Translate

27 Kasım 2012 Salı

SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonunun İktisadi Temelleri ve Evrimi; İki Dönem, İki Tablo



        SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonunun İktisadi Temelleri ve Evrimi; İki Dönem, İki Tablo
56 dönemeci ile birlikte politik iktidarı ele geçiren yeni burjuvazi, iktisadi programını da yürürlüğe koydu. Sosyalist ekonomiyi tasfiye ederek yerine yeni tip bir kapitalist ekonomi kurma amacı yeni burjuvazinin ekonomik programının özü ve hedefiydi. 70’li yıllara gelindiğinde revizyonist burjuvazi bu amacına ulaşmış bulunuyordu. Yeni burjuvazi, kapitalist restorasyon programını “komünizme geçiş” demagojisiyle örterek yürürlüğe koydu. Bu programını adım adım geliştirerek ve Stalin döneminin Marksist-Leninist çizgisini mahkum ederek ve bütünlüklü bir kopuşla gerçekleştirdi. Stalin yoldaşın, “Sosyalizmin Ekonomik Sorunları” eserinde mahkum ettiği her şey, yeni dönemin yükselen değerlerini ve pratiğini oluşturdu. “Lenin’e dönüş”, “putlaştırma dönemine”, “dogmatizme” karşı mücadele kamuflajı altında, tekelci devlet kapitalizmi ve sosyal emperyalizm inşa edildi. Sosyalizm maskesi giydirilmiş kapitalist emperyalizmin inşası ile birlikte, kapitalizme has bütün toplumsal kötülükler yeniden hortladı ve sosyalizm adına derin tahribatlar yarattı. Böylece, kapitalizmin restorasyonunda uluslararası sermayenin aktif desteğini almış olan yeni burjuvazi, emperyalist burjuvazinin ve bağlaşıklarının eline, revizyonist/kapitalist sistemin tüm zaaflarını sosyalizm olarak gösterme ve emekçi kitlelere, işçi sınıfına pazarlama imkanını da alçakça sunmuş oluyordu.
Stalin’in önderlik ettiği dönemde sosyalizm başarıyla inşa edilirken, devrimci atılımlar birbirini kovalar ve tarihi zaferler kazanılırken, kapitalist restorasyon süreciyle birlikte bu tablo tersine döndü. Aşağıdaki tablo, bu olguyu çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Sovyet Plan Dönemlerinde Gerçekleştirilen Yıllık Büyüme Hızı (%)
                                 1966-70                 1971-75           1976-80              1981-84
Ulusal Gelir                   7.7                            5.7                   4.2                     3.1
Sanayi Üretimi    8.5                           7.4                   4.4                     3.6
Tarım Üretimi               3.8                            2.4                    1.7                    1.1
Yatırımlar                     7.6                             7.0                    3.4                   3.1
Emek Verimliliği           6.3                             4.5                    3.1                   2.4
Kişi Başına Gelir          5.7                             4.3                    3.3                   1.7
(G. Altınoğlu, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa NEREDEN NEREYE?, s. 26, Sun Yayıncılık)
Görüldüğü gibi, kapitalist restorasyonun özellikle hızlandığı 1965 “reformları”ndan sonraki süreçte, bütün ekonomik göstergeler baş aşağı gitmiştir.
“Çin kaynakları ise, SB’deki yıllık milli gelir artış hızındaki düşüşü şu tabloyla saptıyorlar:
1950’lerde       % 10.30
1960’larda             6.85
1970’lerde             4.90
 1981                     3.20
 1982                     2.60
(D. Perinçek, Stalin’den Gorbaçova, s. 74)
Bu tablo da kapitalizmin restorasyonu sürecine girildikten sonra SB’de, ekonominin nasıl gerisin geriye gittiğini yansıtmaktadır.
Değişik kaynaklardan da incelendiğinde görülecektir ki, SSCB ekonomisi 60’lar sonrası gittikçe gerileyerek baş aşağı gitmiştir. 60 öncesi başarılı bir iktisadi gelişim süreci vardır ve bu başarı, sosyalizm dönemine aittir. 60 sonrası ise, başarısız ve sorunları katlanarak büyüyen bir iktisadi tabloyla karşılaşıyoruz; bu başarısızlığın ana nedeni yeniden inşa edilen kapitalizmdir.
“Stalin’in Tarım Bakanı” İvan Aleksandroviç Benediktov gazeteci V. Litov’un bir sorusunu yanıtlarken şunları söyler:
“ ‘Muhafazakarlığım’ ve ‘dogmatizmimle’ sizi düş kırıklığına uğratmaktan korkarım. Ben daima, bizde 1960’ların ortalarına kadar geçerli olan ekonomik sistemin bugün de yüksek ve istikrarlı büyüme hızını, verimlilik ve kaliteye doğru ısrarlı bir yönelimi ve bunun doğal bir sonucu olarak geniş emekçi katmanların refahını sürekli arttırmayı sağlayabileceğini düşündüm ve bugün de öyle düşünüyorum. Elbette hayat böyledir; bazı şeyleri değiştirmek ve yenilemek gerekiyordu. Ancak bu sadece ikincil dereceden ayrıntılara ilişkindir, bir bütün olarak ise birçok ekonomistin lanetlediği ‘Stalinist sistem’, sizin doğru bir biçimde tespit ettiğiniz gibi, yüksek etkililik ve yaşamsallığa sahip olduğunu kanıtladı. Bu sistem sayesinde 50’li yılların sonuna doğru Sovyetler Birliği dünyanın ekonomik ve toplumsal anlamda en dinamik ülkesiydi. Önde gelen kapitalist devletlerle arasındaki aşılmaz görünen geri kalmışlığını emin bir biçimde azaltmış ve hatta bilimsel-teknik ilerlemenin belli bazı kilit noktalarında öne fırlamış bir ülkeydi. Uzay ve atom enerjisinin barışçıl kullanımı alanındaki kazanımları, temel bilimlerdeki başarıları hatırlamak yeterlidir.” (Stalin ve Hruşçov Hakkında, İvan Aleksandroviç ile Söyleşi, V. Litov, s.10-11)
F. Çuyev, “Çekoslovakya’daki olaylardan, olayların nedenlerinden, ekonomideki ağır durumundan konuşmaya başladık.” der ve Molotov’un sözlerini şöyle aktarır:
“-Bizde böyle bir şey olmadı diye düşünüyorum, dedi Molotov. Çünkü biz şimdi derin bir ekonomik çukurun içinde bulunuyoruz. Bu çukurdan çıkış yolu, fiyatların arttırılmasından geçmiyor. Bence sosyal ilişkilerin değiştirilmesi gerek. Komünistlerin aldıkları en yüksek parti maaşlarından işe başlamalı. Bunun ülke için çok büyük maddi ve manevi anlamı olacaktır. Mesele şu ki, hala MK’da bile Hruşçovlar üstün durumdalar. Stalin’in ölümünden sonra Stalin zamanında biriktirdiğimiz rezervler sayesinde hayatta kalmıştık.
“-Stalin’e! dedi Molotov ve kadehi tabağa vurdu. Çünkü onun omuzlarında taşıdığı yükü hiç kimse taşıyamazdı, hiç kimsenin ne siniri, ne de gücü buna yeterdi! 18.12.1970” (Molotov Anlatıyor, s. 546, iba.)
Gerek Molotov’un, gerek Benediktov’un yukarıdaki değerlendirmesi, gerekse de bu önemli röportaj boyunca yaptığı açıklamalar, açıkça, 1960 öncesi ile sonrası arasındaki farklılığı görmemiz bakımından önemli bir kaynak işlevi görmektedir. Birinci dönemde gelişen, yükselen, işçi ve emekçilerin yaşam düzeyini yükselten bir ekonomi, ikinci dönemde ise, duraklayan, giderek gerileyen, kapitalizme has hastalıklarla hasta bir ekonomi gerçeğine tanık oluyoruz. Geçerken hatırlatalım, Benediktov, Kruşçevizm süreciyle birlikte giderek gözden düşmüş ve kızağa çekilmiş “Stalinist”lerdendir.
“Sosyalist sistemin bilimsel-teknolojik devrimi” yakalayamadığı ve geride kaldığı için yıkıldığı ya da yıkılmasının başta gelen nedenlerinden biri olduğu çözümlemesi de yapılıyor yaygın bir şekilde. Bu isimlerden birisi de Henri Lefebvre’dir.
“Stalinizm”i “kaba-saba bir dogmatizm” olarak tanımlayan, Stalin için; “utanmasız, sıkılmasız biriydi, ama savaşı kazandı. Zorba ve muhteşem, büyük bir siyasal şefti. Önüne koyduğu hedefi ısrarla kovaladı: Rusya’yı kapitalizme ve emperyalizme direnmeye muktedir büyük bir devlet statüsüne kavuşturma amacındaydı.”, diyen Lefebvre, “50’li yılların kargaşa” getirdiğini belirtir. (Yaşamla Söyleşi, Sosyalizm, Günlük Yaşam, Ütopya, s. 44, 45, Belge Yay.) Lefebvre, “En şaşırtıcısı, sürekli tersinin açıklanmasına karşın, öyle görünüyor ki, sosyalist ülkelerde teknik yaratıcılık azalmaktadır…” (age. s. 19), Sosyalizmin teknolojik reformlar üretmek ve bunlardan etkilenmek konusunda devam eden yetmezliği çağımızın temel sorunudur.” (age. s. 20) saptamasında bulunuyor.
“Stalinizm”i dogmatizm ve diktatörlük olarak tanımlayan, Kruşçevizm’i destekleyen ama Titoculuk gibi tutarlı olmamakla vs. vb. “eleştiren”, “SBKP’nin XX. Kongresi’nden önceki metodlara dönüş, Stalinciliğin yeniden canlandırılması politikasına verilecek en küçük taviz komünist partileri iflasa götürecektir.” iddiasında bulunan ve Brejnev’le birlikte “Stalinciliğe geri dönüldüğünü”, resmen olmasa bile “fiilen Stalinciliğin” itibarının geri verildiğini savunan Garaudy da, SSCB’nin “bile ekonomik, bilimsel, teknik alanlarda yer kaybına başla”dığını, “Bu gerileme”nin “1960’ların sonlarına rastla”dığını belirtmektedir. Garaudy, SSCB’nin bilimsel teknik devrimin gerisinde kalarak kendini yenileyemediğini düşünmekte ve eleştirmektedir. (Bkz. Sosyalizmin Büyük Dönemeci, Milliyet Yay.)
Evet, yeni burjuvazinin iktidar dönemi ile, kapitalizmin yeniden restorasyonu ile “sosyalist sistem” “bilimsel-teknik devrim”in gerisinde kalmış, ABD önderliğindeki kapitalist/emperyalist kamp, SSCB’yi ve SSCB önderliğindeki “sosyalist kamp”ı ezerek geçmiştir. Bu bir gerçektir. Fakat burada, geride kalan sosyalizm değildir. Geride kalan, aşılan ve emperyalist dünyanın bilimsel-teknik gücüne de yenilen açık ve kesin olarak modern revizyonist burjuvazi ve sosyal emperyalist sistem ve kamptır. Sosyalizm, Stalin döneminde, ekonomik, siyasi, askeri, bilimsel ve teknik alanlarda kapitalizm karşısındaki üstünlüğünü kesin olarak kanıtlamıştır. Nitekim gerek emperyalist dünyanın, gerek modern revizyonist dünyanın, gerekse de yolunu şaşıran, gerici, revizyonist ve Troçkist psikolojik harp yalan ve demagojisinden etkilenen aydınlar, bilimsel ve teknik alanda SB’nin geri kalma sürecine girmesini ve gerilemesini, giderek yenilmesini 60’lar sonrası üzerinde tartışarak temellendirmeye çalışıyorlar. Açık ki, kapitalizmin restorasyonu sürecini ve sosyal emperyalizm gerçeğini “sosyalizm” olarak gören ve göstermeye çalışanlar, tümüyle barikatın diğer tarafında mevzilenerek konuşmaktadırlar. Tarihsel gerçekler de bunu açıkça ortaya koymuştur… Stalin öncesi ve Stalin sonrası tabloların karşılaştırılmasında da bu gerçekler arı ve durudur.
Stalin’i her türden emperyalist ve Troçkist iftiralara sarılarak ve üreterek mahkum eden Kruşçevciler ve ardılları Stalin’in önderliği döneminde yaratılmış güçlü sosyalist ekonominin, bilimsel-teknik ve askeri gücün mirasın üzerine yatmanın ve yemenin ötesinde, gerçekte, ona yeni bir şey de katmış sayılmazlar; tabii ki sosyalizmi tasfiye etmelerini saymazsak!
Benediktov, Stalin’in sosyalizmin ekonomik inşası politikasının doğru olduğunu ve harikaların yaratıldığını ama bu politikadan kopulduktan sonra, ekonominin gerilemeye başladığını, “halkın yaratıcı güçleri”nin “yorulduğunu”, böylece “o zaman biz düzenli olarak yurt dışından tahıl ve başka gıda maddeleri alma, çok keskin bir temel ihtiyaç malları kıtlığına, hizmet sektöründeki tufan öncesi duruma ve bilimsel teknik alanda Batı’dan gitgide artan bir biçimde geri kalma rezaletine düştük.” (age., s. 26) der. Onun şu değerlendirmesi de sosyalizm dönemi ile yeni tip burjuvazinin ve modern revizyonist iktidar dönemi arasındaki farklılığa ışık tutmaktadır:
“Sovyet bilimini dünyada öncü konumlara getiren özgün okulların çoğu bazı gazetecilerin ve edebiyatçıların lanetlediği Stalin döneminde oluştu ve güçlendi. Bunların çiçek açması 50’lerin sonu ve 60’ların başına denk gelir, bundan sonra her şey yavaş yavaş gerilemeye başladı…” (age., s. 50, iba.)
Stalin döneminde SSCB işçi ve emekçilerini sömüren bir zenginler sınıfı yoktu. Ama sonrasında yeni bir zengin sınıf (yeni tip burjuvazi) süreç içerisinde oluştu ve piramidin tepesine oturdu. Şubat 1990 tarihinde SBKP üyesi olan Nina Andreyeva ile Le Figaro gazetesinin yaptığı röportajda sorulan bir soruyu Nina’nın verdiği yanıtı aşağıya aktarıyoruz.
Le Figaro: Çok particiliğe geçiş aynı şekilde sosyalizme bir ihanet midir?
N. Andreyeva: Bu bir burjuva düşüncedir. Şaşırmamak gerekir. Zira burjuvazi SB’de yeniden bir sınıfa dönüştü. Ülkemizde 150 bin milyoner var, hatta bazıları mülti-milyoner. Ve her sınıf gibi burjuvazi de politikasını yasallaştırmanın yolunu arıyor. Bu şu anda çok particiliğin yürürlüğe konması ile yapılmaya çalışılıyor.” (iba.)
Bu sözler ve tahlil tekrar tekrar okunmalı ve üzerinde düşünülmelidir. SSCB ve SBKP henüz dağılmamıştır ama Gorbaçov reformlarıyla bu sürece girilmiştir. 1956 dönemeciyle içerisine girilen sosyalizmin tasfiyesi ve kapitalizmin restorasyonu ile 150 bin milyoner ve mülti-milyoner yaratılmıştır. Doğaldır ki bu sınıf, tekelci devlet kapitalizminden klasik kapitalist biçimlere geçişi dayatmış, nitekim bilindiği gibi hedeflerine de ulaşmıştır. Kuşkusuz ki revizyonizm ve orta yolcu oportünizm bu gerçeği hiçbir zaman anlayamamıştır. SSCB’de sosyalizmin yıkılışı ve tasfiyesini, kapitalizme dönüşümünü daima SSCB’nin dağılışı ile anmaya, analiz etmeye devam edegelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder