27 Ekim 2019 Pazar

''SOÇİ MUTABAKATI''...
TC ile Rusya arasında, 22 Ekim 2019 tarihinde Soçi'de yapılan görüşme bir mutabakatla (anlaşma) sonlandı. Mutakabat 10 maddeden oluşuyor. Bu mutabakatla (DSG'nin de onayladığı ABD-TC mutabakatıyla sağlanan) ateşkes, 29 Ekim'e kadar uzatılmış oldu. Nitekim TC de askeri harekatın son bulduğunu açıkladı. (Buna karşın işgal bölgesinde Türk ordusu ve çetelerin saldırıları değişik biçimlerde sürmektedir.)
I
''Soçi Mutabakatı''nın asıl kazananı Rusya olmuştur. Rusya bir inisiyatif merkezi olarak daha fazla öne çıkmış, Suriye rejiminin etki alanı daha fazla büyümüş, Erdoğan cuntası Rusya'ya daha bağımlı hale gelmiştir. Kürtlerin haklarınının gözetildiği ve gözetileceği açıklaması ile Putin Kürt sorununda daha fazla muhattaplaşacaktır. Bu anlaşmadan Suriye rejimi de kazançlı çıkmıştır. TC ise isteklerinin ancak bir kısmını elde etmiştir. En büyük darbeyi ise Kürtler ve özerk bölge almıştır. DSG anlaşmanın bazı maddelerine karşı olduğunu* dünya kamuoyuna açıklamış bulunuyor. Kandil'in tepkisi ise daha sert olmuştur.** Anlaşmada TC'nin öteden beri ısrarla istediği ''güvenli bölge'' talebi karşılık bulamamıştır.
II
Gerek ABD gerekse Rusya ile yapılan anlaşmalar*** devrimci Rojava gerçeğini tasfiye etmede birleşmektedir. Bu gerçeğin çıplak bir şekilde vurgulanması gerekir. Herbir taraf Kürtlere teslimiyet dayatma ve kendilerine yedekleme peşindedir. Türk ordusunun işgal ettiği bölgelerin TC'nin ABD ve Rusya'yla yaptığı anlaşmalarla onanması bu olguyu göstermektedir. Rekabet halinde olan kuvvetler Türk sermaye devletini, Kürtleri terbiye etmede bir sopa olarak kullanmaktadırlar. Denetimli olsa da Türk egemen sınıflarının Suriye'de önünün açılması bu tabloyla bağlı.
III
TC askeri harekatı, SDG'nin sert direniş kalesine çarptığı ve Rusya bloğunun baskısı nedeniyle durmak zorunda kaldı. Ancak ABD'den sonra Rusya da ''Soçi Mutabakatı''yla şimdilik sömürgeci faşist diktatörlüğün işgalini onaylamış oldu. Bu gelişme Rojava devrimi, özerk bölge ve DSG için ciddi bir kayıptır. TC işgalle Fırat'ın doğusu ve batısı arasında kalan DSG'nin etki alanının içerisine bir kama gibi saplandı ve iki ucu birbirinden yalıttı. Bu tablonun Rojava devrimini, Kuzey-Doğu Suriye'deki direniş cephesini zayıf düşürdüğü, yeni ve ağır sorunlara yol açtığı ve açacağı, rejim karşısında da YPG'nin başını çektiği DSG'nin elini zayıflattığı söylenmelidir. Bu durumun sahadaki politik ve askeri güçler dengesiyle bağlı olduğu açıktır.
Soçi anlaşmasıyla TC, bazı kazanımlarına karşın, İdlib'den sonra Fırat'ın Doğusu'nda da Rusya'ya bağımlı hale geldi. Erdoğan cuntası, İdlib'ten sonra, Fırat'ın doğusunda da dilediği gibi at koşturamayacak. Rusya'ya ve bağlaşıklarına rağmen at oynatamayacak. Anlaşmanın Fırat'ın Doğusu'nda Rusya'ya ve Suriye rejimine inisiyatif alanı açtığı, etki sahasını genişlettiği açıktır.
SDG'nin bundan sonra Rusya ve rejimle ilişkileri kaçınılmaz olarak daha fazla gelişecektir. Rusya TC'den farklı olarak SDG'yi terörist görmemektedir. Anlaşmada geçen teröre karşı mücadeleden tarafların farklı şeyleri anladıkları kesindir.**** En azından bugün için tablo bu.
''Soçi Mutabakatı'', Erdoğan cuntasının ''sonuna kadar gideceğiz'', tek bir Kürt/terörist sağ bırakmayacağız, oralar benim babamın çitliği, 3 milyon cihatçıyı TOKİ aracılığıyla saraylar yapıp yerleştireceğiz, kuklalarla oraları yöneteceğiz, 12 askeri gözlem noktası kuracağız vs. dediği hedeflerinin tutmadığı ve tutmayacağını açığa çıkarmıştır.
''Mülteci sorunu''nun sorumlusu emperyalizm, bölge devletleri, İslamcı cihatçı çeteler ve özelde de Türk sermaye devletidir. Katil Erdoğan rejimi bu sorunu bir silah olarak kullanmaya devam etmektedir. Mültecileri özellikle AB'ye karşı etkili bir şantaj aracı olarak kullanmaya devam etse de Suriye'nin içine isteği gibi oynayamayacaktır. Erdoğan diktatörlüğünün büyük bir şatafatla ilan edegeldiği “güvenli bölgeye 3 milyon mülteciyi iskan edeceğiz'' açıklaması ve hedefi boşa çıkarak anlaşmada ''gönüllü olarak döneceklerin yerleştirilmesi''ne dönüşmüştür.
Anlaşmaya göre, TC'nin işgal ettiği bölgenin doğusunda kalan bölgede YPG güçleri sınırın 30 kilometre güneyine çekilecek. Menbic ve Tel Rıfat’dan YPG güçleri çıkarılacak. Bu bölgeler Rusya ve Suriye ordusuna terk edilecek.***** Türkiye ve Rusya mutabakatın uygulanmasını denetlemek üzere ''müşterek denetim merkezi'' kurulacak. Bu merkezin ağırlığının Rusya'da olacağı, Rusya'nın TC'yi sıkı kontrol altında tutmasını sağlayacağı açıktır.
Anlaşmada yer alan Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunması vurgusu****** aynı zamanda TC'nin Suriye'de kalıcı olamayacağı anlamına gelmektedir. TC de bunun farkında ve görünüşte onaylamaktadır. Kaldı ki bu tutum yeni değil, devam etmekte olan (ama Kürtlerin içerisinde olmadığı) iki ayrı platformda, Cenevre ve Astana platformlarında, öteden beri vurgulanagelen ilkesel tutumdur.
Anlaşmayla, Suriye ordusunun, YPG'nin onayıyla, TC işgal bölgesi dışında kalan TC-Suriye resmi sınırlarına yerleşmesi Esad rejimi bakımından bir kazanç oldu. Kuşkusuz bu durum, Suriye devletini ve Esad rejimini tanımayan TC bakımından bir geri adım, bir kayıptır. Eğer kamuoyuna yansıyan YPG/SDG’nin Suriye ordusuna ''Beşinci Kolordu'' olarak entegre edilmesi gibi veya benzeri bir plan varsa ve pratikleşecekse, bu durumun TC planlarına daha ağır bir darbe indireceği açıktır. Ki bu vb. çözümlerin olması olasılık dahilindedir.
DEVAM EDECEK


* ''Rusya ve Türkiye arasındaki anlaşmayla ilgili Rusya’ya cevaplarını, toplantıdan üç saat önce ilettiklerini söyleyen QSD Genel Komutanı Ebdî, resmi cevaptan önce de Rusya Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı ile görüşmesinde de kabul edip edemeyecekleri hususları paylaştığını belirtti. Rusya’nın çabalarını önemsediklerini dile getiren Ebdî, ”Ancak Türk devleti ve Rusya arasında yapılan anlaşma maddelerinin bazıları halkımızın çıkarına değildir. Kaygılarımızı dile getirdik. Bu maddeler üzerine tartışılması gerektiğini söyledik. Değiştirilmesini talep edeceğimiz, kabul edip etmeyeceğimiz şeyleri kendileriyle tartışacağız. Rusya ile görüşmelerimiz devam ediyor. Yapılan anlaşmayı tümden reddetmiyoruz. Kabul etmeyeceğimiz bazı maddeler var. Bazı değişiklerin yapılması gerekir. İnanıyorum ki birlikte bir sonuca ulaşacağız.'' (Özgür Politika, 26/10/2019 )
** KCK’nin açıklaması şöyle:
Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye halkları üzerinde oyunlar ve komplo devam etmektedir. İlk önce ABD, şimdi de Rusya halkların iradesini dikkate almadan işgalci ve soykırımcı Türk devletiyle kabul edilemeyecek anlaşmalar yapmışlardır. Ahlaksız, vicdansız, insan ve toplum haklarını çiğneyen bir siyaset dayatılmaktadır. Türk devletinin Kürt düşmanlığından yararlanan ABD, Rusya yada başka devletler Kürtleri kendi çıkarlarına kurban etmektedirler. Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen Türk devletini Kürtlerin yaşam alanlarına sokmak açıkça bu anlama gelmektedir.
Kürtler ve Kuzey-Doğu Suriye halkları Ortadoğu’da en demokratik, barışçıl ve istikrarlı bir siyasal ve toplumsal sistem kurmuşlardır. Buna rağmen saldırıya uğramaları nasıl bir düşmanlıkla karşı karşıya olduklarını gözler önüne sermektedir. Bu da Türk devletinin Kürt düşmanlığından kaynaklanmaktadır. Türk devletinin bu Kürt düşmanlığına onay verilmesi dünya tarihinin en büyük ve en çirkin siyasi ahlaksızlığıdır. Bu siyasi ahlaksızlığı yapanlar Kürt soykırımına ortaklık etmektedirler. ABD, Rusya ve Kürt soykırımına ortak olan tüm siyasi güçler insanlık ve tarih tarafından soykırımcı olarak yargılanacaklardır.'' ( ANF, Cuma, 25 Eki 2019)
*** Harekatın ardından TC, ABD ile 13 maddelik ve 120 saatlik ateşkes anlaşmasının süresi dolmadan, Rusya ile 10 maddelik ve 150 saatlik ikinci bir anlaşma yaptı.
**** Madde 7: “Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.”
*****Madde 5: “23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekât alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır. Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.”
****** Madde 1: “Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder