''SOÇİ MUTABAKATI''...
TC ile Rusya arasında,
22 Ekim 2019 tarihinde Soçi'de yapılan görüşme bir mutabakatla
(anlaşma) sonlandı. Mutakabat 10 maddeden oluşuyor. Bu mutabakatla
(DSG'nin de onayladığı ABD-TC mutabakatıyla sağlanan) ateşkes,
29 Ekim'e kadar uzatılmış oldu. Nitekim TC de askeri harekatın
son bulduğunu açıkladı. (Buna karşın işgal bölgesinde Türk
ordusu ve çetelerin saldırıları değişik biçimlerde
sürmektedir.)
I
''Soçi Mutabakatı''nın asıl kazananı Rusya
olmuştur. Rusya bir inisiyatif merkezi olarak daha fazla öne
çıkmış, Suriye rejiminin etki alanı daha fazla büyümüş,
Erdoğan cuntası Rusya'ya daha bağımlı hale gelmiştir. Kürtlerin
haklarınının gözetildiği ve gözetileceği açıklaması ile
Putin Kürt sorununda daha fazla muhattaplaşacaktır. Bu anlaşmadan
Suriye rejimi de kazançlı çıkmıştır. TC ise isteklerinin ancak
bir kısmını elde etmiştir. En büyük darbeyi ise Kürtler ve
özerk bölge almıştır. DSG anlaşmanın bazı maddelerine karşı
olduğunu* dünya kamuoyuna açıklamış bulunuyor. Kandil'in
tepkisi ise daha sert olmuştur.** Anlaşmada TC'nin öteden beri
ısrarla istediği ''güvenli bölge'' talebi karşılık
bulamamıştır.
II
Gerek ABD gerekse Rusya ile yapılan anlaşmalar***
devrimci Rojava gerçeğini tasfiye etmede birleşmektedir. Bu
gerçeğin çıplak bir şekilde vurgulanması gerekir. Herbir taraf
Kürtlere teslimiyet dayatma ve kendilerine yedekleme peşindedir.
Türk ordusunun işgal ettiği bölgelerin TC'nin ABD ve Rusya'yla
yaptığı anlaşmalarla onanması bu olguyu göstermektedir. Rekabet
halinde olan kuvvetler Türk sermaye devletini, Kürtleri terbiye
etmede bir sopa olarak kullanmaktadırlar. Denetimli olsa da Türk
egemen sınıflarının Suriye'de önünün açılması bu tabloyla
bağlı.
III
TC askeri harekatı,
SDG'nin sert direniş kalesine çarptığı ve Rusya bloğunun
baskısı nedeniyle durmak zorunda kaldı. Ancak ABD'den sonra Rusya
da ''Soçi Mutabakatı''yla şimdilik sömürgeci faşist
diktatörlüğün işgalini onaylamış oldu. Bu gelişme Rojava
devrimi, özerk bölge ve DSG için ciddi bir kayıptır. TC işgalle
Fırat'ın doğusu ve batısı arasında kalan DSG'nin etki alanının
içerisine bir kama gibi saplandı ve iki ucu birbirinden yalıttı.
Bu tablonun Rojava devrimini, Kuzey-Doğu
Suriye'deki direniş cephesini
zayıf
düşürdüğü, yeni ve ağır sorunlara yol açtığı ve açacağı,
rejim karşısında da YPG'nin başını çektiği DSG'nin elini
zayıflattığı söylenmelidir. Bu durumun sahadaki politik ve
askeri güçler dengesiyle bağlı olduğu açıktır.
Soçi anlaşmasıyla
TC, bazı kazanımlarına karşın, İdlib'den sonra Fırat'ın
Doğusu'nda da Rusya'ya bağımlı hale geldi. Erdoğan cuntası,
İdlib'ten sonra, Fırat'ın doğusunda da dilediği gibi at
koşturamayacak. Rusya'ya ve bağlaşıklarına rağmen at
oynatamayacak. Anlaşmanın Fırat'ın Doğusu'nda Rusya'ya ve Suriye
rejimine inisiyatif alanı açtığı, etki sahasını genişlettiği
açıktır.
SDG'nin bundan sonra
Rusya ve rejimle ilişkileri kaçınılmaz olarak daha fazla
gelişecektir. Rusya TC'den farklı olarak SDG'yi terörist
görmemektedir. Anlaşmada geçen teröre karşı mücadeleden
tarafların farklı şeyleri anladıkları kesindir.**** En azından
bugün için tablo bu.
''Soçi Mutabakatı'', Erdoğan cuntasının ''sonuna
kadar gideceğiz'', tek bir Kürt/terörist sağ bırakmayacağız,
oralar benim babamın çitliği, 3 milyon cihatçıyı TOKİ
aracılığıyla saraylar yapıp yerleştireceğiz, kuklalarla
oraları yöneteceğiz, 12 askeri gözlem noktası kuracağız vs.
dediği hedeflerinin tutmadığı ve tutmayacağını açığa
çıkarmıştır.
''Mülteci sorunu''nun
sorumlusu emperyalizm, bölge devletleri, İslamcı cihatçı çeteler
ve özelde de Türk sermaye devletidir. Katil Erdoğan rejimi bu
sorunu bir silah olarak kullanmaya devam etmektedir. Mültecileri
özellikle AB'ye karşı etkili bir şantaj aracı olarak kullanmaya
devam etse de Suriye'nin içine isteği gibi oynayamayacaktır.
Erdoğan diktatörlüğünün büyük bir şatafatla ilan edegeldiği
“güvenli bölgeye 3 milyon mülteciyi iskan edeceğiz''
açıklaması ve hedefi boşa çıkarak anlaşmada ''gönüllü
olarak döneceklerin yerleştirilmesi''ne dönüşmüştür.
Anlaşmaya
göre, TC'nin işgal ettiği bölgenin doğusunda kalan bölgede YPG
güçleri sınırın 30 kilometre güneyine çekilecek. Menbic ve Tel
Rıfat’dan YPG güçleri çıkarılacak. Bu bölgeler Rusya ve
Suriye ordusuna terk edilecek.***** Türkiye ve Rusya mutabakatın
uygulanmasını denetlemek üzere ''müşterek denetim merkezi''
kurulacak. Bu merkezin ağırlığının Rusya'da olacağı,
Rusya'nın TC'yi sıkı kontrol altında tutmasını sağlayacağı
açıktır.
Anlaşmada yer alan Suriye’nin siyasi birliği ve
toprak bütünlüğünün korunması vurgusu****** aynı zamanda
TC'nin Suriye'de kalıcı olamayacağı anlamına gelmektedir. TC de
bunun farkında ve görünüşte onaylamaktadır. Kaldı ki bu tutum
yeni değil, devam etmekte olan (ama Kürtlerin içerisinde
olmadığı) iki ayrı platformda, Cenevre ve Astana platformlarında,
öteden beri vurgulanagelen ilkesel tutumdur.
Anlaşmayla, Suriye ordusunun, YPG'nin onayıyla, TC
işgal bölgesi dışında kalan TC-Suriye resmi sınırlarına
yerleşmesi Esad rejimi bakımından bir kazanç oldu. Kuşkusuz bu
durum, Suriye devletini ve Esad rejimini tanımayan TC bakımından
bir geri adım, bir kayıptır. Eğer kamuoyuna yansıyan
YPG/SDG’nin Suriye ordusuna ''Beşinci Kolordu'' olarak entegre
edilmesi gibi veya benzeri bir plan varsa ve pratikleşecekse, bu
durumun TC planlarına daha ağır bir darbe indireceği açıktır.
Ki bu vb. çözümlerin olması olasılık dahilindedir.
DEVAM EDECEK
*
''Rusya ve Türkiye arasındaki anlaşmayla ilgili Rusya’ya
cevaplarını, toplantıdan üç saat önce ilettiklerini söyleyen
QSD Genel Komutanı Ebdî, resmi cevaptan önce de Rusya Genelkurmay
Başkanı ve Savunma Bakanı ile görüşmesinde de kabul edip
edemeyecekleri hususları paylaştığını belirtti. Rusya’nın
çabalarını önemsediklerini dile getiren Ebdî, ”Ancak Türk
devleti ve Rusya arasında yapılan anlaşma maddelerinin bazıları
halkımızın çıkarına değildir. Kaygılarımızı
dile getirdik. Bu maddeler üzerine tartışılması gerektiğini
söyledik. Değiştirilmesini talep edeceğimiz, kabul edip
etmeyeceğimiz şeyleri kendileriyle tartışacağız. Rusya ile
görüşmelerimiz devam ediyor. Yapılan anlaşmayı tümden
reddetmiyoruz. Kabul etmeyeceğimiz bazı maddeler var.
Bazı değişiklerin yapılması gerekir. İnanıyorum ki birlikte
bir sonuca ulaşacağız.'' (Özgür Politika, 26/10/2019 )
** KCK’nin açıklaması
şöyle:
“Rojava ve Kuzey-Doğu
Suriye halkları üzerinde oyunlar ve komplo devam etmektedir. İlk
önce ABD, şimdi de Rusya halkların iradesini dikkate almadan
işgalci ve soykırımcı Türk devletiyle kabul edilemeyecek
anlaşmalar yapmışlardır. Ahlaksız, vicdansız, insan ve toplum
haklarını çiğneyen bir siyaset dayatılmaktadır. Türk
devletinin Kürt düşmanlığından yararlanan ABD, Rusya yada başka
devletler Kürtleri kendi çıkarlarına kurban etmektedirler.
Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen Türk devletini Kürtlerin
yaşam alanlarına sokmak açıkça bu anlama gelmektedir.
Kürtler
ve Kuzey-Doğu Suriye halkları Ortadoğu’da en demokratik,
barışçıl ve istikrarlı bir siyasal ve toplumsal sistem
kurmuşlardır. Buna rağmen saldırıya uğramaları nasıl bir
düşmanlıkla karşı karşıya olduklarını gözler önüne
sermektedir. Bu da Türk devletinin Kürt düşmanlığından
kaynaklanmaktadır. Türk devletinin bu Kürt düşmanlığına onay
verilmesi dünya tarihinin en büyük ve en çirkin siyasi
ahlaksızlığıdır. Bu siyasi ahlaksızlığı yapanlar Kürt
soykırımına ortaklık etmektedirler. ABD, Rusya ve Kürt
soykırımına ortak olan tüm siyasi güçler insanlık ve tarih
tarafından soykırımcı olarak yargılanacaklardır.'' ( ANF, Cuma,
25 Eki 2019)
*** Harekatın ardından TC, ABD
ile 13 maddelik ve 120 saatlik ateşkes anlaşmasının süresi
dolmadan, Rusya ile 10 maddelik ve 150 saatlik ikinci bir anlaşma
yaptı.
****
Madde
7: “Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının
önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.”
*****Madde
5: “23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri
polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekât
alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye
tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye
sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin
etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır.
Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekat alanı
sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı
şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.”
****** Madde
1: “Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak
bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin
korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder