyat politikası da giderek etkisini yitirir ve süreç içinde ortadan kalkar. Toplum için ürün miktarı arttığı oranda, maliyet fiyatları düşürüldüğü oranda, emek üretkenliği yükseldiği, metaların üretimi için gerekli olan toplumsal emek oranı azaltıldığı oranda ürün fiyatları düşer; bu da fiyatların giderek sistemli düşürülmesini güvence altına alır. Böylece, bu da, kitlelerin satın alma gücünün sistemli yükselmesini getirir. Sosyalist toplumda metalar, kullanım değerleri için üretilirler. Sosyalist meta üretimi, pazar için yapılan üretim değildir. Aksine, kitlelerin gereksinmelerinin azami doyurulması için yapılan üretimdir. Değişim değeri kullanım değerinin hizmetindedir.
Kapitalist toplumda, kapitalist, kullanım değeriyle sadece metaların dolaşım hızını yükselterek değişim üzerinden kendisine dönecek artı değerle, artı değerin şekil değiştirmiş biçimi olan karla bağlı olarak ilgilidir. Kapitalist üretimin amacı kardır. Kar getirmeyen üretimle kapitalist ilgilenmez; kitlelerin gereksinimi kapitalist için sadece karlı olan sektörlerde dikkate alınır ve kar oranlarını yükseltmenin aracı olarak istismar edilir. Kapitalist, tüketimle yalnızca kar getirdiği oranda ilgilenir. Kapitalist toplumda fiyatlar, değer yasası tarafından belirlenir. Değişmeyen sermaye+değişen sermaye+artı-değer= metanın değerini oluşturur. Değişmeyen sermaye+değişen sermaye= kapitalist maliyet fiyatını oluşturur. Kapitalist toplumda, basit meta üretiminden farklı olarak metalar değerlerine göre değil, kapitalist üretim fiyatına göre belirlenir. Kapitalist maliyet fiyatı+ortalama kar= kapitalist üretim fiyatını oluşturur. Arz ve talep yasasına, pazardaki dalgalanmalara bağlı olarak metalar kimi zaman üretim fiyatının altına düşse de çoğu zaman üretim fiyatının üstüne çıkar. Emperyalist kapitalizm (tekelci kapitalizm) döneminde ise, metalar üretim fiyatına göre değil tekel fiyatına, kapitalist üretim fiyatından daha yüksek olan azami kar yasasının yönlendirip belirlediği tekel fiyatına göre belirlenir ve kural olarak metanın değerini aşar. Fiyat artışları kapitalist toplumda tipik bir görünümdür. Kapitalist piyasa ekonomisinde iş gücü ise, kural olarak, değerinden aşağı sapar ve satışa sunulur.
Sosyalist sistemde, üretim maliyeti, amortisman payı+kendisi için emekten oluşur. Sosyalist üretim fiyatı, üretim maliyetine ek olarak+toplum için emekten oluşur. Ama sosyalist toplumda üretim fiyatı sürekli aşağı çekilir ve böylece fiyatlar düşer, ürün ucuzlar.  Sosyalist sistemde fiyatların düzenleyicisi değer yasası değildir; değer yasası, meta dolaşım alanını ve üretimi, ürün fiyatlarının oluşumunu etkilediğinden fiyat saptanmasında dikkate alınır. Değer yasası sosyalist toplumda üretimin düzenleyicisi olmadığı için, fiyatların ana düzenleyicisi değildir; ancak, meta dolaşımında, metaların alım satımında, sıkı sıkıya sınırlanmış bir çerçevede, belli sınırlar içinde düzenleyici bir rol oynayabilmektedir. Sosyalizmde değer yasasının etkisi, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti ve planlı ekonomi aracılığıyla sınırlandırılmış olduğu gibi, fiyatların önceden planla belirlenmesi de bu sınırlamayı güçlendirir. Arz ve talebe göre üretim yapılmaz ve fiyatlar saptanmaz. Tek tek işletmeler, tek tek iş kolları kendi iradeleriyle fiyatları dilediğince, serbestçe belirleyemez. Sosyalist toplumda fiyatlar, metanın değerinin planlı olarak önceden belirlenmiş parasal ifadesidir. Temel üretim araçları meta olmadığı için, devlet sektörünce üretilen ürünlerin fiyatı biçimsel bir kategori olarak değer üzerinden hesaplanır ve bir hesap işi olarak fiyatlar parasal olarak dile getirilir.
Değer yasası devlet fiyatlarının düzenleyicisi değildir. Devletle kooperatifsel sektör arasındaki meta dolaşımında da fiyatlar serbest değildir. Ama değer yasasının sınırlanmış olmasına karşın, toplumsal devletçi sektörle grup mülkiyetine tekabül eden sosyalist sektör arasındaki alış verişte (ki bu mallar esas olarak kişisel tüketim mallarıdır) bu alan üzerinde ciddi bir rol oynar. Ama değer yasasının bu rolü, fiyatların serbestçe oluşmasıyla, arz ve talebe göre oluşması yoluyla gerçekleşmez; devlet, önceden plan aracılığıyla belirlediği fiyatlarla, keza koyduğu zorunlu teslimat yasasına bağlı olarak ortaya çıkan bir etken olma rolünün ötesine geçemez.
Değer yasasının düzenleyici olarak ortaya çıktığı ve kendisini en güçlü bir şekilde gösterdiği pazar, kolektif iktisadi pazardır. Bu pazarda (“örgütsüz pazar”) fiyatlar arz ve talep yasasına göre oluşmakta ve pazar dalgalanması ortaya çıkmaktadır. Bu pazar, son tahlilde serbest pazardır. Sosyalist devlet bu pazarı doğrudan denetimi ve tekeli altına almaz. Ancak devlet, dolaylı olarak, tüm ekonomi içerisindeki belirleyici ağırlığıyla, planlı ekonomiyle, fiyat düzenlemeleri ile vb. bu pazarı dizginler. Kolhoz pazarına sürülen metalar birinci olarak, kolhozda mevcut bulunan emekçi köylülüğün bireysel yan işletmesinde üretilen metalarla, ikinci olarak, kolhozların zorunlu teslimat dışında kalan ve pazara sürmeye gerek duyacağı metaları kapsar ve bu metalar sadece tüketim nesneleriyle sınırlıdır. Yani bu pazarda herhangi bir biçimde temel üretim araçları satılamaz, alınamaz.
“Yeni İktisadi Politika”nın yürürlüğe girmesiyle, doğal olarak ve bu politikanın bir gereği olarak, sosyalizmin tasfiyesi sürecinde “esnek fiyat” politikası yürürlüğe sokulmuştur. Kar için üretimin amaç ilan edilişi, tüm temel üretim araçlarının meta görülmesi, değer yasasının sözde sosyalizmin genel bir yasası ilan edilişi, planlı sosyalist ekonominin tasfiye edilişi vb. yeniden yapılandırma programının bir tamamlayanı olarak, kapitalist işlerliğe dayanan “esnek fiyat” politikasını pratikleştirmiş; fiyat artışı, enflasyon vb. baş göstermiş, bu yolla da kitlelere yoksullaşma dayatılmıştır. Yukarıda aktardığımız alıntılarda dile gelen veya dile getirilen teori ve pratiğin sosyalizmin teori ve pratiğine tümden aykırı olduğu; sosyalizmin tasfiye edilerek kapitalizmin kurulmuş olduğunu açıkça göstermektedir.
Polit Büro üyesi olan ve Gorbaçov tarafından 1991 Eylülünde partiden atılan Nina Aleksandrovna Andreyeva’nın şu açıklamaları da gerçeği görmek açısından önemlidir:
“Stalin dönemi ekonomisinin temel ilkesi, malların fiyatını düşürmek (bütün işletmelerin ana planı) ve iş gücünü, enerjiyi, hammadde kullanımında üretim kalitesini arttırmak iken, Kruşçev ve Brejnev döneminde bu, parasal karın ön plana çıkartıldığı ekonomik efektif üretim ana amaç edinildi. Böylece fiyatların ana amaç edinildiği ve üretimin düşürülerek, fiyatların yükseltildiği tamamen akıl dışı bir yöntem amaç edinilmiş olundu. Kısaca söylenecek olunursa, karın ve işletmelerin diğer özel çıkarları, ulusal ekonominin gelişmesinin frenlenmesine, sermaye yatırımlarının geriye çekilmesine ve Ruble'nin değerinin yavaş yavaş düşmesine öncülük edildi. Daha önceden planlanmış fiyat düşürümleri iptal edilerek kullanım giderleri yükseltildi ve ucuz tüketim malları piyasadan çekildi. Bilimsel ve teknik ilerleme engellendi ve işgücünün üretimselliği düşürüldü. Bu oportünist ekonomi politika, küçük ve büyük üreticiler arasında büyük bir uçurumun doğması sonucunu yarattı. Farklılık %30 'dan daha fazla olarak baş gösterdi ve günümüzde bu oran % 159' ları geçmiş bunuyor.Temelleri özel işletme ekonomisine dayalı bu kirli ekonomi gelişti. Yeni Soyet burjuvazisinin kapital birikimi gözle görülür hale dönüştü. Zenginleşen bu yeni burjuvazi, çeperini tahrip etti. Bu kirli ekonominin mimarlarıyla, parti ve devlet organlarında yer alan rüşvetçi bürokrasi arasında derin bir çatışma başladı. Bu durum sınıflar dengesi yerine, sosyal eşitsizliğe ve toplumun zenginler ve fakirler olarak bölünmesine neden oldu. Bu koşullar altında, işçi sınıfı içinde çalışmaya ilişkin ahlaki değerler yok oldu, ve aynı zamanda bütün devlet mülkiyetinde olumsuz gelişmeler baş gösterdi. Çalışma disiplininin ahlakı ile halkın ortak mülkiyetinin kötüye kullanımı gelişti. Sovyet devleti proletarya diktatörlüğünden; bütün halkın devletine dönüştü. Bu devlet bürokrasisi rüşveti ve ahlaksal yozlaşmayı yaygınlaştırdı. 80' ler de devlet bünyesi, Stalin sürecine oranla, üç kez katlamalı olarak yorgun ve külüstür hale dönüştü. Devlet işletmelerindeki efektivite düştü. Devlet kendini, çalışan halktan soyutlarcasına ayırdı. Bundan dolayı Sovyet devletinin sosyal temel ilkeleri parçalandı. Sovyet devleti, işçi sınıfının desteğini kaybetti. Tedrici olarak toplumu felce uğratan kriminaliteye karşı mücadele zayıfladı. Sözde; bütün halkın devleti; aracılığı ile sözde genişletilmiş eşitlik ve arı demokrasi ideali ile halkın genel kontrolü sağlandı. Bu burjuva kavrayış, ürünle suistimal, ezenle ezilen arasında eşitliğe ilişkin olanaksız inanışı ilkeselleştirdi. Gorbaçov, Yakovleu, Servardnaya gurubu iktidara gelir gelmez kapitalizmi legal gelişim düzeyine çıkartan bir sağ oportünizm başladı.” (Sosyalizm Nasıl Tasfiye Edildi, Nina Aleksandrovna Andreyeva Anlatıyor, E. Ekşi)
Nina’nın kapitalizmin restorasyonu süreci ile ilgili eleştirel yaklaşılması gereken görüşleri bir yana, aslında yukarıdaki açıklaması da SSCB’nin, dağılışından önce, Kruşçev-Brejnev döneminde ve sonrasında bürokratik bir tekelci kapitalizmin egemen olduğu bir ülke haline gelmiş olduğuna da tanıklık yapmaktadır.
DEVAM EDECEK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder