5 Ekim 2019 Cumartesi

PROLETARYA ve POSTMARKSİZM
''Komünist parti, proletaryanın ve bütün emekçi kitlelerin öncüsünü toplayıp birleştirebilecek, eğitebilecek ve örgütleyebilecek tek partidir. ... yani siyasal olarak proletaryayı yönetebilecek ve onun aracılığıyla bütün emekçi kitlelere klavuzluk edebilecek tek partidir.'' (Lenin, Anarşizm ve Anarko Sendikalizm, s. 402-403, Sol Yayınları)
                                                  I
Komünist partiler hangi sınıfı temsil eder? Proletaryayı. Komünist partilerin teori ve pratiğinin merkezinde hangi sınıf durur? Proletarya. Proletaryayı ve amaçlarını temel almayan bir komünist partisi düşünülebilir mi? Pratik çalışmalarının merkezine proletaryayı koymayan herhangi bir komünist partisi, sınıfa, tarihe karşı öncülük misyonunu yerine getirebilir mi? Komünist partilerin proletarya ile ilişkilenişi öncünün ideolojik önderliği ile mi sınırlıdır? Komünist partinin, Marksizm-Leninizm ile proletarya hareketinin birliği olduğu düşüncesi, eğer pratik çalışmaların merkezinde proletarya durmuyorsa, lafta ne söylenirse söylensin, gerçekte bu tanımlama yaşam bulabilir mi? Proletaryanın diğer emekçi sınıf ve tabakalarla, ezilen toplumsal kesimlerle ilişkilenişi, kesintisiz devrimde proletaryanın önderlik ve hegemonya strateji ve taktiklerinin gereklerine uygun olması gerekmez mi? Proletarya hareketini temel almayan herhangi bir komünist partinin, bu durumda, başka sınıf ve tabakaları temel aldığı ya da buna yöneldiği anlamına gelmez mi?!
Belirleyici ve açıklayıcı olan sözler mi pratik-politik duruş mu? Ezilenleri temel almak, nerde rüzgar esiyorsa oraya yönelmek Marksizm-Leninizm'le, Uluslararası Komünist Hareket'in tarihsel deneyimleriyle açık ve kesin bir çelişki içerisinde değil mi? Bugün dünyamızın, tarihte görülmemiş ölçüde proletarya ve burjuvazi olarak daha derin ve kapsamlı bölündüğü (dünya çapında 4 milyara yakın bir proletarya var!) açık değil mi? Aynı olgunun Türkiye ve Kürdistan için de (16 milyonu aşan bir proletarya!) keskin bir şekilde geçerli olduğu yadsınabilir mi? Böyle bir tarihsel ve güncel tablo içerisinde proletarya hareketini temel almanın daha berrak ve asla ihmal edilemez bir görev olduğu açık değil mi? Proletaryayı değil de ''ezilenleri'' temel almak bir komünist partisininin teorik olarak savunacağı, pratik olarak uygulayacağı bir yönelim olabilir mi? Herhangi bir komünist partisinin, yalnız teorik olarak değil, aynı zamanda işçi sınıfı hareketine bağlanarak, burjuva liberalizmiyle, küçük burjuva devrimci-demokrasisi ile arasına pratik-politik sınır çektiğini kanıtlaması gerekmiyor mu? Komünistler propaganda, ajitasyon, örgütlenme, eylem alanında proletaryaya herhangi bir ezilen sınıf gibi bakabilir ve ilişkilenebilir mi? Halkçı devrimciliğin ve postMarksistlerin bu vb. sorulara vereceği yanıtların açık ya da örtülü geçerli kabul edilmesi onaylanabilir mi? Devrimci-demokrasinin, burjuva liberal postMarksizmin bu sorulara teorik ve pratik olarak verdiği ve verecekleri yanıtların kendi nesnel varlık koşullarıyla bağlı olacağı ve olduğu açık değil mi?..
                                                      II
Komünist partilerin varlık hakkı herhangi bir sömürülen, ezilen sınıf ve tabakanın değil, yalnızca proletaryanın sınıf çıkarlarının temsiliyetinde somutlaşır. Komünist partiler bu tarihsel ve toplumsal gerçeğin ışığında öteki sınıf ve tabakalarla ilişkilenir ve devrimci-demokratik mücadeleye de bu bakış açısıyla önderlik ederler; tıpkı Ekim Devrimi'nde ve sosyalist inşa sürecinde olduğu gibi!
Ekim Devrimi ve Orta Avrupa'da gerçekleşen devrimlerin öz deneylerinin de kanıtladığı gibi, tüm ezilen sınıf ve tabakaları, ezilen toplumsal kesimleri, sömürge ve bağımlı ulus ve ulusal toplulukları da kurtaran proletarya ve öncüsü komünist partiler olmuştur. Dünyada gericiliğin atağa kalktığı ve tasfiyeci dalganın kabardığı vb. dönemlerde Marks-Engels'in, Marksizm'in, Marksizm-Leninizm'in, III. Enternasyonalin ''ezilenleri görmediği''ni ileri sürmek tasfiyeci oportünist dalganın ideolojik saldırısıyla bağlıdır. Teoriyi, tarihi, komünist işçi hareketinin uluslararası deneyimlerini öğrenmeden ya da biliniyorsa bilinçli bir tahrifatla sözde eleştirmek ya cehaletin ya da oportünizmin ürünüdür.
Hatırlatmak gerekiyor; Birlik Devrimi, burjuvazinin ve küçük burjuvazinin, ''Elveda proletarya!'' ''Elveda Marksizm-Leninizm!'', ''Elveda devrim!'' vb. ideolojik ve siyasal saldırılarının doruğa çıktığı koşullarda gerçekleştirildi. Dolayısıyla, Birlik Devrimi, her renkten burjuva ve küçük burjuva akıma karşı ilkeli yanıt ve pratik-siyasal bir meydan okumaydı. Birlik Devrimi ve partileşme atılımı, teori ve pratiğinin; strateji ve taktiğinin, örgütlenmesinin merkezine proletaryayı koyduğunu güçlü bir tarzda ilan etmişti. Nitekim bu duruşumuz bir dönem devam etti ama giderek hem teorik hem de pratik olarak esaslı bir şekilde geriledi; özellikle de pratikte proletaryaya sıradan ezilen bir sınıf olarak bakılmaya başlandı. Kişi imzasıyla yazılan tasfiyeci oportünist, postMarksist ''Sınıfçı Tekçilik mi, Toplumsal Devrimci Rezerv Çoğulluğu mu?'' (Atılım, ETHA, 6 Eylül) yazısı aynı zamanda bu yönelim ve duruşa ışık tutan bir yazı olmanın ötesinde başka bir değer taşımamaktadır.
Komünist partisi sınıfın partisidir. Komünist politika sınıf politikasıdır. Proletarya, kendi dışındaki sömürülen ve ezilenlerin mücadelesiyle sayısız biçimlerde ilişkilenir ve bu mücadelelere önderlik eder. Ezilenlerin mücadelesi sadece ilerici demokratik, demokratik-devrimci karaktere sahip mücadelelerdir. Proletarya demokratik görevleri ihmal etmek bir yana, sosyalist görevlerine bağlı olarak bu mücadelelere önderlik eder. Demokratik görevler proletarya ve komünist partisinin sosyalist-komünist amaç ve görevleri karşısında, geçici ve ikincil derecede önem taşıyan görevler ve mücadelelerdir. Bu ilkesel temel ve pratik-politik duruş, komünist partileri, proletarya sosyalizmini küçük burjuva demokrasinin devrimci-demokratik mücadelesinden ayıran temeldir. Bu temelin ezilencilik adına bulanıklaştırılması, giderek önemsizleştirilmesi, giderek silinmesi önce küçük burjuva demokrasisine verilen ideolojik tavizi, ardından zamanla o mevzilere gitmeyi koşullar...
İşçi sınıfının kendi sınıf dili, ilkeleri, kavram ve kategorileri, kavramlaştırmaları vardır. Oportünist, revizyonist, postMarksist eğilimler, kavramlarla daima oynamışlardır, eğip bükmüşlerdir. Marksist Leninist komünist kavramların içeriğini sürekli bozarak yeniden şekillendirmişlerdir. Bu olgu o dünyanın nesnel karakteridir. Oportünizmin, revizyonizmin, postMarksizmin nesnel sınıfsal temelini küçük burjuva sınıfı oluşturur ve uluslararası burjuvaziden de beslenir...
''Devrimci romantizm'', ''öncü feda birliği'' ''Ezilenler'', ''Ezilenlerin Marksizmi'', ''Ezilenlerin Marksist Partisi'', ''21. asrın sosyalizmi'' vb. nitelemeler ve içerikler (ister teori katına yükselsin isterse yükselmesin, ister açık isterse kamufle edilmiş bir tarzda olsun) kullanılmamalı ve teorik temelleriyle birlikte pratik olarak da mahkum edilmelidir.
Komünistler burjuva ve küçük burjuva ideolojisine, literatürüne ideolojik taviz vermezler. Kavramları ilke bozmaya tekabül edecek tarzda kullanmazlar. PostMarksizmin sınıf ideolojisini, sınıfın partisini reddetmesi, sınıf politikasını, ilkeli sınıf politikasını reddetmesi, işçi sınıfı ile Marksizm-Leninizm ve komünist hareketin ilişkisinin teorik alanla sınırlı, politik pratiğine yön vermeyen bir ilişki olarak lanse etmesi; önemli olanın güç ve iktidar olmak olduğu teorileri, pratikleri kesinlikle red ve mahkum edilmeli ve bu görev, etkin bir ideolojik mücadele ve ideolojik arınma ile beraber yürütülmelidir. Bu teori ve politikalar aynı zamanda ''nihai hedef hiçbir şeydir, hareket her şeydir'' diyen Bernsteinciliğin damgasını taşır.
Revizyonizmin üstadı Bernstein şunları yazar;
'' 'Bu bakımdan, hareketin benim her şeyim olduğu ve genellikle “sosyalizmin nihai amacı' denilen şeyin aslında hiçbir şey15 olmadığı cümlesini yazdım ve bugün yine aynı cümleyi yazıyorum. 'Genellikle' kelimesi önerinin sadece 'şarta bağlı' olarak anlaşılması gerektiğini göstermediyse bile sosyalist ilkelerin nihai uygulamasına ilişkin ilgisizliğini ifade edemediği ve sadece son düzenlemelerin şekline ilişkin dikkatsizliği ifade ettiği açıktı. Hiçbir zaman genel ilkelerin ötesinde geleceğe çok ilgim olmadı, geleceğin resmini sonuna kadar okuyamadım. Benim düşüncelerim ve çabalarım günümüzün ve en yakın geleceğin görevleriyle ilgili oldu ve ben kendimi sadece uygun eylem için şimdi bana verdikleri tavrın ötesindeki perspektiflerle meşgul ediyorum.'' (Evrimsel Sosyalizm, Batıya Yön Veren Metinler, dusuncetarihi.kapadokya.edu.tr › makale › evrimsel-sosyalizm )
Açık ki komünistler nerde hareket orada bereket, anı yaşa, esen rüzgara göre davran, önemli olan güç olmaktır vbg., perspektiflerle, yönelimlerle, duruşlarla uzlaşmaz ve davranmazlar. Marks'ın dediği gibi, ''İşçi sınıfının burjuvaziye karşı savaşımının geçmek zorunda olduğu çeşitli gelişme aşamalarında, her zaman ve her yerde, tüm hareketin çıkarlarını temsil ederler.'' (Komünist Manifesto) ve proletaryanın nihai amacı tüm gelişme aşamalarında komünist partileri yönetir.
Teori ve Politika dergisinde dile getirilen ilkesizliğin, pragmatizmin, postMarksizmin ifadesi olan şu değerlendirme, hiçbir biçimde örnek alınamaz;
''Politika, ne bir sınıf politikasıdır, ne de ilke politikası. Marksist bir politik örgütün izleyeceği politikanın tek sağlaması, örgüt olarak, güç ve kudret edinmek, ve iktidar olmaktır.''
Oysa komünist politika Bilimsel Komünizmin ilkelerine dayanan ilkeli politikadır. İlkeler politikanın yerine ikame edilemez ama tek ilkeli politika ilkelere dayanan politikadır. Önemli olan ne olursa olsun güç ve iktidar olmak değil, önemli ve belirleyici olan işçi sınıfı hareketine, onun önderliğine ve hegemonyasına dayanarak güç ve iktidar olmaktır. Marksizm Leninizm'in emri budur. Nerde hareket orada bereket politikası komünist partileri ilkesizliğe, zaman içinde nihai hedefini de yadsımasına, küçük burjuva pragmatizmine mahkum eder.
Marksizm-Leninizm'e, Uluslararası Komünist Hareket'e (UKH) ait olmayan görüşleri ''sınıfçı Marksizm'' vs. adı altında ona atfedip sonra karşısına geçip salvo atışları yapmak, olsa olsa anti-Marksist-Leninistlerin işidir. UKH'nın ve kendi tarihimizin komünist eleştirisini yapmakla, o tarihi ve pratiği revize ederek sunmak; ve yenilenme, yeni açılım adına bambaşka sulara yelken açmak farklı şeylerdir. Sorunların nedenleri üzerine düşünmek ve gelecek için dersler çıkarmak yerine, gerçekleri tahrif etmeye ve tepkileri değiştirmeye odaklanmış bir algı yönetimi komünistlerin ilkesel ve yöntemsel duruşuna da karşıdır.
Dünya komünistleri, daima, Engels'in çarpıcı tarzda vurguladığı şu yoldan yürümüştür;
''… gerçekten proletarya partisi olan her parti, her zaman ilk koşul olarak sınıf politikasını, proletaryanın bağımsız tek parti halinde örgütlenmesini ve savaşımın birinci hedefi olarak da proletarya diktatörlüğünü koymuştur.''
''Biz sınıfların kaldırılmasını istiyoruz. Buna ulaşmanın aracı nedir? Proletaryanın siyasal egemenliği... Ancak yapılması gereken siyaset, işçi siyasetidir....''
Ve bu bağlamda da belirleyici olan, ''Önemli olan siyasetin nasıl yapıldığı ve hangi siyasetin yapıldığıdır.'' (Marx-Engels, Düşünceler ve Aforizmalar, s. 111, 61)
Komünist hareketi de ciddi bir şekilde etkileyen postMarksist ve küçük burjuva ideolojik etkileri ifade eden teorilere, tezlere, eğilimlere, kavramlara karşı sistematik bir ideolojik mücadele yürütmek ve proletarya devrimciliğinin pratik-politik duruşunu geliştirmek her komünist partisinin görevi olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda Birlik Devrimi'nin Kongre Belgeleri'nde ortaya konulan sınıf, parti, sınıf hareketi, program, strateji, taktik, örgütsel gücün teksifi çizgisine bağlı kalmamak ya da ondan uzaklaşmak kabul edilemez. Komünist parti olma iddiası ve duruşu devrimci-demokratik ve postMarksist ideolojilerle de hesaplaşmayı gerektirir. Komünistler, biz zaten işçi sınıfını temsil ediyoruz, siyasetimiz de işçi sınıfı siyasetidir, dolayısıyla her faaliyetimiz zaten sınıfı temsil eder, kadrolarımıza bakın ''çoğu'' işçi kökenlidir vb. gibi ana sorunun tartışılmasını karartan ilkesiz ve tasfiyeci yorumlardan, teorileştirmelerden özenle kopmalıdır. Burada asıl sorun, komünist partinin, komünist hareket ile proletarya hareketinin birliği olduğu tespitine bağlı kalarak, sınıf hareketine dayanan komünist işçi hareketi olarak ereklere doğru yürünüp yürünmediğidir. Peki ama gerçeğimiz bu mu? Kuşkusuz değil, politik faaliyetlerin yansıdığı komünist basını takip eden her insan bu gerçeği görebilir ya da görmektedir.
Devam edecek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder